Çiğdem Toker

Cennet ile Cehennem

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Yaşadığımız, ölmeden tanık olduğumuz bir cennet-cehennem öyküsüdür; başka bir şey değil.
Allah’ın unuttuğu o kasabalardaki madenler cehenneme dönüştükçe, metropollerde yükselen “sahte cennet”lerin, o yoksul kasabalarda “ocaklar” köhneleştikçe, şimdi metropol denilen kadim şehirlerin yıldızlarını söndüren “parıltılı” kulelerin öyküsü.
Bu öyküde, yeryüzünün sahte cennetleri ile yeraltı cehennemleri aynı saate ayarlı:
Cehennemin “trafo”su patlamaya koşarken, sahte cennetler “akıllı aydınlatma”yla donanır.
Cehenneme bir “yaşam odası” için kıyılamayan parayla, sahte cennetlere “rekreasyon alanları” kondurulur.
Cehennemin “köleleri”nden esirgenen her “gaz maskesi”; sahte cennet müşterisinin ithal ağacıdır.
Ve cehennemin yarım asırdır temizlenmemiş yemekhanesinden edilen “tasarruf”, kulelerin “food court”una akar...

***

Rastlantı değil; kara diyalektiğin ta kendisi:
Bu diyalektikte; maden “köle”sinin maaşı kırpıldıkça, “sahte cennet” müşterisi çoğalır.
Plaza sakinine satılan “güvenlik sistemleri” her adımı kayda alırken, maden köleleri kayıt dışına itilir.
Yoksula dağıtılan bedava kömür arttıkça, sahte cennetin ısıtma teknolojisi gelişir.
Nihayet an gelir, “sahte cennet”lerini kuran tanrı müteahhitler, sedye sedye “sivil şehit”ler yaratır...
Ve tanrı müteahhitlerin post-modern iktidar “zekât”ları, “sivil şehit”in ailesine “maaş ve iş” olur.

***

Soma’yı öğrendik. Hikâyenin benzer öteki sayfalarına bakalım: Aralık 2009: Bursa-Bükköy Madeni’ndeki patlamada 19 işçi öldü.
Nurullah Ercan’ın sahibi olduğu Bükköy Madencilik, o sıra, TKİ’nin en çok alım yaptığı firmaların başında geliyordu. O “taşeron”, 2003-2008 boyunca, yoksullara dağıtılmak üzere devletin açtığı ihalede, en çok tercih edilen 15 firmadan biriydi. Madeni devletten alan Nurullah Ercan, oradan çıkarttığı kömürü de devlete satıyordu. Ercan, Bozüyük’te seramik fabrikasını da Özelleştirme İdaresi’nden almıştı.
Mayıs 2010: Zonguldak Karadon’daki grizu patlamasında 30 işçi öldü. Davası dört yıldır sürüyor. Altıncı bilirkişi raporu bekleniyor. Taşeron firma Yapı-Tek’in sahibi Bahri Köse, Trabzonspor Haluk Ulusoy tesislerinin müteahhidi ve kulübün eski yöneticisiydi. İşçilere mezar olan galeri inşaatını 16 milyon dolara TTK ihalesinden almıştı. Yapı-Tek, devletin sevdiği bir müteahhitti ve yüz milyonlarca dolarlık havalimanı, terminal, gölet, sulama ve konut projesini üstlenmişti.

***

Bu hikâyede “devlet”in asli “fail” mi, yoksa “azmettirici” mi olduğunun kararı ise size kalmış.
Ha, bu arada, “taşeron” kavramının, “inceltilmiş” karşılığını da anmadan geçmeyelim:
İngilizcesi, “solution partner”. Bizimkiler ona “çözüm ortağı” diyor...

***

Beş gündür beynimiz patlayacak değil mi?
Başbakan’ın canından sorumlu olduğu vatandaşını güpegündüz dövmesini, madencinin hakkını savunmaya gelen avukatlara polisin işkence etmesini, 10 yaşındaki çocuğa kadar “düşmesini”, 301 cenazenin çıktığı madenin tuğlayla örülmesini anlamaya çalışıyoruz...
Oysa denklem hepimizin gözünün önünde:
Siyasal İslamcı, muhafazakâr iktidarın kurduğu “maden-kule” denkleminde.
Cehennemden aldığını, “sahte cennet”e akıttığı o azgın tamah köprüsünde.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları