Ayşe Emel Mesci

‘Ne işe yararım bu dünyada…’

31 Ocak 2022 Pazartesi

Ne işe yararım bu dünyada, niye varım?..” 

İnsanı insan yapan, yaşama anlam katan en önemli varoluşsal sorulardan biri bu... 

Her şeyin gündelik, hatta anlık tüketime, popülizme, ucuzundan yükselmeye, gemisini yürütmeye endekslendiği bir çağda, “Benim bu dünyadaki varoluşumun bir amacı olmalı” diyebilmek, bunun peşinden gidebilmek, toplumsal sorumluluk duygusunu yaşamının her anına yayabilmek... Gerçek aydınlık bu işte...

AYDINLIK YÜZLÜ KADIN

Değerli gazeteci İpek Özbey’in ilgiyle izlediğim “Sadece Soruyorum” programının cumartesi günkü (29 Ocak) konuğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel’di. İlhan Selçuk’un deyimiyle “aydınlık yüzlü kadın”ı, Türkân Saylan’ı ve ÇYDD’nin projelerini konuştular. Program, Türkân Saylan’ın sesiyle ve yukarıda alıntıladığım sorusuyla başladı.

Ben 2004 veya 2005 yılında tanımıştım Türkân Saylan’ı. İlhan Selçuk, Ülfet Ertel ve can arkadaşım Ruhan Selçuk ile birlikte, Atatürk Kültür Merkezi’nde Türkiye’nin ilk kadın orkestra şefi Sera Tokay yönetimindeki Şişli Belediyesi Senfoni Orkestrası’nın konserindeydik. İlhan Selçuk tanıştırmıştı bizi. Gerçekten “aydınlık bir yüz”ün tarifi gibiydi. Gözlerinden taşan ışıklı bilgeliği unutmam imkânsız.

Cumhuriyetin kuruluş felsefesiyle gericiliğin başını yeniden kaldırdığı 1950’lerin çarpışan sularının yarattığı girdapların, dalgaların içinde yetişmiş kuşaklar bunlar. Genç Cumhuriyetin tüm çabaları iki yüz yıllık bir mücadeleye son noktayı koymaya yetmemiş ama değerlerine sahip çıkan iki üç kuşak yetiştirmeyi de başarmış. Ondan sonrası bu iki zihniyetin çok çeşitli versiyonları arasındaki gerilimlerin gergefinde şekillenecek. Gerilimin en önemli üç odak noktasını ise her zaman laiklik, eğitim ve kadın sorunu oluşturacak. 

İşte Türkân Saylan bu üç odak noktasını birden adeta şahsında temsil eden bir değerdi ve bu özelliğiyle hedef oldu, bu özelliğiyle iz bıraktı.

Laikliği ödünsüz biçimde, amasız fakatsız savunan; Cumhuriyetin gerçekleştirdiği en önemli hamlelerden biri olan eğitim birliğine (eskilerin deyimiyle Tevhid-i Tedrisat) yönelik saldırıların önüne siper olmaya çalışan aydınlar, özellikle de kadınlar 1950’den, hatta daha öncesinden başlayarak günümüze kadar gericiliğin hedefi oldular. (Değerli gazeteci, akademisyen Dr. Sedef Kabaş’ın hukuka aykırı bir şekilde tutuklanması bunun son örneğidir.) ÇYDD’nin ve Türkân Saylan’ın ülkemize en önemli katkılarından biri, bu mücadele alanlarının yanına kız çocukların eğitimini önceleyen çeşitli projeleri ekleme becerileri olmuştu. 

KARDELENLER

Sezen Aksu’nun güzel şarkısının sözleriyle, “Ne senden fazlayım/Ne senden az/Aynı macerada/Ayrı biraz (…) Aç kardelen aç” diye seslendiği “Kardelenler” projesinin çok ses getirmesinin arkasında, başka etkenlerin yanı sıra, üç hassas telimizin, laiklik, eğitim ve kadın sorununun (bu alanda belirleyici öneme sahip kız çocukların eğitimi sorununun) kesiştiği noktada yer alması yatıyor. 

Bir diğer ışıltılı, aydınlık insan Prof. Dr. Ayşe Yüksel’in açıklamalarını bu perspektiften dinleyince, siyasal iktidarın ve Fethullahçıların niçin ÇYDD’yi ve Türkân Saylan’ı kumpas davalarıyla hedef seçtikleri daha iyi anlaşılıyor. Ekonomik bakımdan zorluk çeken ailelerin kız çocuklarını bursla okutmak, devletin eksik kaldığı yerlerde yurt yapıp yetkili kurumlara devretmek, eğitim alanında Cumhuriyet değerlerini ödünsüz savunan bir alternatif olarak bulunmak... Siyasal İslamcıların hedefleri düşünüldüğünde, büyük rahatsızlık yaratacak duruşlar bunlar.

İki yüz yıllık kavganın son perdesi 2010 referandumuyla açıldı. 

Kumpas davaları 2008’den itibaren hız kazandı. Türkân Saylan’ın evi, ÇYDD binaları 2009’da basıldı. Ayşe Yüksel’in de aralarında olduğu ÇYDD yöneticileri aynı dönemde aylarca cezaevinde tutuldular.

Açılan perde nasıl kapanacak, bilmiyoruz. Umudumuzu korumak istiyoruz.

Türkân Saylan’ın kardelen çiçeklerinin arasında hâlâ uçuşan sorusu ve popülizmden uzak, gerçek aydın tavrı, “Ne işe yararım bu dünyada, niye varım...” sorusuna bir ömür boyu cevap arayışı umut veriyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024
Toplumsal çürüme 21 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları