Ayşe Emel Mesci

Üç yıl dört ay...

31 Ağustos 2020 Pazartesi

Günümüzün insanı dehşete düşüren nankörlüğü içinde önemsizleştirilmeye, tüm simgeleri, kahramanları, hatta tarihleri teker teker silinmeye çalışılsa da şaka değil, dünyadaki ilk başarılı antiemperyalist kurtuluş savaşı bu ülkede verildi. O savaşın, Milli Mücadele’nin ilk adımı 19 Mayıs 1919’da atıldı. Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğindeki tam bağımsızlık ve devrim yürüyüşü pratikte o gün başladı. Atatürk’ün Nutuk’a şu unutulmaz cümleyle başlaması da bunu doğrular: “1919 senesi mayısının 19. günü Samsun’a çıktım.

O tarihten 3 yıl 4 ay sonra Büyük Taarruz ve Büyük Zafer geldi. Samsun’da başlayan mücadele, TBMM ordularının 9 Eylül 1922’de İzmir’e girmesiyle yeni bir aşamaya geçti. Mustafa Kemal Paşa, İzmir’e girildiğinde defterine şu notu düştü: “15 Mayıs 1919 İzmir’i işgal. 3 sene 4 ay. Ben aynı gün İstanbul’u terk. O kara günde Karadeniz’de, bugün Akdeniz’deyim.

Nâzım Hikmet’in “Kuvayi Milliye Destanı” işte bu 3 yıl 4 ayın yazılmış en güzel hikâyesidir. Destan, o sürece “toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çok” olanların “maceraları”nın içinden bakar. Karayılan’ın, Kambur Kerim’in, Kartallı Kâzım’ın, Arhavili İsmail’in ve destanın dizelerinden bize bakan tüm isimsiz kahramanların hikâyeleri, on yıldır savaşa savaşa tükenmiş bir halkın nasıl yeniden ayağa kalktığını, “ağır ellerini toprağa basıp” nasıl doğrulduğunu, “Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacak” olanın arkasında nasıl saf tuttuğunu anlatır.

Çok seçici bir pandemi

İki aydır İzmir’deyim. “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” genç oyuncularım, yaratıcı ekibim ve zorlukları büyük özveriyle aşan teknik ekibim, sahne amiri Yunus Kara, dekor yapımda İhsan Yakupoğlu, projeksiyon kumandada Serdar Güler, ses kumandada Gündoğdu Gültemur ve ışık kumandada Turap Başel ile birlikte “Kuvayi Milliye Destanı”nı çalıştık. Oyun çıktı, hem de çok iyi çıktı. Ali Berktay’ın oyunlaştırdığı, Okay Temiz’in ritimlerini hazırladığı ve çalıştırdığı, Selim Cinisli’nin dekor, Gökçe Şener’in kostüm, Yılmaz Ertekin’in ışık tasarımını yaptığı oyun, İzmir Büyükşehir Belediyesi Deneme Sahnesi’nin ilk prodüksiyonu olarak, 28 Ağustos’ta prömiyer yapacaktı. 28 Ağustos Cuma günü son hazırlıklar yapılırken, belediyeden haber geldi: Valilik tüm belediye etkinliklerini “pandemi önlemleri sebebiyle” iptal etmişti. Sadece 28’indeki değil 29 ve 31 Ağustos tarihlerindeki temsiller de iptal edilmişti. Kelimenin tam anlamıyla şoke olduk. Çünkü bir gün önce çeşitli etkinliklerin yapıldığını, konserlerin devam ettiğini, hatta 28 Ağustos’ta, yani bizim oyunun yasaklandığı gün, üç özel tiyatro temsilinin oynanabildiğini biliyorduk. Pandemi ne kadar seçici davranıyordu böyle...

Kuvayi Milliye ruhu

Bu iki aylık çalışma süreci, “3 yıl 4 ay”ın hikâyesinin farklı kuşakları birleştirme gücünü de gösterdi bana. Öğrencilerim ve kendi gençlik dönemine onlarca yıl öteden bakan ben, “aynı yürek ferahlığı” içinde “ya istiklal ya ölüm” diyor, “sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin bir şarkı söyler gibi” ölebilen insanlarımız için aynı kederi hissediyor, “yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” duygusunda birleşiyorduk.

Bir kez daha inandım: Kuvayi Milliye ruhu bu memlekette zaman ve mekân sınırlarını aşan bir harç oluşturuyor. Herkese ve her şeye rağmen...

Umarım “Kuvayi Milliye Destanı” eylül ayında seyirciyle buluşur, sarf edilmiş onca emek boşa gitmez.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024
Toplumsal çürüme 21 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları