Cüneyt Arcayürek

Dün ile Bugün Farkı...

01 Kasım 2013 Cuma
Hemen her gün ekranları
dakikalarca işgal eden; patronuna
partisine muhalefet eden, her kim
olursa olsun saldıran, doğruları çarpıtmakta ustasını
sollayan AKP sözcüsü Hüseyin Çelik; partisinin
kadın vekillerinin türban eylemini savunurken “Türkiye
ne 1999’daki Türkiyedir, ne de TBMM 1999’daki
TBMM’dir” dedi. Gerekçesi ne olursa olsun kırk yılda
bir kez doğruyu söyledi H. Çelik ve bu saptamanın
içerdiği gerçek anlamı patronu, genel başkanı
ve de ne çare sıfatı Türkiye Cumhuriyeti’nin son
Başbakanı RTE açıkladı:
11 yıldır başları açık AKP’li kadın vekillerin birden,
bir yerden emirle harekete geçen robotlar gibi
türbanı kafalarına geçirmelerine karşı, Meclis’te dün
eylemsel tavır sergilemeye hazırlandığı söylenen
CHP’ye yüklenirken...
...“Ana muhalefetin bir temsilcisi ‘başörtü siyasal
bir simgedir’ diyor. Başörtüsü nasıl siyasal simge
olabilir yahu?
Başörtüsü dinimizin gereklerinden bir tanesidir.
Yani dinimizin böyle bir emrinin olduğunu
bilmeyecek kadar cahil bu adam” dedi.
Böylece, Başbakan RTE; 1999’daki ve daha
önceki TBMM’lerin, başbakanların, partilerin –bugün
olduğu gibi- laikliği benimseyen bu ülkede “dinden
emir alarak” hareket etmediklerini kanıtladığı gibi...
....bal gibi asıl amacı olan, devleti din devletine
dönüştürmenin yeni bir adımı; türbanı, din emri
olduğu için Türkiye Millet Meclisi’ne taşıdığını itiraf
etti.
***
Başbakan’ın siyasal yaşamı baştan aşağı tezatlarla
dolu.
Tek bir örnek bile dün söylediğinin bugün aksini
söylediğini kanıtlamaya yeter.
Örneğin “Yurdu dört baştan demir ağlarla ördük”
diyen 10’ncu Yıl Marşı’na bile tahammül edemeyerek
alaya alan RTE ile şimdi bilmem kaç bin kilometre
demiryolu yapmakla övünen RTE aynı adamdır.
11 yılı, 1923’te kurulan Cumhuriyeti ve devrimleri
karalamak, kötülemekle geçti.
O günlerin yaptırımlarının adeta kopyası, sonuçta
aynı kapıya çıkan yöntemleri bugün uygulayan
Başbakan RTE’nin; örneğin İzmir’deki ‘İktisat
Kongresi’nde önceki gün yaptığı konuşma siyasal
yaşamındaki tezatlara bir başka örnek. Genç
Cumhuriyetin ilk günlerinde Mustafa Kemal’in
öncülüğünde toplanan Birinci İktisat Kongresi’nde,
özel ve devlet sektörüne, “en uygun ekonomik
yöntemlerin belirlendiğini” söylemeye dili varmaz.
Karşı siyasal ve ekonomik görüş açıklayan,
AKP iktidarına yandaşlık, yalakalık yapmayan
ister medyadan, ister iş dünyasından olsun,
sermayeye uyguladığı baskı yöntemlerinin gerçek
sahibinin bizzat kendisi olduğunu, aynı kongredeki
konuşmasında tümüyle unutmuş göründüğü gibi,
yalanlıyor da...
Medya holdinglerini müffettiş baskınlarıyla muma
çeviren yöntemlerin herhalde unutulduğunu ya
da kendisine özgü demokrasi anlayışının ahvalı
adiyeden birer uygulaması diye yorumlandığını
sanıyor.
***
Kul söylese nasılsa dikkate almıyor, almayacak;
bari anlayacağı dilden soralım.
Allah aşkına söyler misiniz; 11 yıldır her alandan
sermayeyi kendi hizasına getiren yöntemler,
uygulamalar unutulmuş gibi...
....İzmir’de şimdi “Cumhuriyetimiz işadamlarında
ayırım yapmaz” ve “sermayeyi makbul ve makbul
olmayan diye ayırmak Cumhuriyet anlayışı değildir
diye konuşan bugünkü RTE ile dünkü RTE aynı kişi midir?
İnsaf yahu!
Sermayeyi makbul olanla olmayan diye
ayırmadığını söyleyen, Gezi Parkı eylemlerinde
orantısız güç kullanan polisten kaçarak can havliyle
sığınan insanlara insanlık gereği yardımcı olan,
yaralarına saran su ve yiyecek veren Divan Oteli’nin
sahibine yüzlerce müfettiş gönderen Başbakan RTE
ile bugün o konuşmayı yapan Başbakan RTE’nin
ayrı kişiler olduğunu söyleyebilir misiniz?
***
Artık sözün bittiği yerdeyiz.
Cumhuriyeti Rebebiyye başka, milyonların anladığı,
bağlandığı Cumhuriyet başka!
Gün gelir o gider. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet kalır!


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Viraj ustası 10 Mayıs 2015
Ya sen nesin? 9 Mayıs 2015
Anlamaz 8 Mayıs 2015

Günün Köşe Yazıları