Bilsay Kuruç

Bretton Woods’u terk edip günümüze gelen kapitalizm(4)

17 Aralık 2024 Salı

Sistemde “ağa” kreditördür. Öyle biliriz. Ama şimdi en büyük borçlu oluyor! Kapitalizmin devlette yarattığı “metamorfoz”un ikinci büyük adımıdır. Çünkü basitçe, kapitalizmin piyasaları macera aradığı kadar güven de ister. Borca dayanan senaryo ancak sağlam teminatla çalışabilir. 2008’e doğru gelen “tsunami” gösterdi ki piyasalar servet yaratmanın doludizgin koşusunda sağlam teminat yaratmazlar.

Devam ediyoruz. “Yurtta kapitalizm, dünyada onun son aşaması” zamanındayız. Uzun sürüyor. Öğrenmiş olmalıyız, kapitalizm sıkışmışsa yıkıcı, savaşçı kimliği ortalığı kaplar, sıkışmamışsa ufak tefek harplerle idare eder. O alanı iyi bilenlere bırakalım. Kapitalizmi tanıma niyetimizi sürdürelim.

İÇ SAHADA KOLONİZASYON

Önceki yazıları yinelemeyeyim. Şunu gözden kaçırmayalım: 1914’ten ve 1939’dan farklı olarak kapitalizm “iç sahada hasımlığı” aşabilmeye odaklandı. Bunu “ağa devlet”in önderliğinde “iç sahada kolonizasyon”u kurarak ve becererek aşmaya girişti. Marshall Planı ile başladı, Soğuk Savaş’ı icat ederek kurumlaştırdı. Ve böyle devam ediyor.

Kapitalizm 1970’lerde Bretton Woods (BW) defterini kapattığı zaman anlaşılmış olmalı ki bu o ülkelerde “ekonomide devlet”ten “çıkış” demekti. Geri dönmemek üzere! Artık “ulus devlet” döneminden sermaye enternasyonalizmine geçmenin, bunu yönetebilmenin eşiğine gelmişti. Elbette yine “ağa devlet”in varlığıyla, önderliği ile olacaktı. Pax Americana’nın ilk aşamasından (1947-71’den) sonra ikinciye geçilecekti. Demek ki 1970’lerden itibaren iç kolonizasyon, ekonomide devletten çıkış ve sermaye enternasyonalizmi bir bütündür. Bunu not edelim.

YENİ ZAMANLAR

Daha sonra söyleyeceğimizi de şimdiden bir kenara yazalım: Ekonomide “devlet”ten çıkıyorsan, “finansta devlet”e gireceksin! Buna mecbur olacaksın. Kapitalizmi 1970’lerden 2020’lere getiren heyecanlı filmin bir özeti bunu bilerek yapılabilir.

Filmin en çekici ama en tehlikeli rolünü oynayan “piyasalar” sayesinde 1980’lerde “risk” doğdu. Kredinin “sihirli tuş”u olan “kaldıraç”lar bu âlemin riski seven yeni delikanlılarının elinde çocuk oyuncağı oldu. Büyük işlerin “varlık (asset) yönetimleri” ise zapt edilemeyen duygularla ellerini ovuşturdu. Yeni zamanlar.

Finans sermayesi “Risklere karşı ‘hedging’i icat ediyorum, sizi korur, korkmayın kaldıraçlardan, elinizi cömert tutun, risk virüs ise ‘hedging’ piyasa aşısıdır” diyordu! Böylece, piyasaların haylazlığa varan serbestliğiyle sermaye enternasyonalizmi önce Asya’yı gezdi. Tarih 1990’ların ikinci yarısı.

Emek zaten sermayenin katı disiplinine alınmıştı. Kapitalizmin kenarındaki “zayıf halkalar” da “emerging” (yeni yetme) rütbesiyle piyasa disiplinine alındılar. “Mürebbiyeler” (IMF ve Dünya Bankası) onlara “kapitalist görgü”yü öğrettiler. “Yapısal uyum” filan yaptırdılar. “Görgüsüzlük” halinde ellerine cetvelle vurulacaktı (“Conditionality”)! 1990’lar, Wall Street’ten hareketle, finans sermayesinin kendine sonsuz güveni, dünya çapında engelsiz birikim coşkusuyla kapanırken ilk uyarı geldi: Asya üzerinden Rusya ve oradan Wall Street’e sıçrayan bir kriz.

TUTMA YİĞİDİN ELİNİ!

“Ağa devlet”in başrole sahip iki kurumundan Hazine (Treasury) 1997’de bir çalışma raporu çıkarıyor: 21. yüzyılda Amerikan Finansı (American Finance for the 21st Century). Diyor ki eğer finans kurumlarının elini bağlarsak, şunu yap ama bunu yapma dersek (finansta “failure prevention”) bunun hem ekonomiye maliyeti büyük olur hem de Amerika’nın potansiyel dünya liderliğini engelleriz. Peki, ne lazım? Finans üzerinde denetimi hafif tut, yokmuş gibi. Onun “kabına sığmayan büyümesi”ni (“mercurial growth”) kesme. Krizler olabilir ama doğru olan “kalan sağlar bizimdir” (“failure containment”) politikasıdır!

Kısaca, ey finans sermayesi, devletin iki büyük sütunundan biri (Hazine) açıkça arkanızdadır, yolunuzu kesmeyecektir, diyor. Dünya sermayesine “ağa devlet” güvencesi veriyor.

Devletin öteki büyük sütunu da (FED) böyle bakıyor. Merkez Bankası’nın, kurum olarak, toplumla teması yoktur. Alanı “para âlemi”dir. Hazine ise devletin toplumla temas noktasıdır. Şimdi Hazine o noktadan yavaşça uzaklaşıp sermaye enternasyonaline yaklaşıyor. Kapitalizmin devlette “metamorfoz” istediğini ve bulduğunu gösteren ilk resmi belge yayımlanmıştır. Biliyoruz, bunu siyaset dünyası da tamamladı. Rahmetli Roosevelt’in, 1930’larda finans sermayesi üzerine denetim koyan, ticari bankacılığı “yatırım” (“asset” işleri) bankacılığından ayıran düzenleme kaldırıldı. Siyasette zaman, hafif sol gösterip kuvvetli sağ vuran taşra delikanlısı Clinton zamanıydı (Siyasette bu stilin bir sonraki sporcusu Obama olacak.).

Kısaca, daha önce de yazdım, dünyada “döviz swapları” ve “vadeli ürünler”le (futures, forwards) coşan bir “bilanço dışı” hareketin beslediği, büyüttüğü, ele avuca sığmayan bir “likidite” yaratma zamanına girildi. Bankalar ve “gölge” bankalar kapitalizmin yeni pistinde yarışmaya başladılar.

KRİZ, ÇÖKÜŞ

Ağır kriz 2007’de baş gösterdi. 2008’de dünya boyutuna ulaştı. Daha önce yazdım (28 Mart 2022). Bu kriz, sakallı bir adamın ta 1860’larda zamanlar arası öngörüyle ortaya koyduğu “o kriz” değildi. Zamane kriziydi. Şiddetliydi. Amerika’da başladı ve sistem çapındaydı. Sermaye dur durak bilmeyen iştahıyla bir yandan ticari senet piyasalarıyla bankalar arası borç piyasalarında (yüksek finans) at koştururken bir yandan da ipotekli kredilerle işçi sınıfına ev satmak üzere borç alanı açıyordu (sıradan finans). Krizin damarı finansta idi.

Sınırsız iştahın zinciri zayıf noktadan, “gariban”ın ev alabilmek için ödeyemediği borç alanından tetiklendi. Ve “sıradan” finanstan sermayenin enternasyonal “aort”u olan “yüksek finans”a sıçrayıverdi. Yerel müdahale ve tedavi olanaksızdı. Hastalık (kriz) salgınlaşıp çabuk yayılıyordu. Enternasyonalleşme ve coşkunun önde gelen mimarı Greenspan’in halinden anlıyoruz ki nutku tutulmuştur. Kapitalizmin bu yangınına “muamma” (“conundrum”) dedi. O kadar. Yapabileceği bir şey yoktu.

BAS, BAS

Buraya kadar olup biteni herkes biliyor. Önemli noktaya şimdi geliyoruz. 2008 şunu berraklaştırdı: Sermaye, piyasalarında krizi yapar. Fakat piyasalar krizde kendilerini kurtaramazlar. Böyle bir dokuları ve donanımları yoktur. “Hedging” medging işe yaramaz! Piyasalar kendilerini kurtaramadıkları gibi, sistemi tüm yapısı ile çökertecek depremi de yaratırlar. Peki, kapitalizmi kim kurtaracak? İlk soru bu. Sonra başka sorular gelecek.

Kapitalizmi devlet kurtaracak! 2008’in özellikleri gösterdi ki “ağa devlet” dünya kapitalizminin dümeninde oturacaktır. Amerika’dan tetiklenen kriz dünyaya “domino” yaparak yayılıyorsa, FED artık “dünyanın da merkez bankası”dır. Bu zorunlu terfidir. Ne yapacak? Öncelikle, basabildiği kadar dolar basacak. Doları ucuz tutacak. Para basmaya medyatik kılıf uydurup “quantitative easing” diyecek! Bilen biliyor ki kapitalizmin bu senaryosu “likidite çeşmesinin” hep akması ile işler. Kurtarma operasyonu da böyle yapıldı. FED’in yeni başkanı Bernanke, 1979’da Volcker’in yaptığının tam tersini yaptı. Niçin yapmasın? Kapitalizmin bir “etik kodu” mu var?

Yeter mi? Yetmez ama evet. Çünkü Hazine’nin de borç basması lazım! Piyasalara ve kapitalizmin devletlerine dolar kadar Amerikan Hazine bonosu da lazım. Şaşırmayalım, Amerikan Hazine borcu 2008’den sonra görülmemiş hızla arttı! 2013’de GSYİH’nin (gayrısafi yurtiçi hasıla) yüzde 100’üne erişti. İkisi de 1.7 trilyon dolardı. 2024 mali yılı ise 35.46 tr dolar kamu borcu ile kapandı! GSYİH’nın (28.82 tr dolar) yüzde 123’ü. Elbette borcun ortalama Amerikalıya yükü, yani borcun faizine ödenen tutar da artıyor: Hazine “alacaklıları”na 1.133 tr dolar faiz ödemiş. Bas, bas.

Sistemde “ağa” kreditördür. Öyle biliriz. Ama şimdi en büyük borçlu oluyor! Kapitalizmin devlette yarattığı “metamorfoz”un ikinci büyük adımıdır. Çünkü basitçe, kapitalizmin piyasaları macera aradığı kadar güven de ister. Borca dayanan senaryo ancak sağlam teminatla (“collateral”) çalışabilir. 2008’e doğru gelen “tsunami” gösterdi ki piyasalar servet yaratmanın doludizgin koşusunda sağlam teminat yaratmazlar. Bu koşuda piyasa “teminat”ları “çakma”dır! Anaforu büyüttükçe büyütürler. Böylece anlaşıldı ki bu kapitalizmde tek sağlam teminat (“safe asset”) “ağa”nın Hazine senedidir! Şirkette de ülke düzeyinde de böyle. FED’in doları ve Hazine’nin senedi, sadece bunlar “birlikte” eski sistemin “altın standardı”nın güvenirliğini sağlayabilirler.

‘EHEM’ İLE ‘MÜHİM’

Kapitalizmin ağır 2008 krizi “ağa devlet” için ağır sınav mı, büyük ödül mü? İkisi de. Sınav ödülü getirdi. Krizden sonra Amerika’da şirketler ve işçi sınıfı finans sisteme tam entegre oldu. Dünya kapitalizmi onları izledi. İtaatkâr topluluk demek olan G-20 (daha önce önemsenmezken) hemen 2008 Kasım’ında Vaşington’a çağrıldı. Hemen yeniden yemin etmeleri istendi. Ettiler. “Commitment to an Open Economy” (Açık dünya ekonomisine baş koyduk!) başlığında hazırlanan bildiriyi imzaladılar. Bildiri, kendi başımıza “ulusal kapitalizm” gibi kötü bir şey yapmayacağız, sermaye enternasyonali aynen devam edecektir, kesinlikle, diyordu.

Dikkat çekici bir yere, bir ilginç zemine geldik. Görelim. Kapitalizm merkez disiplini ile işler. Merkeziyetçi (belki de en merkeziyetçi) sistemdir. 2008’den sonra yaşayarak öğrenmiş olmalıyız. Eğer istiyorsak!

Sermaye enternasyonali, 2008’den sonra, FED’i ve Amerikan Hazinesi’ni dünya piyasalarından sorumlu ve birlikte çalışan en üst makama atadı. O görevi yapıyorlar. Eski ulusal devlet çerçevesi içinde kalırlarsa, sermayenin dünya çapında aradığı, bulduğu birikim ve servet elde edilemez. Maazallah, “oyun” biter! Sakallı adamın “o kriz” dediğine sürükleniriz.

Ancak, dedik ya, ilginç bir zemine geldik. Hazine daha ne kadar borç basabilir? Ve dünyanın tüm faizlerinden sorumlu FED “fıtratı”nı ne kadar aşabilir? Nedir o? Para sistemi içinde kutsal görevi “En son başvurulacak merci” (Lender of Last Resort) olması. Para sisteminin iki yakası bir araya gelmezse Merkez Bankası’na başvurulması. Ama şimdi kapitalizm FED’e çok zor bir görev verdi: Piyasalarda kargaşayı önlemek üzere “Müdahaleyi yapacak son ‘piyasa düzenleyici’ (marketmaker)” olması! FED işin içinden çıkabileceğini henüz gösterebilmiş değil. “Fıtratı” ile bağdaşmıyor.

Başta vurguladım: Kapitalizm “ekonomide devlet”ten çıktı. Eskiler “ehem ile mühimi ayırmaya dikkat et” derlerdi. Kapitalizm “ekonomide devlet”e dönemez. “Finansta devlet”e girdi. Bu başka bir devlet. Sermayenin istediği metamorfozu yaptı. Bunun sınırlarına doğru ilerliyor. Sınıra dayanınca ne yapar? Yaşadıklarımız, çareyi yıkıcı savaş yangınında mı arayacak sorusunu gündeme getiriyor. Öğrenerek, bilerek izleyelim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları