Cüneyt Arcayürek

Ne Götürür, Ne Getirir?

28 Kasım 2008 Cuma

Önceki gün AKP ve CHP Meclis gruplarında izlenenler:

AKP grubunda CHP’den kopan türbansız kimi kadınlara parti rozetini Genel Başkan RTE takıyor.

CHP grubunda AKP’den kopan türbanlı kadınlar dinleyiciler arasına yığılmış; kara çarşaflıya rozet takan-dincilikten laikliğe dönen Ahmet Hakan’ın tanımıyla- “kılık kıyafet zaptiyelerine ders veren” bir konuşma yapan Deniz Baykal’ı alkışlıyor.

Nihayet… dinci bir parti ile devrimlerin sadık savunucusu diye bilinen diğer bir parti üye alışverişi yaparak, birbirlerine dolaylı veya doğrudan yakınlaştılar. Toplumu gerginliklerden uzaklaştırıp, din yolunda birbirini anlayıp onaylayarak bir arada yaşayacaklarını kanıtladılar.

CHP Genel Başkanı bütün gücüyle toplumu, tabanını ikna etmeye çalışıyor kürsüde.

Kiminin dönüşüm, kiminin açılım diye adlandırdığı kara çarşaflı, türbanlı siyasal manevrasını basite indirgeyerek, “CHP ilkelerini benimseyen kim olursa olsun, kılık kıyafetine bakılmadan partiye üye olabilecektir” diyor.

Bir bakıma Mevlana’nın ünlü söylemini partisel siyasete uyguluyor: İster kara çarşaflı, ister türbanlı, isterse tarikatçı… Kim olursan ol. Yeter ki yerel seçimlere beş kala gel partiye!

***

Dinciliğin simgesi RTE ise AKP grubunda sevincini, mutluluğunu; açılım mı, devrimlerden uzaklaşma mı her ne ise, CHP’deki son değişimi tek bir cümle ile özetliyor: “Yıllar yılı bunu bekledim”.

Fakat AKP Genel Başkanı, CHP’deki değişimin sürekli olacağından kuşkulu.

Baykal’a “Eleştirenlere aldırma; dik dur. Sakın ha türbanlı, kara çarşaflı açılımdan vazgeçme” diyor.

“Bundan sonraki süreçte ‘bu duruş’ böyle devam ederse, inanın ülkenin birçok sorunu da daha çabuk çözülür” derken acaba hangi beklentilere işaret ediyor?

Örneğin türbanı üniversitelerde serbest bırakmayı öngören anayasa değişikliğini Yüksek Mahkeme’de iptal ettiren CHP’nin herhalde değişimin, açılımın, dönüşüm gereği bu dayatmadan vazgeçeceğini mi ümit ediyor?

Çarşafı CHP’ye giydirdiği gün yaptığı konuşmalarda CHP’nin savuna geldiği temel ilkelerden asla vazgeçmeyeceğine şöyle üstünkörü değinen Baykal, nedense grupta türban uygulamalarına karşı güvence veren bir iki cümleyi bile toplumdan esirgiyor.

***

CHP’deki değişim neler getirebilir, neler götürebilir? Şu anda bunun hesabını yapan yok.

“Partimizin tabanında ‘bu gelenler’ yüzünden acaba parti oy yitirir mi diye kaygılananlar” olduğunu söyleyen Baykal, “Oyumuz düşmez, tersine artar” diyor.

Çarşaflı, türbanlı değişimden oy bekliyor, oyyy!

Ne götürür? Bu konuda da CHP lideri kaygılı değil. “Benim devlet, laiklik, Cumhuriyet, Atatürk ile ilgili sorunum yok…” diyen türbanlıyı, kara çarşaflıyı partiye aldıklarını, alacaklarını söylediğine göre, laikliği ve devrimleri bir ölçüde rafa kaldıran gelişmelerden kaygılı değil!

Çarşaflılara rozet takmadan önce evlerinde araştırma yaptırmış. Atatürk resmi asılıymış duvarda. Böylece çarşafın üye olmasına engel kalmamış! Kanıtı da bu!

Oysa üniversitelerde soruna çare aranırken (o sırada çarşaf konu değildi) -başta CHP- hemen her çevre türbanın kamusal alana yayılmasından kaygılanıyordu.

CHP liderinin son açıklamalarına göre “benim devletle, laiklikle, Cumhuriyet, Atatürk ile ilgili sorum yok” diyenlere; türbanlı da kara çarşaflı da olsa yargıç, kamu hastanelerinde doktor veya hemşire, öğretmen, devlet dairelerinde memur, işçi veya personel olmalarına yol açılabilir.

CHP Genel Başkanı’nın türbanlıyı, kara çarşaflıyı üye yapmak için koyduğu bu kriter ilgili yasa veya yönetmeliklerde yapılacak basit bir değişiklikle kamusal alanda da geçerli olabilir.

***

Yazarımız Orhan Bursalı, Cumhuriyet Kitapları’ndan yayımlanan “Türban/ Kadın Sorunu mu-Erkek Sorunu mu?” adlı yapıtında sorunu her yönüyle ele alıyor. Bir yerde çarşafla ilgili bir gözlemini yazıyor:

“…Büyükada’da, bir erkeğin peşinde, siyah giysili, güneş gözlüklü, hemen her yanı kapalı ikili üçlü Suudi kadınları ve nasıl yemek yediklerini izlerken, insan olarak yüzüm kızarmıştı. Tüm bedenlerini örten siyah giysilerinin baş bölümlerini alttan bir aralıktan kaldırıyor, kola şişesini görünmeyen ağızlarına dikiyor, yemeklerini de, yine aynı aralıktan, görünmeyen ağızlarına tıkıştırıyorlar!

2008’deki manzara biraz değişikti. Yüzü örten bölümüne yenilik gelmiş, yüz, ters ikiz kenar üçgen bir kumaşla örtülmüştü. Kadınlar, kumaşı uç noktasından kaldırıyor ve yemek yiyorlardı! Bu ‘inovatif’ tasarım, kadının ağzını saklı tutuyor ve ‘ağız mahremiyeti’ne (ağız avret) halel getirmiyordu…”

Bursalı’dan çarpıcı bu alıntıyı Cumhuriyet kadınlarına çarşaflı yaşam örnek olsun, geleceğe hazırlıklı olsunlar diye yaptık!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Viraj ustası 10 Mayıs 2015
Ya sen nesin? 9 Mayıs 2015
Anlamaz 8 Mayıs 2015

Günün Köşe Yazıları