Aydın Engin

Çok İyi Bir Tırmık Yazacağım…

25 Mart 2015 Çarşamba

Evet, evet çok sıkı, çok derin, çok esaslı bir Tırmık yazmaya kararlıyım… Öyle sıradan, öteki meslektaşların yazdığı gibi aynı konuyu didikleyen bir yazı asla olmayacak…
O yüzden Bülent Arınç - Tayyip Erdoğan - Melih Gökçek itiş kakışına filan değinmeyeceğim.
Mesela Bülent Arınç’ın iki gün üst üste efelenip Tayyip Erdoğan’a ayar verdikten sonra, üçüncü gün “Sayın Cumhurbaşkanımıza bağlılığımız tamdır. Bir kusur varsa, olsa olsa onu yeterince bilgilendiremediğimiz için bizdedir” diye yelkenleri indirmesine işaret edip “Bu kaçıncı Bülent Bey; bu kaçıncı Allahaşkına” diye soracak değilim…
Hele hele cumartesi ve pazar günleri yaptığı açıklamaları Başbakan Davutoğlu ile konuşarak danışarak mı yaptığına ilişkin soruyu cevaplarken kurduğu “Sayın Başbakanımıza, Sayın Cumhurbaşkanımız böyle konuşuyor ben böyle bir cevap vereceğim demedim. Sayın Ahmet Davutoğlu bu konuda tamamen masumdur. Böyle bir şeyi kendisine bildirmedim” cümlesindeki “masumdur” vurgusunun bilinçaltının dışavurumu olup olmadığına ilişkin bir laf çarptırması da yapacak değilim.
Ayrıca Arınç ister kendi adına, ister Davutoğlu ile anlaşarak o açıklamaları yapmış olsun. Yani ister kendi kişisel görüşlerini, ister hükümetin tavrını dillendirmiş olsun, söylediklerinin özü ortada, hedef aldığı kişi (makam) belli iken “kişisel mi, değil mi” ayrıntısı üstünden tartışan analizler yazmanın ne âlemi var ki?
Cumhurbaşkanı bal gibi çözüm sürecinde hükümetin yapıp ettiklerine karşı olduğunu, yanlış bulduğunu açıkladı. Şimdi “Eksik bilgilendirme” mazeretinin ardına saklanıp kim kimi kandırabilir ki? Her şey ayan beyan ortada iken “Siz anlamamışsınızdır, ben size işin aslını anlatayım” dercesine bir Tırmık döktürmek okurun zekâsı ile alay etmek olur.
Hayır, bu tuzağa da düşmeyeceğim.
Ya da Arınç çözüm süreciyle ilgili olarak Cumhurbaşkanı’nın her şeyden haberi olduğunu söyledi. Açık seçik böyle dedi. Yanlış anlamak mümkün değil. Ancak Cumhurbaşkanı da tuttu, muhtarlarla toplandığında mı, nalburlarla buluşmasında mı hatırlamıyorum ama “Valla ben de gazetelerden öğreniyorum. Benim haberim yok” deyiverdi.
E şimdi “Bu çatlak değilse çatlak nedir” diye sorup köşe yazısı yazdım havası atılabilir mi?
Hayır bu tuzağa da düşmeyeceğim...
Peki, geçelim.
Diyelim Arınç - Erdoğan atışmasına boş verdim, ne yani Melih Gökçek - Bülent Arınç itiş kakışına mı değineceğim?
Asla...
Tutup, “Bülent Bey madem bu Melih Gökçek denen zat Ankara’yı parselleyip paralel yapıya peşkeş çekmiş; imar planlarını keyfince değiştirip binalar diktirmiş, yere göğe sığdıramadığınız Cumhurbaşkanınızın baş düşmanı Cemaat’ın kucağına oturarak belediye başkanlığı koltuğunu korumuş. Söylediklerinizin her biri bir suça işaret ediyor. Siz de bütün bunlar olurken hükümetin etkili ve yetkili bir bakanıydınız. Ağzınızı açmadınız. Bunu suça bilerek iştirak olarak yorumlamamız yanlış mı” diye sormayacağım.
Örneğin “Biz kimin, nerede havlayacağını, hangi işler çevireceğini biliriz” buyurdu. Valla, biz de biliyoruz ama söyledik mi kendimizi savcının karşısında bulacağız. Yani söylemekten korkuyoruz. Oysa Arınç’ın hem yasal, hem de özgül ağırlığından(!) kaynaklanan dokunulmazlığı var. Hiç olmazsa bazı işler çevirecek ve havlayacak olanları o açıklasa da halkımız seçime 75 gün kala gerçekleri öğrense fena mı olur?
Bence iyi olur. Ama böyle sorulardan ibaret bir yazı da sığ olur, okura ayıp olur.
Bunu da geçiyorum.
Ne kaldı?
Bence kalmadı...
Yani bütün bu “dedim-dedi” muhabbetine boşverip çok sıkı, çok derin, çok esaslı bir Tırmık yazmaya geçebilirim...
...Diyeceğim ama yerim kalmadı.
Feleğin oyunu işte...
Çaresiz sıradan olmayan, çok sıkı(!), çok derin(!), çok esaslı(!) bir Tırmık için bekleyeceksiniz...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları