Bedri Baykam
Bedri Baykam bedri.baykam@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Metin Kurt, Alex ve '24 Ağustos Süreci'

28 Ağustos 2012 Salı
\n\n\n

Futbolun yalnız futbol olmadığını her gün keşfetmeye devam ediyoruz. Yaşam en ağır derslerini beraberinde sürükleyerek bir koca futbol tiyatrosu gibi devam ediyor. Stad-arena, siyaseti bile şekillendiriyor. Yeni Spartaküsler, direnişler, politik duruşlar futbolla vücut buluyor. Hafta sonu futbolun büyük emekçisi Metin Kurtu kaybettik. Sakin ve bilge duruşuyla, cesaretiyle futbolcu kardeşlerini bir güçlü sendika etrafında birleştirmeyi amaçlamıştı Metin Kurt. Yani suçu büyüktü!.. Herkesi rahatsız edecek arı kovanlarına çomak sokmuştu. Mağlubiyetleri ile tam tersine efsane haline geldi, büyüdü. Çizgide kimse onu durduramadan 60 metre top sürerdi. Onu seyretme ve tanışma gururuna erişenlerdendim. Anısı kolay silinmeyecek... Fenerbahçenin 3 Temmuzdan itibaren başlattığı direniş de aynı zamanda bir camianın tüm ülkede ve dünyada gıptayla izlenen siyasi duruşuna dönüştü. F.Bahçenin kaptanları, bu süreçte taraftar ve yöneticilerle kenetlenip dik durdu. Mesela Emre, Ben bu takım düşürülürse, çıkar Bank Asya liginde bedava oynarım dedi, yıl boyu sözünün arkasındaydı. Sonra da üç ay önce takımdan atıldı! Alex, aynı duruşu sergiledi. Hatta en son Başkanın başına gelenleri medya önünde fazla analiz edersem, sonra ben de aynı yere gönderilirimmealinde birsiyasi demeçbile verdi. Bugün Alex, kadro dışı. Yarın affedilebilir veya dışlanabilir... Ama şu ana kadar yaşananlar da önemli. Fenerbahçe bu sene yine 24 Ağustos süreci krizi ne girdi. Geçen sene 24 Ağustosta UEFA, F.Bahçeyi Avrupadan dışladığını açıklamıştı. Bu sene aynı tarihte Kocaman, Alexi kadro dışı bıraktığını açıkladı. İlginçtir, tüm savcılık ve baskın senaryoları, iddianameleri, yıldırım operasyonuyla yüklü o koca 3 Temmuz süreci Fenerbahçeye pek zarar veremedi, tam tersine birliği sağlamlaştırdı. Ama Alexin gece yarısı attığı bir tweet, sarı-lacivertli camiayı fay hattı gibi bölüverdi... Bu da sanal dünyanın iletişim çağında gerçek dünyadan aldığı bir rövanş olsa gerek: Al sana bakalım, sen mi daha ağırsın ben mi, görelim! Alex 17 Eylül günü heykel açılışına gözü yaşlı hazırlanırken simdi Türkiyenin adam yemeye meraklı yüzüyle tanıştı. Hep söylerim, mühim olan bir futbolcuyu nasıl karşıladığın değil, nasıl uğurladığındır. Türkiye sana öyle oyunlar oynar ki: Herkes âşık olur, sonra sen anlayamadan 3 günde biletin kesilir ve uğurlamaya (biri ben) dört kişi gelir! Van Hooijdonk gibi! Alex, o kıskanç kelimesi ile tercüme edilen tweeti bir vatandaşına atarken bir basın toplantısında değildi. Gecenin ve kıtalar arası yıldız mesafelerinin ve anadilinin sözde koruması altında, kendini yalnız hissettiği bir anda hatıra defterine konuşur gibi yazıverdi onu. Aynı çağ hastalığından mustarip olduğum için biliyorum. Meettheturk hesabımı takip edenler de bilir. Alexin hesabından uyanık bir gazetecinin tercüme ettirdiği iç bilgi”, şimdi kulübü sarsacak atom bombasına dönüştü. Geçen sezon taş gibi kenetlenmiş tribünlerden dişi kanaryalar bu sefer Başkana göre çatlak seslerle Alex üzerinden Aykut Hocayı sıkıştırınca, tarihi anons yapılıverdi. Başkanın bu koruma güdüsü tartışılır bir uygulamaydı. Kocaman bileHazin bir tablo, Başkanı konuşmaya iten neydidiye sordu. Bu arada krizi sinsi şekilde derinleştirmek isteyen gazeteciler, bel altı vurarak Alexin Messenger de M.L. Kinge atfen attığı özel mesajı da açıklayıp provokasyona devam etti:Bazen savaş çıkarmak için düşmana gerek yoktur, düşüncelerinizi söylemeniz yeterlidir.Fenerbahçe adam yemeyi ezelden beri sever. Oğuz-Aykut/ Rıdvan-Tanju/Sergen/ Hooijdonk/ Emre/ Alex krizleriyle liste uzar gider... Öncelikle F.Bahçe kendi içinde de tekrar demokrasiyle tanışacak, kavga etmeden içinde farklı fikirlere tahammül etmeyi öğrenecek. Kimi taraftarların Başkan veya Hoca veya Alex gibi düşünmeme özgürlüğüne herkes saygı gösterecek. Bu seyirci nasıl Kadıköye, Metrise akın edebiliyorsa, oyuncusuna sahip çıkmak için tepki de verebilecek, ardından sukûnet içinde uzlaşma aranacak. Zaten demokrasinin özü de bu değil mi? Yoksa Fenerbahçe Cumhuriyetinin, o çok eleştirdiği tarikat yapılanmalarından ne farkı kalır ki?Ben Kocamanın yerinde olsam ne mi yapardım? Öncelikle 3 Temmuzun ardından, taze bir 24 Ağustos sürecibaşlatmazdım. Alexi çağırır, şaka yollu konuşurdum.Tweetlerinde beni mi övdün?derdim. Olgun, yetişkin insanların ortamında krizi aile içinde hallederdim. Halledemezsem de illa hamle yapacaksam, belki birçok açıdan daha iyi bir zamanlama beklerdim. Ama sonuçta bir gerçek var ki o da taraftar 3Ayı bu süreçte kavgalı görmek istemiyor, buna da dikkat ederdim...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları