Ayşe Emel Mesci

Rusofobi ve balefobi

14 Mart 2022 Pazartesi

Televizyonda her gün izlemeyi alışkanlık edindiğim klasik müzik, bale, opera kanalları var. Böylece, dünyadaki önemli orkestra şeflerini, kalburüstü bale topluluklarını, yeni opera rejilerini görme olanağı buluyorum. St. Petersburg’daki Mariinski Tiyatrosu’nun genel sanat yönetmenliğinin yanı sıra Münih Filarmoni Orkestrası’nın da şefi olan Valeri Gergiev ile de bu kanallar aracılığıyla tanışmıştım. Sıra dışı bir orkestra şefi, büyük bir müzik insanı. Orkestrayı yönetirken onun bizim dünyamızdan başka bir yere, farklı bir müzik evrenine ait olduğunu hissediyorsunuz. Ve bu Valeri Gergiev, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından ve işgalinden sonra Batı dünyasında estirilen “Rusofobi” (Rus korkusu ve nefreti) rüzgârında, Münih Filarmoni Orkestrası’ndaki görevinden alındı. Aynı günlerde Bolşoy Balesi’nin Londra temsilleri, Yunanistan’da Çaykovski’nin “Kuğu Gölü Balesi”nin gösterimi iptal edildi, İtalya’da Milano-Bicocca Üniversitesi, Dostoyevski dersini programdan kaldırma kararı aldı; ancak tepkiler nedeniyle sonradan geri adım attı.

BÜYÜK OYUN

Aslında “Rusofobi” Batı’da ilk kez görülmüyor. “Büyük Oyun” diye bilinen ve Britanya İmparatorluğu ile Rus Çarlığı arasında 19. yüzyıl boyunca ve 20. yüzyıl başında Orta ve Güney Asya üzerinde süren çatışma ortamında da Batı’da ciddi bir “Rusofobi” dalgası yaşanmıştı. “Rus ayısı” etiketinin basın organlarını karikatürlere varıncaya dek işgal etmesi bu döneme denk düşer. Gerçi Birinci Dünya Savaşı öncesinde “reel politik” çıkarlar ağır basmış, İngiltere ile Fransa, Almanya’ya karşı “Rus ayısı” ile kol kola girmişlerdi. (Bilmem tarih bir kez daha tekerrür eder mi?)

“Linç kültürü”ne çok daha uygun bir zemin hazırlayan sosyal medya çağında söz konusu “fobik” rüzgârların fırtınaya dönüşmesi, akıl tutulmasının yaygınlaşması daha kolay oluyor. Bu koşullarda gündelik dünyadan apayrı bir dünya kuran sanat ve sanatçılar bir anda nefret söylemlerinin hedefi yapılabiliyor. Vasatın iktidarı güçlendikçe sanatı önemsizleştirmek, sıradanlaştırmak, gerçek sanat dünyasını siyaset ve jeopolitiğin kirli postalları altında ezmek, bunu kabul ettirmek kolaylaşıyor.

Anlaşılan dünyada bir dönemin perdesi kapanıyor, insanların acıları ve gözyaşları arasında yeni bir çağa veya bir kaos dönemine giriliyor, inandığımız değerleri savunmanın giderek daha büyük bedeller ödemeyi gerektireceği hissediliyor.

BİR BALENİN SADECE 2. PERDESİNİ OYNAMAK

Ünlü Rus besteci Çaykovski’nin başına bizde de bir kaza geldi ama bunu “Rusofobi” çerçevesinde değil, olsa olsa sanatı sıradanlaştıran, önemsizleştiren bir bakışın örneği olarak ele almak mümkün. İzmir Devlet Opera ve Balesi, Çaykovski’nin ünlü yapıtı “Fındıkkıran” balesinin bu sezon prömiyerini şubat sonunda tek perde olarak yaptı. Bunda bir sorun yok aslında, sonuçta Çaykovski’nin yapıtları da çeşitli şekillerde yorumlanabilir. Ama gösteriyi izleyen dostlarımın da teyit ettiği gibi, balenin sadece 2. perdesi oynanmışsa orada bir sorun var demektir. Peki ne yaşanmıştı? 1. perde’de rol alan kordöbalenin önemli bir bölümü Covid-19’a yakalanınca, prömiyerin ertelenmesi söz konusu olmuş, konu Genel müdürlüğe sorulmuş, Devlet Opera ve Balesi Genel müdürü Murat Karahan’ın “Perde kapatmayın. Sadece 2. Perde oynansın” talimatı sonucunda, koca bir yapıt başından değil ortasından başlanarak sergilenmiş, daha sonra pek çok seyirci biletini iade etmişti.

Murat Karahan herhangi bir bürokrat olsa da yapılmayacak bir şey bu; ama karşınızdaki dünyanın en saygın operalarında sahneye çıkan, dünya çapında bir tenor, bir sanatçı olunca insanın hayretten nutku tutuluyor. Karahan bale sanatını, bir yapıtın birinci perdesini oynamadan ikinci perdesinden başlanabileceğini düşünebilecek kadar önemsiz sayıyorsa, başkalarına kızmaya ne gerek var?

Çaykovski ikiyüzlü Batı’da “Rusofobi” kurbanı olurken bizde de “balefobi”nin kurbanı olmuş anlaşılan…

***

Gazeteci, televizyoncu Dr. Sedef Kabaş’ın hukuksuz tutukluluğu neyse ki sona erdi; sevgili Kabaş’a verilen cezanın bir üst mahkemede iptal edilip hukuksuzluğun tamamen ortadan kaldırılmasını temenni ediyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dünya bir sahnedir 1 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları