Çiğdem Toker

Türkiye ‘Riskli Ülke’

13 Haziran 2014 Cuma

DİYARBAKIR - Basın, ifade özgürlüğü ile yargıdaki sorunlar derinleşirken, “yapısal reform” alanındaki yavaşlama; Türkiye ile ilişkilerin geleceği açısından AB’yi kaygılandırıyor. Avrupalı yatırımcılar nezdinde Türkiye’nin; Gezi sürecinde yaşananlar ve 17 Aralık operasyonu sonrasındaki “iklim” sebebiyle, bir süredir “riskli ülke” olarak algılandığı dile getirildi.
AB Türkiye Delegasyonu’nca düzenlenen, geleneksel “AB-Türkiye Gazeteciler Konferansı”nın 21.’si Diyarbakır’da başladı. Bugün, Mardin’de devam edecek olan konferansa AB yetkilileri, akademisyenler ve değişik ülkelerden gazetecilerin katılımıyla Türkiye-AB ilişkilerinin güncel durumu tartışılıyor.
“Bağımsız ve tarafsız yargı sistemi’ne olan ihtiyacın her geçen gün artması” yaklaşımı, ilk gün öne çıktı. Bugüne kadar ekonomik ilişkilerin iyi gittiğini, Gümrük Birliği’nin sağladığı bu altyapıyla, AB alanından Türkiye’ye yönelen doğrudan yatırım tutarının 56 milyar Avro’ya ulaştığı ifade edildi. Yanı sıra, bu yıl AB’nin projeler için desteklediği finansman desteği ise 1.8 milyon Avro’ya ulaştı. Ekonomik alanda sağlanan kazanımlara karşın, Türkiye’nin “geriye gittiği” kaygı verici bazı başlıklar şöyle dile getirildi:
Riskli ülke uyarısı: Gezi olayları, 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun ardından Türkiye yatırımcılar açısından riskli bir ülke konumuna geldi. Türkiye’nin bu algıya dikkat etmesi gerekir. Adil yargılamayla birlikte, ifade özgürlüğü ve basın alanında da baskıların arttığı bir dönemdeyiz. Süreç işlemesine karşın, reformlar bugüne kadar durgun gitti. Ekim ayında ilerleme raporu açıklanacak. Türkiye’nin daha fazla adım atması bekleniyor.
Hukuk güvenliği: Avrupalı yatırımcılar, Türkiye’ye geldiklerinde kendilerini Avrupa’da yatırım yapmış gibi hissediyorlar. Birlikte gelişime inanıyoruz. O yüzden istikrar ve hukuk güvenliği ikliminin oluşması çok önemli. Rekabet gücünün yeniden tanımlanması ihtiyacı var. Türkiye’nin son yıllardaki büyüme hızında bir kırılganlık ortaya çıktı. Mutlaka yapılması gereken reformların başında, işgücü, Ar-Ge, inovasyon geliyor. Türkiye önemli adımlar attı ama bugün durum çok farklı.
AB karşıtlığı Arttı: Politikacıların, yöneticilerin günlük politik söylemlerinde kadrolarda AB karşıtlığı arttı. AB karşıtlığını, üye bir ülke kamuoyunda dile getirebilir. Oysa müzakere sürecindeki bir ülkenin yöneticilerinin daha fazla diyaloğa ihtiyacı var. Kaldı ki Başbakan Erdoğan, bu yılın başında “2014 AB yılı olacak” demişti. Hükümetin sürekli dışlayan ve tehdit eden bir söylemi bırakması lazım.
Suriyeli göçmen sorunu: Sorun giderek karmaşık hale geliyor. Suriye’den kaçan mültecilerin toplam sayısı 2 milyon. Yıl sonunda bunun 1.5 milyonu Türkiye’ye gelmiş olacak. Önce 300 bin kişi geldi. Türkiye kapılarını açtı. Ama kapasite 200 bin kişiydi. Göçmen sayısı arttı. Kapasite yetmedi, 81 ile yayıldı. Oysa, tek bir yerde tutmak önemliydi. Mültecilerin dörtte üçü kamp dışında yaşıyor. Tutarlı bir politika yok. Suriyeli göçmenlerin bir kısmı varlıklı olmasına karşın, Türkiye, her sığınmacıya eşit yardım ediyor. Bunun tek sebebi de elinde tutarlı veriler olmaması. AB olarak teknik yardımda bulunmak istiyoruz. Bu amaçla AFAD ile bir “Yönetim Komitesi” oluşturuldu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları