Ayşe Emel Mesci

İlk gençlik düşlerimin

28 Ekim 2013 Pazartesi


İzmir Devlet

Tiyatrosu’nda “Son Çığlık”
adlı oyunu çalışırken, koreografide
yardımcılığımı
üstlenen ve dansları çalıştıran
sevgili dostum Meltem
Yorulmaz’a bir gün bir ismi
tanıyıp tanımadığını sordum.
“Tanımaz olur muyum?
O hepimizin çalıştırıcısı,
öğretmenidir” diye
cevap verdi. Ve iki gün sonra
bizi buluşturdu: Sevgili
Tülin Oğurman ile Konak Sahnesi’nin
bahçesinde birbirimize sarıldık. Kolay
değil, tam 43 yıl geçmişti aradan...
Konservatuvar yılları
Daha önce de yazmıştım. Benim sanat
hayatım 5 yaşında bale ile başladı.
İlk hocam sevgili Yıldız Alpar’dı.
6 yaşındayken o sırada Beşiktaş’ta bulunan
konservatuvarın giriş imtihanını
kazanmıştım. Evin Ilgar, Madam
Olga, Rezzan Abidinoğlu ve ne yazık
ki artık hayatta olmayan Gönül
Yaltırık’tan ders aldım.
Tülin Oğurman benim 3 sınıf üstümdü.
Okulun, harika bir tekniğe sahip,
en parlak öğrencilerinden biriydi.
Hepimiz bara tutunduğumuzda ayağımızı
“Tülin Oğurman gibi” açmaya,
puanta onun gibi kalkmaya çalışırdık.
Tülin sonra Ankara’ya gitti; Ankara
Konservatuvarı’nda okudu; sanırım
1965’te tekrar İstanbul’a, konservatuvarın
yüksek bölümüne girdi. O dönemde
konservatuvar Beyazıt’a taşınmıştı artık.
Ben de 1969’da mezun olmuştum.
Hiç unutmam, o son yıllarda bir hayalim
gerçekleşmiş, o sırada çok tutulan
Çeşmebaşı tarzında bir Türk balesinde
Tülin Oğurman’la birlikte dans etmiştim.
O köylü bir kız, ben de onun
sırdaşıydım. O gösteriye hazırlanırken
duyduğum heyecanı,
Tülin ile birlikte dans
edeceğim için nasıl bir coşku
yaşadığımı bugün gibi hatırlıyorum.
Sonra yollarımız ayrıldı;
Tülin, İstanbul Devlet Opera
ve Balesi’ne girdi. Ben tiyatroya
yöneldim. Sonra cezaevi,
tekrar tiyatro, sürgün,
yurtdışı... Neredeyse bir
ömür geçti gitti.
İzmir Devlet Tiyatrosu Konak
Sahnesi’nin bahçesinde
Tülin ile birbirimize sarıldığımızda,
bütün bu kareler bir
şerit gibi aktı geçti gözlerimin
önünden.
‘Zorba’ balesi
Sonra birlikte Çeşme’ye, “Zorba”
balesini izlemeye gittik. Mikis
Theodorakis’in müziği, Lorca
Massine’in koreografisiyle sahnelenen
“Zorba”yı Polonyalı koreograf Anna
Krzyskow sahneye koymuş, çalıştırıcılığı
da Tülin Oğurman üstlenmişti.
Bu mükemmel eserde yer alan, sanki
bir Béjart balesinden çıkıp gelmiş genç
dansçıları, özellikle de Kıvanç Ekin’i
izlerken, “Tülin’in elinin değdiği nasıl
belli oluyor” diye düşünmüş, bale eğitimimde
onunla hemen hemen aynı kuşağı
paylaşmış olmanın gururunu yaşamıştım
bir kez daha.
Sert bir eğitimdi bizimki. Hiç unutmam,
bir seferinde bara tutunmuş, bacağımı
da yukarı açmıştım. Anlaşılan
bacak açış açım hocamız
Makadonski’ye yeterli gelmemiş
ki, birden sert bir hareketle
yukarı kaldırıverdi bacağımı,
lifim attı... Tülin’e bunu anlattığımda
gülüştük, sonra, “Sert
adamdı ama, ondan çok şey
öğrendim” dedi. Madam Ninette
de Valois’nın da çok
değer verdiği balerinlerden
biri olan Tülin Oğurman’ın
eğitiminde Rus ve Alman
ekolleri iç içe geçmiş, o da
bunları kariyerine en parlak
biçimde yansıtmayı bilmişti.
“Faust”, “Petruşka”, “Raymonda”,
“Kuğu Gölü” gibi
birçok eserde başrol ve solist
olarak oynamış, Oytun
Turfanda, Sait Sökmen gibi
çok değerli yaratıcılarla
birlikte çalışmış, başkoreograf
olmuş, yıllardır da İzmir
Devlet Opera ve Balesi’nde
“başöğretmen” olarak sayısız
öğrenci yetiştirmiş, “Şehrazat”,
“Coppelia”, “Faust”,
“Giselle” gibi birçok
bale sahnelemişti.
Bugün (pazartesi) Tülin
Oğurman için İzmir Devlet
Opera ve Balesi’nde bir tören
düzenleniyor. Emeklilik öncesi
veda töreni...
İçimi burkan bir haber bu.
Bilgi ve deneyimlerini genç
kuşaklara en yetkin bir biçimde
aktarabilecekleri yaşlarda,
böyle ender yetişen sanatçıların
mevzuat gereği emekli edilmelerini
pek anlayamıyorum.
Ama İzmir Devlet Opera ve Balesi’nin
Tülin Oğurman’ın değerli hizmetlerinden
yararlanmaya devam edeceğini umuyorum.
Gönül dolusu sevgiler sana Tülin, ilk
gençlik düşlerimin erişilmez balerini...



Telif hakları

İstanbul’da

konuşulacak

Kültür Servisi- Uluslararası Çoğaltım Hakları Kuruluşları

Federasyonu’nun (IFRRO) bu yılki dünya kongresi, 29-31

Ekim tarihleri arasında İstanbul’da yapılacak. Grand Cevahir

Otel ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek kongrede, ayrıca

“Telif Hakları, Kültürel Çeşitlilik ve Toplu Hak Yönetimi”

başlıklı bir konferans da düzenlenecek. Etkinliğe dünyanın

dört bir yanından telif hakları alanında çalışan kurum

ve kuruluşlardan 200’ün üzerinde delege, temsilci ve uzman

katılacak. Kongrede dünyadaki telif süreçlerindeki deneyimlerin


paylaşılması, elektronik ortamdaki telif haklarının tartışılması,

e-kitap için gerekli düzenlemeler konusundaki öneriler

konuşulacak. Ayrıca, herkese açık olarak “Uluslararası

İş Modelleri Forumu” da düzenlenecek.

IFRRO Başkanı Rainer Just ve Kültür ve Turizm Bakan

Yardımcısı Abdurrahman Arıcı’nın açılışını yapacağı kongrede,

teknoloji şirketlerinin kültür endüstrisine verdiği zararları

anlatan “Free Ride” adlı kitabıyla tanınan Robert Levine

de bir konuşma yapacak. Kafkaslar ve Ortadoğu’daki telif

hakları sorunlarının da tartışılacağı kongrede Çin’den, Kafkas

ve Arap ülkelerinden katılımcılar da yer alacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024
Toplumsal çürüme 21 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları