Ayşe Emel Mesci

Her gecenin bir sabahı...

03 Nisan 2017 Pazartesi

Gece-gündüz ikilemi, antikçağdan, belki daha öncesinden de bu yana insanlığı çokça uğraştırmış, pek çok mitosun ana malzemesini oluşturmuştur. Gece genellikle karanlık, bilinemezlik, kaos ile ilişkilendirilir. Gündüz ise aydınlıktır, bildiğimiz dünyadır, kosmosun alanıdır.
Ama kadim felsefe her şeyi zıddıyla bir arada düşünme, en mutlak kabul edilen hakikatleri bile kendi içindeki çelişkilerden hareketle dönüştürme konusunda oldukça ustadır.

Antik Roma’da Şafak ve Takvim
Antik Roma’da Güneş’in esas olarak gecenin rahminde olgunlaşıp doğduğuna inanılırdı. Ondan sonra bizim seher vakti dediğimiz, karanlıktan alacakaranlığa, sonra tan atımına uzanan zaman diliminde, bebek Güneş’i koruyup kollamak şafağın göreviydi. Onu yeterli olgunluğa gelinceye kadar büyütür, sonra ufka taşır, ondan sonra da Dünya, gün ışığıyla belirsizlikten, kaostan, gecenin karanlığından tam olarak kurtulurdu. Roma’nın takvim anlayışında her günün başlangıcı geceyarısıydı, yani Romalılara göre gecenin çözülmesi seher vaktiyle değil, geceyarısı dediğimiz vakitle başlardı. Hatta bu nedenle gecenin bu ikinci bölümündeki bazı hadiselere ayrı bir tanrının hükmettiğine inanılırdı. Bu takvim/ saat anlayışı günümüzde de geçerliliğini koruyor ve Roma mirasının şu veya bu şekilde etkisinde kalmış her yerde doğal kabul görüyor.
Roma’daki şafak mitolojisiyle bu takvim bölümlemesi arasındaki bağlantı hemen göze çarpıyor; gecenin kötü karanlığı şafağın bizim gözle göremediğimiz (çünkü dünya yuvarlak) hamleleri tarafından uzaklaştırılıp, iyi karanlık içinden güneşi çıkarıyor ve şafağa teslim ediyor. Sonra seher vaktinden şafağın söküşüne kadar süren “ikinci annelik”, yani şafağın güneşe annelik etmesi dönemi başlıyor.
Bir kahramanın bir öz annesi, bir de ona bakan, yetiştiren analığı olması izleği de dünyadaki çok çeşitli mitolojilerde karşımıza çıkan, hatta Brecht’in “Kafkas Tebeşir Dairesi” oyununa kadar yansımış bir kültürel miras oluşturuyor.

Gece-gündüz ve Macbeth
Macbeth’i de bu gece-gündüz ilişkisi açısından irdelemek ilginç olabilir. Gündüz savaş alanının kahramanı olan Macbeth, cinayeti ise gecenin karanlığında işler ve cadılarla, gece ile gündüzün sınırlarında, belirsizlik sularında karşılaşır. Gerçi sınırlar Roma mitolojisindeki kadar belirgin ve kesin değildir, çünkü bu artık Shakespeare’in dünyasıdır ve aradan 20 asra yakın zaman geçmiştir. Ama yine de o unutulmaz, “Kimseler uyumasın artık, Macbeth uykuyu öldürdü” repliği, Macbeth’in aslında gecenin içindeki “iyi karanlık” bölümünü, insanları uyku ile sarıp sarmalayıp ertesi güne hazırlayan bölümü öldürmesidir bir anlamda. Kaosun sonsuz egemenliği, gündüzün (yani kosmosun) bir daha geri gelmemesi yönünde atılabilecek en ürkütücü adımdır bu. Ve çözüm neredeyse mitolojik sayılabilecek bir final sahnesiyle, ormanların yürüdüğü, kehanetlerin gerçekleştiği bir tür kıyamet savaşıyla gelir, Macbeth yok olur, dünya rahatlar. Çünkü bizdeki o çok güzel deyişte de ifade edildiği gibi, her gecenin bir sabahı, her sabahın bir sahibi vardır.
Türkiye halleri bizi gece-gündüz konusunda uzun uzun düşündürmeye devam edecek gibi görünüyor ne yazık ki, ama sabahın peşinde koştuğumuzu biliyoruz hiç değilse.

ŞEVKET ÇORUH BABA SAHNEYİ AÇTI

Ustadan tulûat fesini devraldı
Oyuncu Şevket Çoruh’un cesaret ve kararlılıkla tiyatro dünyasına kazandırdığı “Baba Sahne” Savaş Dinçel’in 75. doğum günü olan 1 Nisan Cumartesi akşamı açıldı. Gecede 10. Savaş Dinçel Tiyatro Ödülleri Ferhan Şensoy, Demet Evgar, Erdal Beşikçioğlu’na verildi. Müjdat Gezen, Dümbüllü’nün tulûat fesini Şevket Çoruh’a devretti.
Tiyatrosuna “Baba Sahne” adını vermesini “Kendimizi yetim hissetmemek için” diye açıklayan Şevket Çoruh, Baba Sahne’nin perdelerini, 2007’de hayatını kaybeden hocası usta oyuncu Savaş Dinçel’in vefatının 10. yılında, 75. doğum gününde; Dinçel’in oğlu Barış Dinçel, eski öğrencileri, torunu ve torunları sayılan, öğrencilerinin çocuklarıyla birlikte Savaş Dinçel’in “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” oyununda seslendirdiği ve sözleri kendisine ait olan “Bir Sanatkâr Asla Ayı Değildir” şarkısını söyleyerek açtı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024
Toplumsal çürüme 21 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları