Barış Doster

Kazakistan’da neler oluyor?

08 Ocak 2022 Cumartesi

Kazakistan’da, akaryakıt zamlarını protesto eden yurttaşların başlattığı eylemler büyüdü, kitleselleşti, farklı bir boyut kazandı. Hükümet istifa etti. Göstericilerle güvenlik güçleri çatıştı. Olağanüstü hal ilan edildi. Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, olayların arkasında dış güçlerin olduğunu, teröristlerin yurtdışında eğitildiğini açıkladı; Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden destek istedi. Rusya’nın liderlik ettiği örgüt de Kazakistan’a asker yolladı. Bu gelişmelerin olası sonuçlarını tartışalım.  

Birincisi, Kazakistan; jeopolitik önemi, zengin enerji kaynakları, dengeli dış politikasıyla Orta Asya’da, Türk dünyasında, Avrasya’da önemli bir ülke. 2.7 milyon kilometrekarelik yüzölçümüyle dünyanın 9. büyük ülkesi. Rusya, Çin, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’la komşu. Nüfusu 19.2 milyon. Bunun kabaca yüzde 70’ini Kazaklar, yüzde 20’sini Ruslar oluşturuyor. Ruslar ülkenin kuzeyinde yoğun olarak yaşıyorlar. 1991’de, bağımsızlık ilan edildiğinde Rusların oranı neredeyse yarıya yakındı. Ülkede Kazaklar ve diğer Türk kökenli yurttaşlar arasında da yer yer gerilim yaşandı. Kazak halkı arasında feodal bağların güçlü olduğu da unutulmamalı.  

İkincisi, geçmişte 2008, 2011, 2016, 2018, 2021 yıllarında irili ufaklı gösteriler olmuştu. Son eylemler hayat pahalılığına, işsizliğe, yoksulluğa, yolsuzluğa karşı sokağa çıkan, demokrasi, özgürlük, insan hakları taleplerini dillendiren kitlelerin haklı, meşru talepleri olarak başlasa da ulaştığı boyut, geldiği nokta açısından, artık o denli masum değil. Eylemler; 2003, 2004, 2005 yıllarında Gürcistan, Ukrayna ve Kırgızistan’da yaşanan Soros destekli turuncu devrimleri çağrıştırıyor.   

Üçüncüsü, ülkenin kurucu cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, bölge dengelerini, Rusya, Çin, ABD arasındaki dengeleri gözeten başarılı bir dış politika yürüttü. Türk dünyasında aksakal, bilge olarak öne çıktı. Türk dünyasının güçlenmesine, Türk devletlerinin yakın işbirliğine, Türk Devletleri Teşkilatı gibi kurumlara öncülük edenlerden oldu. Kazakistan; 2015’te Türkiye, Rus uçağını düşürdüğünde Ankara ve Moskova arasında arabuluculuk yapmış, Suriye sorununda Türkiye, Rusya ve İran’ı buluşturan Astana Platformu’nun kurulmasında aktif rol almıştı. 

Dördüncüsü, olaylar, tam da ABD’nin Orta Asya’da üs aradığı bir dönemde başladı. Afganistan’da büyük hezimete uğrayan ABD, Orta Asya’da kalıcı üs edinip hem varlık göstermek hem de Rusya ve Çin’in etkisini kırmak istiyor. AB ve NATO, birkaç gün önce Ukrayna’yı görüştü. Ukrayna ve NATO, 10 Ocak’ta Brüksel’de Rusya’yı görüşecek. ABD ve Rusya heyetleri, 9 - 10 Ocak tarihlerinde Cenevre’de buluşacak. NATO - Rusya Konseyi, 12 Ocak’ta toplanacak. Bu nedenle olayların zamanlaması dikkat çekiyor. ABD ve AB; Ukrayna, Gürcistan ve Belarus’tan sonra, Kazakistan’daki gelişmeleri de bahane edip Rusya’ya baskı uygulamaya çalışırlarsa hem gerilim artar hem de sorunun çözümü zorlaşır.    

RUSYA’NIN ETKİSİ, ÇİN’İN İLGİSİ, ABD’NİN HESABI  

Beşincisi, Kazakistan; Rusya’nın etkili olduğu Avrasya Ekonomik Birliği’nde, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nde üye. Şanghay İşbirliği Örgütü’nün kurucularından. Bununla birlikte Nazarbayev, Rusya ve Çin arasında dengeleri gözetti. Başkenti Almatı’dan Astana’ya taşıdı. 2019’da Nazarbayev’den görevi devralan Cumhurbaşkanı Tokayev, başkentin adını Nur Sultan olarak değiştirdi. Nazarbayev Rusya’ya rağmen Kiril alfabesinden koptu, Latin alfabesine geçti, Rusçanın etkisini kırdı, Kazakçanın kullanımını geliştirdi, Kazaklaştırma politikası güttü.  

Altıncısı, Çin’in Kazakistan’la ilişkileri gelişiyor. Petrol ve doğalgaz zengini olan, buğday üretim kapasitesiyle dikkat çeken Kazakistan, Çin’e doğalgaz satıyor. Çin; ABD, Türkiye ve Rusya’yla birlikte ülkedeki büyük yatırımcılar arasında, yatırımda Rusya’yı geçti. Türk iş dünyasının ise enerji, inşaat, gıda, otelcilik gibi sektörlerde yatırımları var. Kazakistan’da çok sayıda Türk yurttaşı yaşıyor. Ahmet Yesevi Üniversitesi de Kazakistan’da.  

Yedincisi, Türkiye’nin ve Türk devletlerinin dengeli, dikkatli, özenli bir siyaset izlemeleri, hassas bir diplomatik dil kullanmaları önemli. Kargaşayı iç savaşa götürecek açıklamalardan kaçınmak; Kazakistan’ın bağımsızlığı, bütünlüğü, egemenliği, siyasal birliği ve istikrarını savunmak şart. Bunu yaparken ülkedeki merkezi otoriteyle ilişkileri yürütmek önemli. Çünkü dış politika devletten devlete yapılır, kurumlar arasında yürütülür. Bu alanda popülizme, halk dalkavukluğuna, duygusal çıkışlara, iç siyasete yönelik söylemlere yer yoktur. AKP’nin Arap Baharı başladığında kullandığı dilin, “Sokağın sesine kulak veriyoruz”, “Yeni kurulmakta olan Ortadoğu’nun sahibi, öncüsü ve sözcüsüyüz”, “Arap liderlere karşı, Arap halklarının yanındayız”, “Bölgede Türkiye’den habersiz kuş uçmaz”, “Bölgeyi sokak sokak, karış karış biliyoruz”, “Arap liderlerle Erdoğan sandıkta yarışsa Erdoğan açık farkla seçilir” şeklindeki sloganların sonuçları görüldü.   

Özetlersek, Rusya; Kazakistan’da değil nüfuz kaybetmek, mevcut nüfuzunu daha da pekiştirmek ister. Bunun için elinde çok ve çeşitli araçlar mevcuttur. ABD’nin etkili olmasına tahammül etmez. Çin’in de etkisini artırmasına olumlu bakmaz. Çin de ABD’nin ülkede etkili olmasını istemez. Ekonomik olarak ağırlığını artırdığı Kazakistan’da, politik anlamda da güçlü olmak ister. Rusya da Çin de Kazakistan’daki istikrarsızlığın kendilerini çok rahatsız edeceğini bilirler.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları