Bedri Baykam
Bedri Baykam bedri.baykam@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘CHP’li Necip Fazıl’, Türkçe ezan fobisi ve Kılıçdaroğlu…

21 Ocak 2021 Perşembe

Kılıçdaroğlu, Ahmet Hoca Enstitüsü ile görüşürken, asıl CHP’nin muhafazakâr bir parti olduğunu söyledi. Ardından da “Hepimizin dedesi, babası bir şekliyle CHP’liydi. Mesela önemli şairlerden Necip Fazıl Kısakürek CHP’nin parti meclisi üyesidir bir dönem. Adnan Menderes CHP’lidir. Tek parti var zaten, çok değişik görüşlerden, kimliklerden insanlar o tek parti döneminden parlamentoda ya da parlamento dışında partiyi temsil etmişlerdir. Ayrışma çok partili hayata geçtikten sonra başlamıştır” diyor. Söyleyecek söz bulamıyorum. Sağ kesimden oy almak için Menderes ve Necip Fazıl’dan söz ederek bir CHP profili çizilemez, “Tek parti döneminde onlar da CHP üyesiydi” şeklinde bir siyaset oluşturulamaz. Bunlarla kitlelere güven veremezsiniz, özellikle tüzüğünüzde “çağdaş, demokratik, sol bir siyasal parti” yazıyorsa! Sayın Kılıçdaroğlu bunları toplumdaki gerilimleri azaltmak için yaptığını düşünse de partinin kimliği ve geçmişi ile çelişkiye düşüyor. Ekmeleddin İhsanoğlu olayını ise unutmadık ve unutmayacağız!

Bu konu bana “Şeb-i Arus töreninde İBB tarafından Türkçe ezan mı okutuldu?” tartışmalarını hatırlattı. Ortam son derece sert salvolara, dini konular üstünden siyasi kavgalara doğru evrilmişti. Konu tabii ki hemen Atatürk dönemi ve ezanı Türkçe okutmak isteyenlerle hesaplaşma üzerinden günümüz CHP’sinin kötülenmesiydi.

Erdoğan, “Buldukları her fırsatta tek parti faşizmine dönüyorlar. Kuran’ı Türkçe okutma gibi bir garabet İstanbul’da sergilendi” diyerek CHP’yi suçladı. Kasım 2018’de ise tersine, CHP Milletvekili Öztürk Yılmaz Türkçe ezanı savunduğunda, Kılıçdaroğlu hızlı bir kararla onu partiden ihraç ettirmişti.

Öncelikle, CHP’nin bu konudaki tavrından son derece rahatsızım. Atatürk Türkiyesi’nin simgelerinden biri haline gelen Türkçe ezanı, Mustafa Kemal’in partisinin bugün yadsıyabilmesi, hatta bir vekilini ihraç edebilmesi yenilir yutulur lokma değil. Partide “değişmez önder”in kimi sözlerini seçip kafanıza göre sansürleyip suç unsuru haline getiremezsiniz? Ezanın illa yalnız Arapça okunmasını istediğini savunanlar da tabii ki olabilir. Ama hiç kimsenin, Atatürk Türkiyesi’nin devrimler döneminin simge çıkışlarından biri olan “Türkçe ezan” konusunda haddini aşarak “cadı avı” başlatma hakkı yoktur!

Türkiye’yi Araplaştırmak isteyenlerin bu fikirle kendilerini doğal müttefik haline getirmeleri normal de CHP’nin agresif tavrını anlamak mümkün değil. Artık parti şunu öğrensin: Şeriata özenenler veya köktendincilerle pazarlık da olmaz, orta yol da! Türkiye’de bunu deneyen merkez sağ, bildiğiniz gibi 90’lar boyunca adım adım eridi ve müflis bir tüccar gibi her şeyini kaybetti. Gericiliğe ödünler verilerek laik-demokratik bir Cumhuriyet savunulamaz!

O mükemmel siyasal gençlik dergisi Çözümleme’de bu konuları işliyorum, son aylarda. Önce, 90’lar boyunca solun gaflarını, bu sayıda ise merkez sağın kendini yok edişini ele aldım. (Önümüzdeki sayı ise 2. cumhuriyetçi medyanın nasıl kullanılma sürecini tamamlayıp tasfiye edildiğini anlatacağım. Abonelik için: cozumleme@tiyatrobirileri.com)

TÜRKÇE EZAN OSMANLI’DAN GELİYOR!

Öncelikle bilinmeli ki, Türkçe ezan, Atatürk veya CHP’nin ortaya attığı bir konu değil. Türkçülük duyguları yükselme sürecindeyken, Sultan Abdülaziz döneminde hayatı olaylarla dolu Türkçü “Genç Osmanlı” yazar Suavi, “dinde reform gerekir” düşüncesinden hareketle, hutbenin her milletin kendi dilinde okunmasını ısrarla ilk olarak gündeme taşıyan kişiydi. Dinde tutucu dogmalara karşı çıkmak, Tanzimat döneminden beri takip edilen bir devlet politikasıydı. Ziya Gökalp’in dizeleri de o dönemde yol göstericiydi.

Hafız Ali Rıza Sağman,Tanrı uludur, Tanrı uludur” tercümesini yapan din adamımız.

Soner Yalçın, OdaTV’de konuyu kaleme alırken Şafii bilginlerin, Kuran’ın başka dillerde de okunabileceğini savunduklarını anlatıyor. İmam Azam Ebu Hanife,Ezan Farsça da okunabilir, yeter ki ezan olduğunu anlayalım ve namaz vaktinin geldiğini fark edelim” diyor. Yine aralarında Ebu Hanife, Alauddin Kasani, Zeyla’i gibi isimlerin olduğu İslam âlimleri, “Kuran’ın tercümesi de Kuran’dır” görüşünü savunanlar arasında…

Demek ki neymiş? “Türkçe Kuran” CHP dönemi veya Atatürk’ün bir “icadı” değilmiş. Halbuki topluma bu hep böyle sunuluyor. “Camileri ahır yaptılar” palavrasının bir tamamlayıcısı gibi…

İŞİN MANTIK-ANLAM-FELSEFİ YÖNLERİ

Lise sonda felsefe hocamız bir rahipti, Monseigneur Dubois. İnanılmaz donanımlı, zarif ve derin bir insandı. “Din ve felsefe, çok farklı şeyler” demeyin, din felsefesi diye bir dal var. Yeter ki, benzer sorulara farklı yanıtlar gelebilse de aydın bir bakış açısı olsun! Din insanı da filozof da kendine benzer sorular sorar. “Ben kimim, nereden geldim, ölümden sonra ne var? Hangi kurallar altında yaşamam lazım? (İster dini, ister etik, ister sosyal) Evren sonsuz mu?” Tabii ki din ve felsefenin birbirinden ayrılan sayısız bölmesi de var ama kesişme alanları da küçümsenemez.

Sonuçta felsefi metinlerin nasıl birer anlamı, içeriği, çözüm stratejisi geliştirme yöntemi varsa, din de aynı şekilde bir mesaj, bir bakış açısı, bir kaideler dizisi taşıyor.

Ama ülkemizde biz bunu şöyle bir farkla yaşıyoruz: Bu ezan ve Kuran’ın Türkçe ele alınışı, büyük bir sorun olarak görülüyor! Adeta Türklerin Kuran’da ne dendiğini anlamamaları isteniyor! Sanki bundan açıkça korkuluyor!

Zülal Kalkandelen, Cumhuriyet’te Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Cağfer Karadaş’ın, Kuran’ın Türkçe çevirisinin gençleri deizm ve ateizme yönlendirdiğini iddia ettiğini hatırlattı. O zaman Sayın Karadaş’ın söyledikleri akla iki şey getiriyor; ya “Kuran’ın ne dediği anlaşılırsa bu o kadar inandırıcı gelmeyecek ki gençler deist veya ateist olacak” ya da demek Diyanet iddia ediyor ki, “Kuran’ın Türkçe meali kötü bir çeviri olduğundan okuyanlar başka yola gidiyorlar”. Ben şahsen Karadaş’ın hangisini ima ettiğini merak ettim! (Mantıken üçüncü bir şık var mı, siz söyleyin?)

İşin AKP açısından son ilginç hatırlatması, 2015’te çözüm süreci devam ederken Erdoğan’ın Batman’da Kuran’ın Kürtçe çevirisi ile halka seslenip siyasi destek istemesi! O günlerde Bahçeli’nin bu olgu hakkında Erdoğan’ı nasıl teşhir edip tanımladığının araştırmasını lütfen siz yapın, beni aşar!

Dünyada, kendi vatandaşlarının dinini anlamasının önüne bu kadar dikenli tel çeken başka bir ülke yok!

İktidar kesimini tamam da Kılıçdaroğlu kendisini anlamamı beklemesin! Acaba Atatürk kendisinin koltuğunda bu iddialı ve sert “Türkçe ezan-Kuran olmaz” görüşlerinin yükseldiğini duysa, neler düşünürdü?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları