Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
RTE İki Arada Bir Derede!
Bir garip milletiz biz.
Adamın, ama kim olursa olsun, bu millete cumhurbaşkanlığı yapacak ehliyette olup olmadığına pek bakmıyor.
Çok çalıştı, çabaladı. Yoruldu. Artık Başbakanlık’taki yorucu sorumluluğu bırakarak çoktan anasının ak sütü gibi helal ve hak ettiği Cumhurbaşkanlığı’na mutlaka seçilmesi gerektiğine inanıyor, bunu savunuyor.
Yahu evet; Çankaya Türkiye Cumhuriyeti’nin bir insana sağlayacağı çok onurlu ve herkese nasip olmayan bir görevdir, ama sorumlulukları da vardır.
Örneğin Cumhurbaşkanı’nın devletteki kargaşayı, anlaşmazlıkları ortadan kaldıracak yetkileri de vardır. Kurumlar arasında ahengi sağlamak gibi... Unuturuz.
Fakat biz hem milletvekillerine kendimizi temsil etmek ve yararlarımızı, haklarımızı korumak gibi ulvi bir görev verdiğimizi söyleriz.. amma velakin...
…cumhurbaşkanlarını neden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kendi adına karar vermeye yetkili kıldığı vekilleri seçiyor diye yıllardır eleştirir dururuz.
Hani ya hep bir ağızdan demokrasiye, özgürlüğe millet ve onlara vekaleten vekilleri ne derse o diye bas bas bağırdık, bağırıyoruz.
Cumhurbaşkanına geldi mi; yoo vekillerle olmuyor, millet seçsin diye yasa çıkardık.
***
Geçmişi övmek veya nostaljik duygularla dünü bugünle kıyaslamak değil niyetim.
Fakat geçmişte TBMM’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ayrı tadı vardı.
Evet o yıllarda partilerin basiretsiz, aralarında anlaşarak sorunlara bir çare ve sonra Çankaya’ya bir aday bulamamaları nedeniyle şimdi askeri vesayetin etkisi diye adlandırılan dönemler yaşadık.
Ama ben, 14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti bütün aksi beklentilere karşın bütün yurtta tek başına iktidara gelecek sayıda vekil çıkardıktan sonra... TBMM’nin ilk toplantısında parti genel başkanı Celal Bayar’ı, vekillerin oylarıyla 3’üncü Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesinin hemen ardından Meclis’ten çıkarken izledim.
Ne ki Bayar, Çankaya ile parti başkanlığını ayırt edemedi.
27 Mayıs darbesinden sonraki Meclis, asker baskısı altında cunta lideri Gürsel’i seçmek zorunda bırakıldı.
Adalet Partisi (AP) iktidarı ise çoğunlukta olduğu Meclis’te bir sivili pekâlâ cumhurbaşkanı seçebilirdi ama hâlâ askeri vesayet korkusu ve onunla birlik olan partilerin olmaz ha diye baskısından kurtulmak için Genelkurmay Başkanı Org. Sunay’ı cumhurbaşkanı seçti.
***
Fakat 12 Mart darbesinden sonra 1973 Cumhurbaşkanlığı seçimi belki misli görülmeyecek şekilde askerle sivil güçlerin demokratik mücadelesi arasında geçti ve... TBMM’nin kendi iradesiyle cumhurbaşkanlarını seçme özgürlüğüne kapıyı, bir daha kapanmamak üzere o seçim açtı...
Bugün kim ne derse desin, o günleri hatta saati saatine izlediğim için biliyorum ki 12 Mart darbesinden sonra Çankaya’ya Genelkurmay Başkanı’nı asker baskısıyla çıkarma dayatmalarına AP Genel Başkanı Demirel öylesine direndi ve siyasal olanakları öylesine kullandı ki, inkâr etmek haksızlık olur. Tabii CHP lideri Ecevit’in de aynı kulvarda bir sivilin seçilmesine bütün gücüyle açılmasıyla da... Fahri Korutürk gibi Çankaya’nın hakkını Çankaya’ya veren bir cumhurbaşkanı seçildi.
O günden sonra TBMM’de milletin vekilleri gizli oylarıyla Çankaya’ya Özal, Demirel ve son olarak Ahmet Necdet Sezer’i çıkardı.
***
Bugünlere dönelim.
Cumhurbaşkanı’nı vekilleri değil, millet seçecek. Pekâlâ, baş üstüne.
İyi güzel de Çankaya seçimi bu defa da iki adamın arasındaki anlaşmaya bağlı.
Bu kez millet yeğlediğini değil, bu iki adamdan birinin cumhurbaşkanı ben olacağım diyerek önüne koyduğu adayı seçecek.
İki kişinden biri Başbakan RTE. Karakter yapısı: Partide, hükümette, yurtta, evde otoriter. “Ben ne dersem o diyenle çalışırım” diyen biri..
Diğeri A. Gül: Dışa verdiği izlenim; uygulama ve konuşmaları saldırganlıktan uzak, hatta uzlaştırıcı içerikte, daha yumuşak bir karakter.
İmdi: RTE cumhurbaşkanı seçildi, partiyi ve hükümetin bugünkü gibi dizginlerini tutacak biriyle çalışmayı istemesi eşyanın tabiatına uygun.
Ama kendinden sonra yeşil ışık yakmak zorunda kalacağı A. Gül; sorumlu bir başbakan ve parti lideri olarak RTE gibi üstelik sorumsuz bir cumhurbaşkanının her dediğine evet ve eyvallah diyecek biri değil...
Gül’ün elbette bugüne kadar hükümetle uyumlu görünmesine karşın son zamanlarda RTE’nin antidemokratik uygulamalarına karşı duruşu dikkate alınırsa Başbakanlık’ta tepeden gelecek emirlere, dayatmalara hemen evet diyecek birisi olmadığını hatırdan çıkarılmamak gerek.
***
RTE: Yardan da serden de vazgeçemiyor. İki arada bir derede...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan belayı satın aldı
- Kılıçdaroğlu'na 'Meral Akşener' yanıtı
- ‘Kar leoparı’ neden cezaevinde
- Elazığspor'dan maça çıkmama kararı!
- Ünlü kebapçının kardeşi 20. kattan aşağı düştü!
- Kayyum belediyeyi kapattı!
- Al Nassr'dan Talisca açıklaması!
- 'Hadi gelin kapatın!'
- Yetki kısıtlayan teklif komisyondan geçti
- Yeni dönem başlıyor: Taksi, otobüs, dolmuş...