Bilsay Kuruç

Bretton Woods’u terk edip günümüze gelen kapitalizm (1)

04 Kasım 2024 Pazartesi

Temmuz ayında Bretton Woods’u (BW) yad ettikten sonra, bir değerli dostum, önemli bir Hazineci aradı. “Devamı gelmeyecek mi” diye sordu, görev vermiş oldu. Deneyeceğim. Hacmi birkaç yazı alabilir. İktisat, maliye, finans alanı dışındaki okurları ürkütmeden yazmaya çalışacağım. Söz.

HER ŞEY ELBETTE SERMAYEYE

BW Amerika’nın dünyayı kapitalizmle yönetmek üzere hazırlanmış ilk strateji belgesiydi. Amerikan Hazinesi (White) hazırlamış, İngiliz tarafı (Keynes) onaylamıştı. Kısaca, “Amerikan Yüzyılı” (American Century) için pişirilip servise konulmuştu. (Biliyoruz, yeni sanatlarımızdan “intihal” beceri ister. “Türkiye Yüzyılı” başlığının özde aslı ile herhangi bir benzerliği olmayışı reklamcılıkta önemli değildir!)

BW’ye toplum yönünden bakınca, bu “refah devletli” bir kapitalist sermaye birikimi ve bölüşüm modeli olmuştu. Sermayeye kesintili kaynak aktarımıdır. “Amerikan Yüzyılı”nın bu ilk kurgusu 1970’te tükendi. Amerika “tamam” dedi. Kapitalizme yine Amerika’nın güvencesi altında yeni senaryo lazımdı. Yeni kurgu 1970’lerin sonlarında başladı. Bu ikinci kurgu “refah”ın silindiği bir kapitalizmde birikim ve bölüşüm modeli olacaktı. Sermayeye kesintisiz kaynak aktarımı. Yani, kapitalizm için “sakıncasız” birikim ve bölüşüm. Ana kural: maksimalist ve ödünsüz.

THATCHER NOKTASI

Hatırlayalım, BW tükendikten kısa süre sonra, İngiltere’de Madam Thatcher “sahne aldı.” Şunu dedi: “Toplum diye bir şey yoktur!” Bu söz kapitalizm için “kalk borusu” idi. Kapitalizm için kâr bir “azami”dir, ücret ise bir “asgari”dir ve bundan ibarettir, demekti. BW’den sonraki kurguyu kavramak için Madam’ın koyduğu noktayı unutmayalım.

“Refah”ın silindiği model, son kırk yılda yaşayarak gördük ki “maksimalist”tir. Sermaye en geniş ölçeğe erişmek üzere dünyayı fethe çıkar. Dünyada her şeyin sermaye mülkiyetine geçtiği, “sermaye varlığı”na dönüştüğü bir senaryo lazımdır. Her şey, yani tüm kaynaklar, mevcut varlıklar ve toplumlara ait haklar. Kısaca, “mutlak kapitalizm” için birikim ve bölüşüm.

Model “ödünsüz”dür. Sermayenin işçi sınıfı (tüm çalışanlar) ile rıza göstererek ekonomide paylaşacağı bir şey yoktur, demektir. 1970 öncesine dönülemez. Bugüne gelişi kavrayabilmek için sermayenin maksimalist ve ödünsüz olacağını akılda tutmak lazım. Daha sonra konuşacağımız ekonomi ve finans malzemesini yerine yerleştirebilmek için.

DERİN DONDURUCU

Bir noktayı unutmayalım: Kapitalizm 1980’den sonra “toplum için siyaset”i buzdolabına kaldırdı. Gücü buna yetti. Önce sosyal demokratlar derin dondurucuya yerleştiler. İşçi sendikaları ağır zafiyet hastalığına yakalandıktan sonra, kapitalizmin işçi sınıfını siyasetten diskalifiye etmesi kolaylaştı. Siyaset artık kapitalizmin kendi için yeni ve kapsamlı bir senaryo kurgulamasına engel olmaktan çıktı. Kısaca, sermayenin idman sahası oldu.

Yeni senaryo 1980’lerden sonra işçi sınıfının ve giderek refah devleti döneminde “refah”ı tatmış “orta sınıf”ın ekonomideki payını elbette eritecekti. Senaryonun yeni alet edevatı buna uygun kurgulandı, yaratıldı, işletildi. Son kırk yıl komple bir “toplum diye bir şey yoktur!” zamanı oldu. İktisatçı gözlüklerini taktığı zaman bunu gözden kaçıramaz. Kaçırırsa, analizi havada kalır.

DEVLET VAR MI, YOK MU?

Biraz geriye gidelim ki kapitalizmdeki kurguları ve işleyişi yerine oturtma şansımız olsun. Günümüz için belirsizlik kalmasın. Tek kanaldan değil, birbiriyle uyumlu/uyumsuz ama çoğaltılabilen kanallardan işleyen sistemi tanıyabilelim.

Önce Amerika. (Trump da böyle demiyor mu?) 1920’ler, biliyoruz, orada büyük sermayenin ve onun maceracı, atılgan kuvveti olan finans sermayesinin coşkusunu sonunda hayal kırıklığına çeviren “Büyük Kriz”le tükendi. O sermaye o güne değin Amerika’nın dünya ilişkilerinde, müzakerelerinde başrole oturmuştu. Bu tarihi “tek tabanca” rolü 1930 ile bitti. Başrolü devlet aldı. Ekonomide devlet hazine demekti.

1930’larda, artık yavaş yavaş dünya “ağa”lığını düşünmeye başlayan Amerika’da, Hazine (Treasury) stratejinin sahibi oldu. İngiltere’nin “ağa”lığının nasıl sona ereceği üzerinde düşüne düşüne, hazine stratejiyi oluşturdu. Amerika’nın dünyaya yeniden bakışını şekillendirdi. Ve bunu 1940’larda BW potasına döktü. IMF’yi ve Dünya Bankası’nı yarattı. Öteki ülkelerin tümü için sınırlı bir hareket alanı çizdi. BW’nin mimarı White ve onu izlemeye mecbur kalan Keynes’e göre bu kapitalizmin sahibi ve işletmecisi, komuta makamında Amerika’nınki olmak üzere, “Hazine”lerdi. Yani, kapitalizmin ekonomideki “devlet”i. White ve Keynes “Dünyanın yeni ‘ayar’ düzeninde bu ‘para’ (kredi) işi bankerlere bırakılamayacak ciddi iştir!” diyorlardı. Berraktır. 1950’lerle başlayarak para (likidite) işleri (politikası) devlete göre yönlendirildi, yönetildi. Kamu maliyesi (“fiscal policy”) uzmanları, iktisatçıları yetişti. Bunlar elbette stratejinin öncelikle Amerikan Dışişleri’ne (State Department) ait ana görev olan “Pax Americana”yı (Amerika’ya ayarlı dünya düzenini) gözden ırak tutmuyorlardı.

MAKAS DEĞİŞİKLİĞİ

Yeni senaryonun ilk zemini 1970’lerin sonlarında döşenmeye başladı. Üst üste takviyelerle 1990’larda vücut buldu, pratik aşamaya geçti. 2000’lerle dünyayı şekillendirdi. Pratik aşama, vurguladık, her şeyin “sermaye varlığı”na dönüştürülmesidir. Bunun süreçleridir. Dünyada ve kapitalizmin kendi için yarattığı “zayıf halka” (“emerging market”) kapitalizmlerindeki son yirmi yıldır.

İktisatçıya dönük konuşursak, son otuz yılın senaryosu “Varlık Enflasyonu” üzerine inşa edilmiştir. Her şeyin “sermaye varlığı”na dönüşebilmesi için “varlık fiyatları”nın (“varlıkların piyasa değerleri”nin) sürekli artması ve artma beklentisi yaratması şarttır. O tarihlerde Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) başkanı olan, ünlü Alan Greenspan 1990’ların ortalarında “Dow 35 bini vuracak!” demişti. Dow, yani ABD sermaye piyasasının en kapsamlı indeksi o tarihlerde 1000’lerde idi. “Abi, senin borsa ile ne ilgin var? Kendi işine, para politikasına baksana!” Böyle düşünebilirsiniz ama üstat kapitalizmin yepyeni stratejisini, onun bel kemiği olan “varlık enflasyonu”nun merkezi ağırlığını dillendiriyor! “Varlık enflasyonu”nu kredileyelim, demiş oluyor. Ve bu yeni gerçeğe, yani “makas değişikliği”ne göre kapitalizmin merkezinde görmemiz gereken kurumsal iş bölümü değişikliğine dikkat çekiyor. Buna sonra gelelim.

Senaryonun ortaya koyduğu yeni, büyük iş “varlıklar”ı yönetmektir. Bilançomuzun bir tarafında “varlıklar”, öbür tarafında “yükümlülükler” olduğuna göre, kapitalizmin yeni senaryosu yeni bir “sanat” yaratmıştır: Her şeyin “varlıklar”a dönüştürülmesi ve nemalandırılması. Kim yapacak? Kapitalizmin bu senaryoda bitmeyecek “sürekli hareket”ini (“perpetuum mobile”sini) yönetecek olanlar. Kısaca, “varlık şirketleri”. Bu “sanat”a da “yükümlülük yönetimi” denilecektir. Çünkü hazır tasarruflar her şeyin “sermaye varlığı”na dönüştürülmesi için kapitalizmin dişinin kovuğuna bile girmez, yetmez. “Varlığa” dönüştürebilme işi ancak “vaatler”e dayalı olarak, yani elde kaynak yokken “yükümlülük” üstlenerek, “yükümlülük”leri kurumlaştırarak yapılabilir! Son otuz yılda kapitalizmin en geniş, genişleyen işi, damarı “yükümlülük yönetimi” oldu. Amerika’dan başlayarak şirket ve devlet çapında. Bu damar gitgide genişleyerek kapitalizmin “aort”u oldu ve 2008’de patladı. Üzerinde düşünenler diyecektir ki genişlemeye devam ediyor ve yine patlayabilir!

FAİZ YÜKÜMLÜĞÜ KARTOPU GİBİ ARTIYOR

Unutmayalım, “varlık enflasyonu” olmazsa “yükümlülük yönetimi” yapılamaz. “Yükümlülük yönetimi” kapitalizmin yeni senaryosunda bel kemiği oluyor. Sermaye mülkiyetini büyütmek için var olan piyasalar bu “yönetim” ile işler. “Yükümlülük yönetimi” sürekli olarak kendine kredi yaratır, yeni “faizler” yaratma becerisiyle can bulur ve devam eder ve artar. Son otuz yılda böyle oldu ve dünya çapında “faiz yükümlülüğü” kartopu gibi arttı ve artıyor. Kapitalizmin balonu buradan üflenerek şişiyor. Faiz bu senaryo ile ekonomilerin temel fiyatı oluyor. “Varlık enflasyonu” da mal ve hizmet enflasyonunun sütannesi!

Peki, kapitalizmin devleti ne yapıyor? Bu filmde oynamıyor mu? Merak etmeyelim, başroldeki yerini kaptırmış değil. Sadece karakter değiştirdi. Onu seyredeceğiz ve önemseyeceğiz.

Arkası gelecek sayıda.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları