Ayşegül Yüksel

Varlık Özmenek’in ‘Bilim ve Sanat’ı

01 Eylül 2020 Salı

Ustaların ustası gazeteci Varlık Özmenek’i iki hafta önce yitirdik. Sivil toplum örgütlerindeki çalışmalarıyla tanınan, pek çok genç gazetecinin yetişmesini sağlayan, Ankara Televizyonu’nun Mahmut Tali Öngören’le birlikte kurucularından olan, kitaplar yazmış, yaşamı boyunca demokrasi ve özgürlüğü savunmuş, mesleğini insandan, eşitlik ve adaletten yana duruşuyla taçlandırmış bir basın emekçisiydi. Gazeteler yaşamöyküsüne ayrıntılı olarak yer verdiler.

Varlık Özmenek, Ankara’da yaklaşık dokuz yıl boyunca çıkmış olan Bilim ve Sanat Dergisi’nin kurucusu ve genel yayın yönetmeniydi. Ülkemizde 12 Eylül darbesinden sonra çıkan ilk sivil kültür dergisiydi Bilim ve Sanat. İlk sayısı 1981 Ocak ayında çıkan dergi -yaşanmakta olan amansız siyasal koşullara karşın- hiç aksamadan sürerek 99’uncu sayısına ulaşacaktı. Bilim ve sanat konularının ülkemizde pek de alışık olunmadığı bir biçimde yan yana geldiği bu yayın organı dokuzuncu yılına girdiği aşamada, karşısına çıkarılan “dağıtım” engelleri nedeniyle ancak dört beş sayı daha dayanabilecekti. Yine de ilginç içeriğine duyulan ilgi ve nitelikten ödün vermeyişi nedeniyle dergicilikte bir rekor kırılmıştı.

Bilimin sanatı, sanatın bilimi dışlamadığı kültür ortamı

Derginin ilk sayısına, tiyatro müziği üstüne “sipariş” bir yazıyla katılmıştım. Yıllar sonra 100. sayı için hazırladığım yazı ise ne yazık ki yayımlanamadı. Aradan geçen zaman içinde “sipariş” olan ya da olmayan yazılarım bir sözcüğüne bile dokunulmadan sayfalardaki yerini buldu. Bu özgürlük ortamında, Yücel Erten’le üç sayıyı kapsayan bir Türk tiyatrosu tartışması içine bile girmiştik.

Sipariş” yazılar ise genellikle “özel bölümler” içeren sayılarla ilgili olurdu. İlginçtir, bu özel bölüm ya da sayılarda çoğunlukla hem bilim hem de sanat yazarları buluşurdu. (Aklımda “sinema” ve “bilim ve teknoloji” özel sayıları kalmış). Birkaç yıl önce yitirdiğimiz sevgili Aykut Göker’in özverili çabalarla bezediği yöneticiliğinde nasıl da keyifle biçimlendirirdik katkılarımızı…

Derginin ilkesi şuydu: Bilimin sanata, sanatın bilime karşı duyarsız kaldığı bir kültür olmaz. Bu nedenle de ilk bir yıl içinde Bilim ve Sanat Dergisi onlarca bilim ve sanat yazarına kucak açıyordu. Sadun Aren’den, Server Tanilli’den, İlhan Tekeli’den, İlber Ortaylı’dan Necdet Buluta, Güney Gönenç’e, Nazif Tepedelenlioğlu’ya ve Ali Nesin’e uzanan çizgide birçok bilimci yanında, sanat yazarları da Şükran Kurdakul, Mahmut Tali Öngören, Bedreddin Cömert, Ataol Behramoğlu, Muzaffer İ. Erdost, Demirtaş Ceyhun, Özdemir İnce, Remzi İnanç, Yılmaz Onay, Afşar Timuçin gibi isimlerden oluşuyordu.

‘Ben aradaki ‘ve’yim yalnızca’

Güney Gönenç’in anlattığına göre, Varlık Özmenek bir gün, başarısından müthiş bir mutluluk duyduğu Bilim ve Sanat dergisine değinerek, çocuksu bir alçakgönüllülükle, “Bu dergiyi bir yandan bilim, öte yandan sanat insanları üretiyor; bense yalnızca aradaki ‘ve’yim” deyivermişti...

Kamuoyunun 10 yıla yakın bir süredir sahip çıktığı bu özgürlükçü yayın organı birtakım çevreleri rahatsız etmişti kuşkusuz. 81. sayısıyla (Eylül 1987) Türkiye’de tüm bayilerde satılma muştusunu vermiş olan derginin dağıtımı, çok kısa bir süre sonra, ana dağıtımcılar tarafından dışlanınca, Bilim ve Sanat’ın 1988 yılındaki satışını yapma işi kitabevlerinin keyfine bırakılmıştı. Bu koşullara 1989’un ilk yarısına dek dayanılabildi. Masraflar karşılanamıyordu. Ancak, geçmiş sayılar sekiz ciltte toplanarak derginin korunması sağlanmıştı.

Bilim ve Sanat, Varlık Özmenek’in yarattığı özgün bir belge olarak kültür tarihimizdeki yerini işte böyle aldı...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

'Devlet Ana’ sahnede 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları