Cüneyt Arcayürek

Darbe mi Suikast mı, Ne?

02 Ocak 2014 Perşembe

31 Aralık’ta gece boyunca Cumhurbaşkanı Gül’ün, Başbakan RTE’nin yeni yıl mesajlarında bireylerin elbette haksız yere suçlanamayacağı, korunacağına ilişkin demeçlerini ekranlarda izlerken…
...Manisa’da evinin balkonundan ayakkabı kutusu göstererek Başbakan’a protestoda bulunan Nurhan Hanım’ın iki saat karakolda sorguya çekildiğini içeren haberlerin artık geride kaldığı, bu türden toplum mantığına aykırı düşen haberlerin basında yer almayacağı umuduyla 2013 yılını kapattığımızı sanırken…..
…2014 sabahı Antalya’da Devlet Senfoni Orkestrası’nın yılbaşı konserinde sahneye notaların konulduğu ayakkabı kutusuyla çıkan ‘Vokaliz Grubu’ hakkında soruşturma açıldığını ve böylece yeni yılda da hiçbir şeyin değişmeyeceğini öğrenmiş olduk!

***

Yurdun dört tarafında Gezi eylemlerini şiddetle bastırmalarını emrettiği, daha sonra kahraman ilan ettiği polisin şube müdürlerini, her ilde hemen hepsini hükümete suikast diye damgaladığı yolsuzluk soruşturmasına katıldılar mı katılmadılar mı açıklamadan görevlerinden almaya ve…
…polisi “sivilleştirmeye” girişti...
İlk olarak, polisi ancak sokak kapısında nöbet beklerken gören ve polislik mesleğinin p’sine bile aşina olmayan bir valiyi İstanbul Emniyet Müdürü atadı.
Sonra şube müdürlerine sıra geldi. İstanbul’dan başlayarak birçok ilde emniyet şube müdürlerini görevden almaya başladı.
Hükümete yolsuzluk soruşturmasıyla vurulmak istenilen darbeyi tezgâhlayanları temizlemek gerekçesiyle savcıların da polisin de elini kolunu bağlayıcı yasal önlemler almaya girişti.
Şayet hazırlığını yaptığı önlemler gerçekleşirse, elbette savcılardan gelen talimatları polis “yukarıya” sormadan işleme koyamayacak.
Buna koşut olarak savcılar da soruşturma açabilmek için başsavcıdan, o da herhalde Adalet Bakanı’ndan izin talebinde bulunacak ve...
…bilumum soruşturmalar hükümetten ruhsat almadıkça asla açılamayacak!

***

Başbakan, son günlerde poliste ve savcılıktaki depremi, devlet içinde paralel devlet olmaya girişen çeteleri temizlemek için başvurulan önlemler diye savunuyor.
Önceleri hükümete darbe dediği; “gerek Gezi eylemlerini gerekse 17 Aralık soruşturmasını” şimdi “komplo” diye niteliyor.
Bu komploları oraya çıkaracak soruşturmaların henüz sonuçları alınmadan, çeteleri oluşturanlar bir bir saptanmadan, yargıya teslim edilmeden; Başbakan kesin ifadelerle “komploların Türkiye içindeki aktörleri, ajanları, maşa ve taşeronları saptanmış” gibi TV’lerde açıklamalar yapıyor...
Suçlular, sorumlular saptanmış, hatta failleri yakalanmış izlenimi veren bir üslupla; “yargı ve emniyet başta olmak üzere, devlet içinde yerleşmiş (hangi?) örgüt, dışarıdan (kimden veya kimlerden) aldığı talimatlarla Türkiye’nin istikrarına, vs vs’lere suikast girişiminde bulunmuştur” diyor.
Başbakan’ın TV’deki konuşmasını dinleyenler doğal olarak devlet içine yerleşmiş örgütlerin veya örgütün, ajanlarıyla, taşeronlarıyla saptandığı izlenimi edinirler.
Ama Başbakan dışarıdan talimat alan örgütün adını bile veremiyor.
Yurtdışında kurulan Gezi ve 17 Aralık “suikastları” düğmesine Türkiye dışında kimlerin bastığını da açıklayamıyor.
Ama “yargı ve emniyet başta olmak üzere devlet kurumları içine yerleşmiş ‘bu örgüt’..” diyor da başka bir şey söylemiyor.

***

Dışarıdan düğmeye basanları bildiğin anlaşılıyor, açıklasana!
Yok hayır!
Belki hâlâ bilmiyor. Biliyormuş gibi konuşuyor!..
Üstelik Gezi eylemleriyle başlattığı, dışarıdan emir alan içimizdeki örgütleri iki yıla yakındır araştırıyor, arıyor ama bir türlü bu örgütleri bulamıyor, açıklayamıyor...
Şimdi yine aynı türküleri söylüyor.
Devletin savcısını, polisini allak bullak eden uygulamalarına kılıf olsun diye adını sanını açıklayamadığı devlet içindeki ve dışarıdaki örgütlerden, ajanlardan, dışarının içerideki taşeronlarından söz ediyor.
Esen rüzgâra göre dün darbe dediğine bugün suikast diyor.
RTE bu! Yarın ne söyleyeceğini kim bilebilir?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Viraj ustası 10 Mayıs 2015
Ya sen nesin? 9 Mayıs 2015
Anlamaz 8 Mayıs 2015

Günün Köşe Yazıları