Aydın Engin

Listelere değil demokrasiye oy vereceğiz…

23 Mayıs 2018 Çarşamba

Dün poyraz epey şiddetliydi. Araba vapuru iskeleye zor yanaştı; küçük tekneler barınaktan çıkmadılar; sandalda olta sallamaya niyetliler kahvede adaçayı höpürdetip okeye dönmeyi yeğlediler…
Dün poyraz epey şiddetliydi.
Hatta bazı siyasal partilerde fırtına şiddetine bile ulaştı. Aslında siyasal fırtına pazar akşamı siyasi partilerin milletvekili aday listeleri sızmaya başladığında patladı; pazartesi gün boyu ve gece hem de gitgide şiddetlenerek sürdü gitti.
Balıkçıların fırtınası her zamanki gibi denizde esti. Siyasal fırtına ise parti merkezlerinde kapalı kapılar ardında ama asıl internet medyasında göz önünde esti.

***

Listeleri beğenmeyenler, listelerdeki sıralamayı beğenmeyenler, listelerde yer alan kimilerini beğenmeyenler, listelerde kimilerinin yer almamasını beğenmeyenler yağıp gürlediler.
Sırf eğlence olsun diye hızlı bir tarama yapıp notlar aldım. Facebook’undan Twitter’ına, blog sayfalarından adını ilk kez duyduğum haber (haber?) sitelerine kadar internette “atış serbest” deyip klavyeye yumulanlara göz attım.
Kimileri CHP listesini didikliyorlardı.
Faşist İttihat Terakki geleneğine döndü” diyenlerle biraz daha insaflı davranıp
Sağa kayıp sağdan oy alacağını sanan aymazlar”la yetinenler yarışıyordu. Kim ağır bastı çıkaramadım. Ama anladığım zaten CHP’ye oy vermeye niyeti olmayanlar -sanırım içlerini serinletmek için-CHP’ye yükleniyorlardı.
(Benim ise Barış Yarkadaş, Musa Çam ve Eren Erdem arkadaşlarımın liste dışında kalmasına, Mahmut Tanal arkadaşımın kazanma şansı kuşkulu bir sıraya yerleştirilmesine bakıp canım sıkıldı. Sezgin Tanrıkulu’nun seçilecek bir sırada yer almasına, hele Enis Berberoğlu arkadaşımın ilk sıraya yerleşmesine sevindim.
Ancak listeler, listelerdeki sıralamalar vereceğim tek oyu hiç ama hiç etkilemedi).

***

Klavye silahşörlerinin yazıp çizdiklerinden HDP de nasibini en az CHP kadar aldı.
“Kürt milliyetçiliği ağır bastı”dan başlayıp, “Listeler Kandil’den geldi, sonuç da bu oldu” bilgiçliğine savrulanlar da vardı, “Kerameti kendinden menkul, üye sayısı bir elin parmaklarından ibaret solcu partiler listede baş köşelere yerleşti” deyip “HDP kendini inkâr etti”ye varanlar da.
Selahattin Demirtaş’ın seçim bildirgesi niyetine kaleme aldığı metni “Marksist, Leninist” eleştiri kılıfı altında yerden yere vuran jiletten keskin solculardan “Ama tek satırla bile PKK’yi eleştirmiyor, terörü lanetlemiyor” diyen iflah olmaz Türk milliyetçilerine kadar bir kesim de aslında HDP’ye oy vermeyecekleri, ya boykot edecekleri ya da Vatan Partisi yanında saf tutacakları halde HDP’ye vur abalıya misali yükleniyorlardı.
(Benim ise HDP listelerinde kiminin adını duyduğum, kiminin adını da duymadığım adaylara bakarak söz söylemeye, cümle kurmaya niyetim yok. Sadece “Ahmet Şık denen başımın püsküllü belasından galiba bu yolla ve beş yıllığına kurtulacağım” diye içimi gizli bir sevinç kapladı, o kadar.
Onun ötesinde HDP’nin listeleri de, listelerdeki sıralamalar da vereceğim tek oyu hiç ama hiç etkilemedi).

***

İnancım, fikrim o ki, bu seçim listelere bakıp, başkan ve milletvekili sandıklarına oy atacağımız sıradan bir seçim değil.
Bu seçimde listeler, sıralamalar, adaylar üstüne değil demokrasi ile tek adam rejimi denen siyasal ucube arasında bir tercih yapacağız.
Bundan ötesi bence gevezelik…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları