Ayşe Emel Mesci

‘Şimdi en güzel şiir barıştır’

23 Mart 2015 Pazartesi

Nevruz yeni bir yılın başlangıcıdır, ilkbahar ayinidir; barışın, kardeşliğin, şiirin ve sanatın aşağılanmayacağı bir yıl olmasını umuyorum

Araba yolda uçar gibi gidiyor. Hız öyle bir noktaya varmış ki camdan baktığımda yolun iki kenarındaki ağaçları göremiyorum artık. Madde hız yüzünden erimiş, akışkan bir hal almış, bilindik sınırlarını yitirip bir görüntü seline dönüşmüş sanki. Arabada 4 kişiyiz. Direksiyondaki sinirli. Haksız da denemez. Filmde çalıştırdığı mevsimlik tarım işçileri her gün yeni bir sorun çıkarıyorlar, çekimler tam düşündüğü gibi gitmiyor. Yıl: 1974 Film: Endişe Direksiyondaki: Yılmaz Güney.

Kenan Ormanlar
Önde, onun yanında sevgili Kâmran Usluer oturuyor. Arkada ben ve Kenan Ormanlar. Kenan Ormanlar eğitimini Almanya’da yapmış, eşsiz bir kameraman ve görüntü yönetmeni. Işığın, rengin, kadrajın ustası. Üstelik, Adana’nın o beter sıcağında, gergin sinirlerin, asık yüzlerin içinde, yumuşacık bir yüz ve eksilmeyen bir gülümsemeyle dolaşan farklı bir kimlik.
Yılmaz Ağabey köylülere ve bütün dünyaya giydirip duruyor. Ben de cezaevinden yeni çıkmış gençliğin tüm hesapsız aceleciliği ve halden anlamazlığıyla cevap yetiştiriyorum ona. “Onlara ne kızıyorsun Yılmaz Ağabey? Kendine kız, seni ağa gibi görüyorlar, ondan oluyor bunlar” diyorum. Araba biraz daha hızlanıyor. Artık uçar gibi gitmiyor, uçuyor. Kenan yanımda söze hiç girmiyor, ama yüzü, gözü ve elleriyle “Yeter artık Emel, uzatma” diyor. Çaresizce açılan eli yanımızdan su gibi akan ağaçları işaret ediyor, bir anda ben de idrak ediyorum durumu, çenemi kapatıp arkama yaslanıyorum. Kenan muzip bir çocuk gibi dudakları ve gözleriyle gülerek yandan bakıyor bana, Kâmran Ağabey konuyu değiştiriyor, arabanın hızı biraz düşüyor, Çukurova yeniden beliriyor iki yanımızda.
Kenan Ormanlar’ı 18 Mart 2015’te kaybettik. Bence Türk sinemasına gelmiş en iyi görüntü yönetmenlerinden biriydi. Tartışılmaz profesyonelliğinin ötesinde, her zor durumu kolaylaştıran, bizim o zamanlardaki halimize hiç uymayan, ama bu nedenle de hepimize iyi gelen yumuşak, insancıl, güler yüzlü ve çok keyifli varlığını unutmama imkân yok. Herhalde Şerif Gören’in, Kenan Ormanlar’ın ve Erkan Yücel’in herkesi birbirine kenetleyen yaklaşımı olmasaydı, yaşanan felaketin ardından “Endişe”nin tamamlanması biraz zor olurdu. Ormanlar, kamerasından bakarken kaliteden asla taviz vermeyen bir sanatçı, çıplak gözle dünyaya bakarken sonsuz hoşgörülü ve insandı. Keşke herkes dünyaya Kenan Ormanlar’ın baktığı gibi bakabilseydi.

Ekinoks/Bahar Ayini
Meşhur Rus besteci İgor Stravinski, Diaghilev tarafından kurulmuş Rus Baleleri topluluğu için “Sacré du Printemps” (Bahar Âyini) adlı meşhur bale müziğini 1913’te bestelemişti. Nijinski’nin koreografisini yaptığı eserin prömiyeri 26 Mayıs 1913’te Paris’teki Champs-Elysées Tiyatrosu’nda yapıldı. Bu yeni tarzı protesto eden seyirciler ile destekleyenler salonda birbirlerine girdiler, o güne dek hiç görülmemiş bir kargaşa yaşandı ve sonunda olaya polis müdahale edip salonu boşaltmak zorunda kaldı. Stravinski’nin ilkbaharda doğanın uyanışını pagan ritüellerinden esinlenerek anlattığı bu eseri, o gün bu yeniliği kabullenemeyenlerin yarattığı tüm kargaşaya rağmen, yüz yıl sonra da icra edilmeye, sahnelenmeye devam ediyor.
Bir ekinoksu daha geride bıraktık. En uzun günde Diyarbakır’dan İstanbul’a halaylar çekildi, barış ve demokrasi isteyen milyonlar meydanları doldurdu. Yine mesajlar okundu, yorumlar yapıldı, barış yönünde umutlar dile getirildi. Orhan Bursalı’nın Diyarbakır’da bir pankartın üstünde görüp köşesine taşıdığı Yaşar Kemal’in sözleri, herhalde Türkiye’nin büyük bir çoğunluğunun duygularına tercüman oluyor: “Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir barıştır.”
Nevruz yeni bir yılın başlangıcıdır, ilkbahar ayinidir; barışın, kardeşliğin, şiirin ve sanatın aşağılanmayacağı bir yıl olmasını umuyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024
Toplumsal çürüme 21 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları