Ayşegül Yüksel

‘Müfettiş’ İstanbul Tiyatro Festivali’nde

26 Ekim 2021 Salı

İstanbul Tiyatro Festivali 22 Ekim’de başladı. Yerli ve yabancı onlarca yapım içeren tiyatro şöleni bir ay sürecek. Sunulacak oyunlar ve dans ağırlıklı çalışmaların bir bölümü sahnede canlı olarak yer alıyor. Yabancı yapımlar arasında ise sekiz “çevrimiçi” sunum var.

Festivale Gogol’ün ünlü oyunundan uyarlanan “Müfettiş” ile giriş yaptım. Karşıma ilginç bir dans tiyatrosu örneği çıktı. Koreograf Crystal Pite ile oyuncu-yazar Jonathon Young’ın imzasını taşıyan bu “çevrimiçi” yapım, 90 dakika süren, söz ve hareket karışımı, zengin boyutlu bir performans yoluyla Gogol’ü günümüze taşıyor. Özgün dili İngilizce olan yapım Türkçe altyazılar aracılığıyla sunuluyor.

GOGOL’ÜN ‘MİZAH’ YÜKLÜ YAKLAŞIMI 

1830’ların Çarlık Rusyası’nda geçen özgün öyküyü bilirsiniz. Uçsuz bucaksız ülkenin bir ilçesinde, başta kaymakam, tüm devlet görevlilerinin oluşturduğu sorumsuzluk ve çıkarcılık zinciri toplumun esenliğini yok etmiştir. Yozluk batağına saplanmış olan bireysel ve toplumsal yaşamın her cephesinde parasal kazanç uğruna yasalar ve yönetmelikler ayaklar altında ezilmektedir. 

Böylece döneduran çarkın işlerliği, bir gün, merkezden “müfettiş” geleceği söylentisiyle arızaya geçer. O sırada ilçeye gelip bir hana yerleşmiş olan, beş parasız ama ağzı iyi laf yapan, fırsatçı bir genç adam, kimliğini gizlediği düşünülen söz konusu “müfettiş” sanılarak devleti ele geçirmiş olan “çete” tarafından kuşatıldığında bu yanılgıdan alabildiğine yararlanıp gününü gün edecektir. Aldığı büyük rüşvetlerle cebini doldurduktan sonra da soyup soğana çevirdiği kodamanları, her an gelebilecek gerçek “müfettiş”e karşı savunmasız bırakarak ilçeden, geldiği gibi sessizce ayrılacaktır.

GOGOL’ÜN ‘MİZAH’INA SİYASİ ‘UYARI’ YÜKLENİYOR

Performans, Çarlık Rusyası ortamını çağrıştırabilecek giysi ve dekor görüntüleriyle başlıyor. Bu ilk bölümde, “söz”ün tiyatrodaki çeşitli boyutları yan yana kullanılıyor: Karakterin yüksek sesle söyledikleri ve “iç ses”i, (normal koşullarda sahnede yer almaması gereken) “sahne direktifleri” ile “anlatıcı”nın söyledikleri “sözlü metin”de eşdeğerli olarak kullanılmış. Yine ilk bölümde oyuncuların “hareket” düzeni çok hızlı ve abartılı bir teatrallik içeriyor: Karakterin iç ve dış dünyası, genellikle iç içe girmiş olarak her bir oyuncunun hareket dizgesinde kukla, pantomim ve/ya da dans anlatımıyla grotesk boyutlarda yansıyor. Böylece çoğul bir “ses/söz” ve “jest-hareket-dans” düzeni içinde deviniyor oyun.

Gogol’ün öyküsünün rayına oturtulduğu ilk bölümden sonra, toplumda yaşanan hukuksuzluk, ihmaller, yetki ve görevi kötüye kullanma, rüşvet mekanizmaları, baskı ve zulüm olgularına ilişkin gerçekler açığa vurulduğunda giysiler, dekor ve kullanılan sahne araç gereçlerinin yerini, sahneyi çoğunlukla koyu renklere bürünmüş dansçıların soyutlanmış devinimi alıyor. Bir başka deyişle, Gogol’ün öyküsü geri düzlemde kalırken ön düzlemde, güncelimiz olan kirli siyaset olgusu, dans düzeni içinde soyutlanarak içinde yaşadığımız dünyaya taşınıyor. Ortaya çıkan gerçeklerin her an yayımlanabileceği, pisliğin üstünün her zaman kolayca örtülemeyeceği bir dünyadayız artık… 

Oyunun bu aşamasında, “söz” de teknik anlamda “koreografi direktifleri”ne indirgenmiştir. Hareketler “anlatıcı” tarafından, “figürler”, “numaralar” biçiminde betimlenmektedir. Karakter, oyun kişisi olmaktan çok dansçıdır artık.

USTA DANSÇILARIN YARATTIĞI ŞÖLEN

 Soyutlamanın ve oyunun iletisini genelleştirmenin son aşamasında, sanatçıların rollerine cinsiyet ve ırk ayrımı yapılmadan yerleştirildiği, ilk bölümde kullanılan sakal, bıyık gibi araç gereçlerin de terk edildiği netlikle görülür. Dans biçemleri çeşitlenerek çoğalır, balenin “ikili dans”ından, buz dansçılarının yarışmalarda sık sık izlediğimiz figürlerine ulaşan bir çeşitliliktir bu. Sahne olayının görkemini borçlu olduğumuz Kidd Pivot dansçıları hayranlık uyandıracak bir performans sergilemektedirler.

Oyun, başladığı biçimde, 1830’lu yılların Çarlık Rusyası’na yapılan kısa bir dönüşle noktalanır. İçerdiği “uyarı” ise günceldir.

Jeff Tudor’un “ekran” yönetmenliğinde gerçekleşen “Müfettiş” yapımını keyifle izledim. Tiyatro şenliğinin coşkusuna siz de katılın...


Düzeltme: 12 Ekim 2021 Salı günü çıkan yazımın girişi şöyle olacaktı:

1960’ların ikinci yarısındayız. Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu’nda Refik Erduran’ın “Kelepçe” adlı oyunu sunuluyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Öteki’nin dramı 22 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları