Ayşe Emel Mesci

Omzuma bir beyaz güvercin kondu

16 Kasım 2020 Pazartesi

Bir zamanlar Şehir Tiyatroları, Rumelihisarı içine inşa edilmiş sahnede yaz temsilleri verirdi. O sahne son dönemlere kadar İstanbul Tiyatro Festivali başta olmak üzere çeşitli festivallere de ev sahipliği yaptı. 2015 yılında ise sanata, özellikle de tiyatroya karşı umursamaz, hoyrat tavrıyla bilinen iktidar tarafından “yürürlükten kaldırıldı”.

Şehime Erton ve oğulları

1960’lı yıllarda ise tiyatroyu itibarsızlaştırmaya çalışmak, iktidarlar dahil kimsenin aklından bile geçmezdi. 1967 yılının ağustos başında Rumelihisarı Sahnesi’nde Şehir Tiyatroları prodüksiyonu olan “Bir Kavuk Devrildi”yi oynuyorduk. Sahneyi paylaştığım pek çok değerli ismin arasında, tam bir İstanbul hanımefendisi olan, büyük ela gözlü, çok hoş bir kadın, Şehime Erton da vardı. İki oğlundan biri Fransa’da okuyordu. “Gelsin, seni tanıştıracağım” der dururdu. Temsiller sona erdikten sonra yaz tatilimi geçirmek üzere halamların Kalamış’taki evine gittim. O zamanlar İstanbul, yaz tatilinin kent içindeki sayfiyelerde geçirilebildiği bir yerdi. Bir gün halamın kızı Hülya Erten’le Kalamış Yelken Kulübü’nün sahil tarafındaki balıkçı kahvesinde oturuyorduk (deniz doldurulmamıştı henüz). Bir de baktım, Şehime Hanım iki oğluyla birlikte ayrı bir masada. Timur ve Selim Selçuk kardeşler ile orada tanıştım.

Timur, yirmili yaşlarının hemen başındaydı, çok yönlü bir müzik eğitimi aldığı Fransa’dan gelmişti. Ümit Yaşar Oğuzcan’ın aynı adlı şiirinden bestelediği “Ayrılanlar İçin” yeni meşhur olmuştu. İyi arkadaş olduk. O yaz bizi Hülya ile sandal gezilerine çıkardı, Durul Gence Orkestrası ile yaptığı provalara çağırdı. Timur Selçuk’un orkestrayı cıva gibi yerinde duramayan bir halde, hoplayıp zıplayarak yönetmesi karşısında afallamıştım. Babasının evine, yeşillikler içindeki bembeyaz ahşap konağa da davet etmişti. Münir Nurettin Selçuk ile de tanışma onuruna eriştim böylece. O gün piyanonun başına oturdu, “Bak bu üzerinde çalıştığım yeni beste” dedi, çalıp söylemeye başladı: “Süzülüp mavi göklerden yere doğru/Omzuma bir beyaz güvercin kondu/Aldım elime usul usul okşadım/Sevdim, gençliğimi yeniden yaşadım.

1970’ler ve sonrası

Aradan yıllar geçti, ben cezaevine girdim, 1974 affıyla çıktım, Muhsin Ertuğrul sayesinde yeniden Şehir Tiyatroları’na döndüm. Timur emekten yana tavrını keskinleştirmiş, politik mesajı öne çıkan ama yine çok kaliteli şarkılar, AST için de oyun müzikleri yazmaya başlamıştı. Miting meydanlarında özellikle Sarper Özsan’ın bestelediği “1 Mayıs Marşı”nı Timur Selçuk yorumuyla dinlemek apayrı bir keyifti.

1970’li yılların sonuna doğru kompozitör Ahmet Yürür bir konser için iki bestesini söylememi istemişti. Sözleri Afşar Timuçin tarafından kaleme alınmış olan “Çanları Kimler Çalıyor?” ve “Otur Ahmet Kardeşim.” Yürür beni 1 ay çalıştırdı, konser yaklaşınca da Timur Selçuk’un Tünel tarafındaki atölyesinde, onunla birlikte çalışmamı istedi. Birlikte birkaç kez çalıştık. İşinde çok ciddi, hayatın içinde ise muzip çocuklar gibi neşeliydi. Tam konser günü rahatsızlandım, şarkıları Timur söyledi.

1990’lı yıllarda, ben sürgünden döndükten sonra onunla ve eşiyle Nişantaşı’nda bir gece yemek yedik birlikte. Geçmiş yılları yâd ettik, Fransa’yı konuştuk. Son kez o zaman gördüm Timur’u, ama hep izledim.

Hepimiz gibi o da çeşitli değişimler yaşadı mutlaka ama bazı yanları hiç değişmedi: Emekten yana tavrı hiç değişmedi; Atatürk sevgisi hiç değişmedi; haksızlığa, zulme, zalime karşı çıkışı hiç değişmedi; namuslu, dürüst, ahlaklı, dimdik duruşu hiç değişmedi. Bilgisine güvenen, piyasa için kaliteden asla ödün vermeyen, sözünü sakınmayan sanatçı ve aydın kimliği hiç değişmedi.

Erken gitti bence ama şu çorak toprakta bile iz bırakarak gitti. Bu ülkeden “beyaz güvercin donunda”* bir Timur Selçuk geçti.

*

Kısa süre önce yine vakitsiz yitirdiğimiz sevgili Ahmet Uz da içimi yaktı. O konservatuvardan sınıf arkadaşım, kardeşi Ayben ise ortaokul arkadaşımdı. Ahmet çalışkandı, dürüsttü, yetenekliydi; hepsinden önemlisi insan gibi insandı. Işıklar içinde yat arkadaşım.

* Hacı Bektaşi Veli’ye atfen kullanılan bir deyim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024
Toplumsal çürüme 21 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları