Ayşegül Yüksel

‘Genco ağabey başka’

20 Şubat 2018 Salı

Rumen asıllı yazar Matei Visniec’in yazıp Zeynep Irgat ve Osman Senemoğlu’nun Türkçeleştirdiği ‘Göçmenleeeer’ ilk kez 21. İstanbul Tiyatro Festivali’nde sahneye çıkarıldı. Dostlar Tiyatrosu’nun 2017-18 tiyatro döneminin taze yapımı olarak sürüyor. 80 yaşını kucaklamasına çok az kalan Genco Erkal geçen yıl içinde tam 150 kez 5 ayrı oyunla sahneye çıkmış. Erkal, sahnede ruhunu da ortaya koyan, müthiş enerjisini izleyenleriyle haftada 3 ya da 4 kez paylaşan bir sanat insanı... ‘Göçmenleeeer’ tek bölüm olarak sunulan, ‘kara gülmece’ dokusuna yerleştirilmiş, belgesel nitelikli bir oyun. Dramaturjisini ve rejisini Genco Erkal yapmış. Sahne ve giysi tasarımı Claude Leon, video ve ses tasarımı Ümit Kıvanç, müzikleri Nazım Çınar, ışık tasarımı Hakan Özipek imzasını taşıyor. Çeşitli rolleri 6 oyuncu sırtlıyor: Genco Erkal, Ayşe Lebriz Berkem, Şirvan Akan, Lütfi Can Bulut, Yiğit Yarar ve Cem Çetin.

Sözde ‘küreselleşmiş’ dünyada uygar ülkelere göç yasağı

Dünyayı ‘sömürgeleştirme’ yoluyla başlayıp, ‘liberalizm’ aracılığıyla ‘küreselleşme’ adını yakıştırdığı aşamaya getiren uygar Batı’nın, gelişememiş ya da geri bırakılmasında yarar görülmüş ülkelerdeki insanların ‘insan gibi yaşamak’tan pay almak için göç etme isteğini engelleme yolundaki ikiyüzlülüğünü irdelerken, bir yandan da ‘kaçak’ göçmenlerin yüzleştiği trajediyi gözler önüne seriyor. 19 tablodan oluşan yapımın temel eylem alanı kaçak yolcuların donanımı eksik bir tekneyle Avrupa kıyılarına ulaşma süreci. Bu süreç çeşitli tablolarla kesilerek, insan kaçakçılarının ve ulaşılan ülkelerdeki açıkgözlü girişimcilerin göçmenlerin sırtından kazanç sağlama yöntemleri sergileniyor. Bu arada, ‘kaçak’lığın, organ mafyasından çocuk ve kadın ticaretine ulaşan boyutları da gözler önüne seriliyor. ‘Absürd’ olanın ‘kara gülmece’ye dönüştüğü anların burukluğu tablodan tabloya geçildikçe katlanıyor ve Genco Erkal’ın oyunun çeşitli bölümlerinden harmanladığı, ‘muhteşem bir patlama’ içeren finale ulaşılıyor. İnsanlığın utanç verici bugününü gözler önüne seren bir ‘içerik’ oluşuyor böylece. Dünyanın 2000’li yıllarına keskin bir ışık tutan bu sahne metniyle Dostlar Tiyatrosu, sanatın ‘uyarıcı’ görevini dile getirmede önderliğini koruyor.

Biçimsel sorunlar

Sanat olayının vazgeçilmezinin ‘içerik-biçim uyuşması’ olduğunu düşünürüm. ‘Göçmenleer’ yapımının bu bağlamda eksileri var bence. Oyunun 6 kişilik bir kadroyla kısıtlanmış olması nedeniyle, tablolar oyunculara giysi değiştirme olanağı sunacak biçimde sıralanmış. Sonuç olarak da, çeşitli biçimler içeren tablolar seyircinin algısını tatlandıracak bir düzene sokulamamış. Sözgelimi 2 bayan sunucunun ‘göçmen kovucu’ buluşların reklamını yaptığı 2 sahne, oyunun daha ilk yarısına varılmadan tüketiliyor. 3 tablodan oluşan organ mafyası konusu 19 bölümlü oyunun bütününe -bakışımlı (simetrik) biçimde oranlanarak- yerleştirileceğine 14. tabloda noktalanıyor. Çocuk kaçakçılarıyla ilgili 2 bölüm ise oyunun ikinci yarısına 11. ve 13. bölümlere sıkıştırılmış. Böylece izleme eyleminde bir ‘oransızlık’ duyumu oluşuyor. Daha kalabalık bir kadroyla, tablolar bağlamında geometrik bir düzenleme sağlanabilirdi. O zaman belki de Erkal, kimi zaman birçok kompozisyon rolünü art arda yüklenmek zorunda kalmazdı. Bir başka biçimsel sorun da bir tablodan ötekine geçişte, yeterli görsel ya da işitsel göstergeler kullanılmamış olması. Bu nedenle, alçak tonlarda vurgulanan tablo sonları ile bir sonraki tablonun girişi algılanırken estetik bir boşlukla yüzleşiyor seyirci. Müzik ya da video görüntüleri bu boşluğu doldurmuyor. Oyunun son tablosuna dek işlev taşımayan, oraya buraya atılmış göçmen eşyaları ise tablo geçişlerinde gereksiz bir darmadağınıklık görüntüsü uyandırıyor. İçeriği parlak olan ama biçimsel açıdan umduğumuzca parlamayan bir yapım izliyoruz. Yine de hayranlarının dediği gibi, ‘Genco Ağabey başka!’



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Öteki’nin dramı 22 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları