Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Diyanet, anayasa, eşcinseller ve siyaset...
Diyanet İşleri, geçmişte asla muhatap almamaları, hatta
lüzumu halinde gerekli mercilere suç duyurusu dahi yapabilecekleri soruları
soran kişilere mecburen yanıt verdikten sonra, sayısız kere “yanlış anlaşılma” veya “sehven söylenmiş” kartlarına sığındı,
toplum önünde mahcup oldu. “Babanın, öz
kızına şehvet duyması haram değildir”, “Erkekler,
faks ve mesajla eşini boşayabilir, illa karşısına geçip ‘boş ol’ demeye gerek yok” gibi, ardından hızla
sitelerinden kaldırılan açıklamalardan sembolik örneklerden yola çıkarak, bu
günlerde tartışılan gündem hakkında daha işin en başından birkaç yorum
yapabiliriz: Diyanet’in dile getirdikleri, her zaman İslam dinini veya devleti
temsil edemez. İslam, dünyada onu seçenlere yol gösteren ve kendisine
inananların hem fikirlerini hem de yaşam tarzlarını belirleyen Kuran’ın
taşıdığı prensipler üstüne kurulmuştur. Bu öğretiler, asırlara yayılan
tefsirler ve değişken yorumlar üstüne kuruludur. Bu sebeple de farklı
coğrafyalarda farklı pratiklerle yaşanmaktadır.
İnsanlar, sıfatları ister vatandaş, lider ya da Diyanet
İşleri Başkanı olsun, hata yapabilirler. Dini sıfat taşıyanlar da o ülkenin
anayasasının dışına çıkmamak kaydıyla, verdiğimiz örneklerde olduğu gibi çam
devirmeden, olay çıkarmadan o inancın en güzel yansımalarını vatandaşa
aktararak ülkede huzuru ve inancın yaşamasını sağlamakla mükelleftirler.
Peki, bunu her zaman başarıyorlar mı? Hayır, tabii ki mümkün
değil. Yukarıda bahsi geçen büyük gaflar dışında kimi bahtsızlar, bugün bir
terörist olarak aranan FETÖ çetesinin elebaşına da ona kandıkları süreçte tüm
ikazlarımıza rağmen Diyanet İşleri Başkanı’nın bile üstünde güç atfetmişlerdir.
Ama ne gördük, insanlar demek ki “kandırılabilir”,
kabul edilemez fikirlere de kapılabilirler. Ancak bu hatalar, kul ile Allah arasında peygamberler dışında bir başka
aracı yahut bir ruhban sınıfını kabul etmeyen İslam dinine mal edilemez. Olsa
olsa o bireylerin işgal ettikleri sorumluluk alanlarını gereken dikkatle
taşıyamadıklarını gösterir. Din, onu anlayamamış veya kullanmaya çalışan
insanların vebalini taşımaz. Aynı şekilde, tüm dinler kendi inanç
sistemleri doğrultusunda, başkalarının özgürlük alanını ve hukuki haklarını
çiğnemedikleri sürece, inanarak, ibadet ederek seçtikleri dinin gereklerini
yerine getirebilirler, getirmelidirler. Kullandıkları dile göre ona Allah, Tanrı, Rab, God, Dieu, Gott veya Tor diyebilirler. Ateist veya deist
olabilirler.
Laik bir cumhuriyetin
kesin sınırları
Türkiye’de yaşayan her vatandaşın bildiği gibi Türkiye
Cumhuriyeti, laik-demokratik-sosyal bir hukuk devletidir. Bunun da temeli, o
ülkenin anayasasının bir din tercihi olmamasıdır. Vatandaşların genel yüzdeleri
üstünden “hangi dine fazlasıyla mensup
olduklarının” da yasalarla bir ilişkisi olamaz. Çoğunluk bir dini tercih
edebilir ama yasalar her dine olduğu gibi deist ve ateistlere karşı da eşit
hükümlerle uygulanmaktadır.
2015 yılına kadar
Erdoğan iktidarı birçok değişik örneğini bildiğimiz şekilde LGBTİ+
topluluğunun haklarını vermek için çeşitli somut adımlar atmıştı, bu da aynı
mantıkla demek oluyor ki, bugünkü Diyanet’in gözünde büyük suçlar işlemiş!
İşin özü, anayasamızın değiştirilmesi teklif dahi
edilemeyecek maddesi olan laikliğin dünyada kabul görmüş anlamlarıyla, hiçbir
yasa din temelli olarak gerekçelendirilemez; hiçbir dini görevli kendi önerdiği
inanç skalasının dışında yaşam tarzı süren veya başka dini değerlere inananlar
hakkında, dini temel alarak o vatandaşlara hakaret edemez, aşağılayamaz.
Türkiye örneğine dönersek, Diyanet İşleri Başkanı da hiçbir
vatandaşın yaşam tarzını eleştiremez, onları hedef alamaz, kamuoyu önünde küçük
düşürmeye kalkamaz. Aksi takdirde dini değerleri kullanarak o ülkenin
vatandaşlarını birbirine düşürmüş olur. Yaşadığımız koronavirüs felaketinin de
insanların yaşam tarzları ile bir ilişkisi olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti
Diyanet İşleri Başkanlığı haricinde dünyada öne süren bir kişi olmamıştır!
Ülkemizdeki koronavirüs resmi bilim kurulu üyesi bilim insanları da böyle bir
iddiayı ancak kahkahayla karşılar.
Görevinin gereklerini yerine getiremeyen ya da halkı taraflı
yönlendiren bir Diyanet İşleri Başkanı’nı eleştirmek, ne İslama saldırıdır ne
de devlete... Yaşanan, anayasayı dikkate almayan bir devlet memurunun nikâhsız
yaşayanları, eşcinselleri veya kendi yargılarına göre diğer “marjinal yaşam tarzları” olan bireyleri
küçük düşürmesi, halkı kutuplaştırması, görevini artık ilgili yasalara uygun
şekilde yapamadığının kanıtıdır.
“Haram” kavramının
laik-demokratik bir hukuk devletinde yasal bir karşılığı veya anlamı yoktur.
Çünkü bir dinin kendi gerekçeleriyle yasakladığı herhangi bir olgu yasalara
giremez. 2020 yılında Atatürk’ün cumhuriyetinde
hâlâ işin alfabesini anlatıyor olmak da aydınların bir şanssızlığıdır.
Anayasalar, her ülkede her yasanın üstündedir ve hiçbir yasa
anayasaya aykırı olamaz, hiçbir uygulama veya kararname anayasanın üstüne
çıkamaz. Anayasa nasıl bireyin ibadet etme, dilediği inancın gereklerini yerine
getirme özgürlüğünü garanti altına alıyorsa, herhangi bir dini pratiği
uygulamak istemeyenlerin hukuki ve anayasal hakları da dokunulmazdır. Hiçbir
görev tanımlaması, Diyanet İşleri Başkanı’na anayasanın üstüne çıkıp laikliğe
karşı anayasa dışı bir sapma hakkını vermez. Zaten anayasaya karşı böyle bir
uygulamaya girmeye yalnız dini değil, siyasi hiçbir bireyin de aynı şekilde
hakkı yoktur. Dolayısıyla bu hafta yaşadığımız, kurumlar arası süregelen
tartışmaların içeriği ve gerekçeleri siyasi olabilir ancak hiçbir zaman hukuki
olamaz.
Bu cumhuriyetin sınırlarını da hukuk düzenini de, yaşamsal şifrelerini de belirlemiş tek bir kurucu lider vardır ve onu yok saymak hiç kimsenin haddi değildir.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
En Çok Okunan Haberler
- Futbolda pis kokular yükseliyor
- Son seçim anketinde çarpıcı sonuç!
- TÜPRAŞ'ta patlama: 12 kişi yaralandı
- 'Erdoğan bize göre tek seçenektir'
- CHP’de çelişen başkanlara uyarı
- Hekimlerin istifaları hızlandı
- 'Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olacak diye...'
- Beyoğlu'ndaki cinsel saldırı dehşetinde yeni gelişme
- Türkiye'de bir sağlık skandalı daha!
- Napoli'den Galatasaray'a Osimhen yanıtı!