Cüneyt Arcayürek

İleri Diyor Ama...

12 Ekim 2013 Cumartesi

Dört ya da beş yılda bir, hangi
parti iktidarda olursa olsun mutlaka
vaat pazarı açılıyor.
Pazara mal süren ise iktidardaki
parti ve hükümeti oluyor.

Örneğin AKP.
76 milyonun yararlanacağını öne
sürdüğü, oysa önümüzdeki yıl seçimlerinde
kullanacağı, daha çok Kürt oylarını tavlamaya
yönelik vaatleri içeren demokratikleşme
paketini açıkladı.
On bir yıldır Başbakan ama kentin
duvarlarına asılan dövizlere bakarsanız, iki
portre yan yana.
İstanbul’un iki belediye başkanı var: Kadri
Topbaş ve RTE!

Zaten RTE de pek çok konuşmasına
“Ben İstanbul belediye başkanı iken…” diye
başlamıyor mu?
Ama unutmamak lazım. Bir başka övüntüsü
daha var.
“İmam hatipliden mahalle muhtarı bile
olmaz dediler; bak şimdi Başbakanım”
diyor.
Ya Allah bismillah diyerek bir de
Cumhurbaşkanı A. Gül’ü, bu partide biz
değil, ben varım diyerek, bir güzel sollayıp
adaylığını ilan eder, AKP oylarıyla Çankaya’ya
kapağı atarsa… Muhtar bile olamaz dedikleri
bir imam hatipli, devletin, cumhurun başkanı
oldu, diyecek.
***
Kimileri bu yıl, geçen yıllara oranla imam
hatip okullarına, liselerine anormal sayıda
başvuruya neden hayret ediyor, anlamak
olanaksız...
Neden ortada: Her imam hatipli öğrenci
RTE’yi örnek alarak kendini müstakbel
başbakan, cumhurbaşkanı görüyor şimdi.
1960’ta 27 Mayıs devrimini yapan
kadronun önde gidenlerinden rahmetli Orhan
Erkanlı’
ya bir gün; pek çok genç subayın sağ
ellerini kalpleri üzerine neden koyduklarını
sordum.
“Harp Okulu’nu bitiren her genç teğmen
kendini biraz Napolyon sanır da ondan”
diye
yanıtlamıştı soruyu.
Bu örneği bugüne indirgeyebiliriz:
Birinden kurtulmaya çalıştığımız şu
günlerde...
... Pek çok gencimiz zahir geleceğin RTE’si
olacağını düşleyerek imam hatip okullarına
koşuyor!
***
Genç, hatta orta yaşlı nesillerin
anımsayacaklarını sanmıyorum.
Çocukluğumda öğretmen olan annem,
yasak olan kırmızı boyunbağı ya da bere
takanların izlendiğini söylerdi evde.
Kırmızı komünist olmanın işareti imiş!..
Bugün Antalya’da, Gezi Parkı eylemlerinde
tutuklanan 3 kişiye, terörle mücadele
şubesinde, “Neden sosyalist örgüt simgesi
kırmızı fular taktıklarının” sorulduğu…
... Geçmişe hakaretler savuran bugünkü
iktidarın, yarım yüzyıl geride kalan, çoktan
modası geçmiş bir anlayışı, bir davranışı
benimsediği haberini şaşkınlık içeren
duygularla okudum.
Ne çare Türkiye ileri demokrasi namı altında
geriye koşan, demokrasinin önde giden ilke
ve koşullarının bir bir silindiği bir ülke.
İktidarın bu yolda geri adımlar atmasına,
Meclis’teki çoğunluğuna dayanarak yürürlüğe
koyduğu antidemokratik uygulamalara
suskun kalan TBMM Başkanı Cemil Çiçek;
“vücut bütünlüğü için sünnet yapılmasını”
savunan, kurucu üyesi olduğumuz Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisi’ne tepki
gösteren bir mektup yazıyor.
Hayret, şaşkınlık!
Bu sözcüklerin artık değeri kalmadı!..
***
Tarihsel olaylara reva görülen haksız
saldırılar yetmiyormuş gibi; iktidarın başı,
Cumhuriyetin yetiştirdiği değerli isimleri
karalamayı bir görev, doğrusu bir marifet
sanıyor.
Dr. Reşit Galip’i ezanın Türkçesini yazdı
diye karaladı.
Oysa günlerdir, örneğin dün, kimi
gazetelerimiz Reşit Galip’in yaşamına tam
sayfa yer ayırdılar.
Adı ve eserleri sınırlarımızdan öteye
geçmeyen, hiçbir ülkenin tanımadığı,
bilmediği kimilerini, ama ya İslama ya da
Osmanlı’ya gönül verenleri yaşarken de
öldükten sonra da sıcak üslupla anımsayan
AKP Genel Başkanı’nın...
... Atatürk’ü ve devrimlerini övmesinden
çoktan vazgeçtik.
Lozan’da bu ülkenin bağımsızlığını
emperyalist ülkelere masada kabul ettiren
İsmet İnönü’yü bile; anlaşmanın imzalandığı
günün yıldönümlerinde anmıyor.
Sözüm ona ileriye, oysa sürekli geriye
koşuyor. Cumhuriyetin temellerinde kendine
aykırı bulduğu ilke ve koşulları, benimsediğini
söylediği “dava” uğruna aşama aşama ana
gövdeden ayıklıyor ve...
... Bırakın tarihsel değerlerden söz
etmemesini bir yana; dünyaya Türk
sözcüğünü ve sanat değerini tanıtan
bestekâr, piyanist Fazıl Say’ın adını görmeye
dayanamayan bir tavır, bir tutum sergiliyor.
***
20. yüzyılın önemli sopranolarından biri
olarak ünlenen Leyla Gencer’i, 85’inci
doğum gününde bizdeki ilgili kurumlar,
örneğin Kültür Bakanlığı değil ama Google...
... Hazırladığı ana sayfada anıyor, anlatıyor.
Değerbilirlik de sözcüklerde kaldı!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Viraj ustası 10 Mayıs 2015
Ya sen nesin? 9 Mayıs 2015
Anlamaz 8 Mayıs 2015

Günün Köşe Yazıları