Ayşe Emel Mesci

Mıntıkalar çok, yollar çok!

14 Kasım 2016 Pazartesi

“Mucize’nin Peşinde” başlıklı son yazımın çıktığı gün, 31 Ekim’de Cumhuriyet gazetesine yönelik bir operasyonla 12 arkadaşım gözaltına alındı, sonra dokuzu tutuklandı, dün de Akın Atalay’ın tutuklanmasıyla bu sayı ona yükseldi.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkeyi çöküşten dirilişe, karanlıktan aydınlanmaya taşıyan mücadelesi verildiği koşullar dikkate alındığında gerçekten bir “mucize”dir. Bu mucizenin yayın alanındaki somut ifadesi ise “Cumhuriyet” gazetesidir.

‘Gazete darbesi’
Bugün “Cumhuriyet” gazetesine yapılan saldırı rejimin kurucu değerlerine yönelik tavırdan ayrı değerlendirilemez. Türkiye’de uzun bir süredir simgeler üzerinden savaş yürütüldüğü düşünülürse, “Cumhuriyet” gazetesine yönelik bu müdahaleyi yerli yerine oturtmak mümkün olabilir.
Yargının bu hukuksuz müdahalesini bir “gazete darbesi”ne çevirmek, bunu sözde ideolojik bir hesaplaşmanın vesilesi kılmak isteyenler varsa, onlara Türkiye’nin son 14 yılını çok ciddi bir biçimde bir kez daha gözden geçirmelerini tavsiye ediyorum. Kendilerinde güç vehmedip, birtakım ittifaklarla bir yerlere varmayı uman herkes bu 14 yıl içinde gerçek güç odağı tarafından çarpıldı. Sözde müttefiklerin hepsi kullanılıp sonra bir kenara atıldı. Ve bu süreçte kaybeden hep Cumhuriyetin temel değerleri oldu. Cumhuriyeti yıpratma sürecinde adım adım ilerlendi. İşin aslı, “Cumhuriyeti nasıl olsa hiç kimse yıkamaz” kanaati öyle bir yerleşmiş ki, hiç kimse attığı adımların buna hizmet edebileceğini düşünmek dahi istemedi. Oysa, bu ülkede Cumhuriyetin kurulması aslında bir “mucize”ydi, yani sözlük karşılığına göre, “insan aklının alamayacağı”, “insanları hayran bırakan doğaüstü bir olay”dı. Dâhi bir lider ortaya çıkmış, mevcut güç konumlanışını çok iyi çözümleyip dengeleri değiştirmiş ve aslında pek beklenmeyen bir devrimi başarıya taşımıştı. Sonra da yıkılan rejimin simgeleri teker teker yok edilmiş, yerlerine yenileri konmuştu.

Sağduyu çağrısı
Son 14 yılda yaşananlara ana hatlarıyla bakıldığında ise bir rövanş isteğinin giderek öne çıktığı görülüyor. Rejimin yıpranmışlığına, demokratik zeminin yeterince genişletilmemesine duyulan tepkileri veya türlü çeşitli iktidar hırslarını dönemlik ittifaklarla yanına çekmeyi başaran bir siyasal güç, bu sürede kurucu değerleri teker teker yıkmakla uğraştı ve bugün geldiğimiz noktada herkes dehşet içinde “Eyvah, ne oluyoruz” diyor. Simgeler savaşının giderek yükseltilmesi, açık açık ifade edilen “yüz yıllık parantezi kapama” isteğinde bir noktaya ulaşıldığını gösteriyor.
Basına yönelik baskılar, her türlü muhalefeti susturma isteği, OHAL uygulamaları da bu çizgide daha atılacak adımlar olduğunun habercileri aslında. Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırının basına yönelik genel baskının bir parçası olduğu gibi, daha fazla da bir şey olduğunu unutmamak gerekiyor. Çünkü Cumhuriyet gazetesi bir simgedir ve yürütülen simgeler savaşı kapsamında da hedef alınmıştır. Dolayısıyla, bu konuda gizli-açık ittifaklar içine girmiş birileri var ise, onları da hızla büyük resmi görmeye ve sağduyuya çağırıyorum.
Şu anda tutuklu olan arkadaşlarıma kalbim sizinle diyorum; bugüne kadar bağımsızlığını korumayı başaran Cumhuriyet gazetesi de bu memlekette bir mucizedir, mucizeler bir kez ortaya çıktı mı yok etmek öyle kolay olmuyor, İsmet Paşa’nın Atatürk’e dediği gibi “mıntıkalar çok, yollar çok!”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024
Toplumsal çürüme 21 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları