Arif Kızılyalın

Silivri izlenimleri... ‘Annem portakal reçelimi hazır et’

11 Mart 2018 Pazar

Cuma gece yarısı. 9 Mart, hızla 10 Mart’a yürüyor.. Yüzlerce Cumhuriyet gönüllüsünün ‘Özgürlük yolculuğu’ bir eksikle, “Akın Atalay’sız” noktalanmak üzere.. Herkes Murat Sabuncu ve Ahmet Şık’ın çıkışını bekliyor Türkiye’nin ‘tecrit’ hapishanesi Silivri F Tipi’nin önünde... Derken bir Jandarma Komutanı, “Valiliğin emri var, tutukluları araçla otoyol üzerindeki dinlenme tesislerine bırakacağız. Burada hiç beklemeyin...” diyor yarı resmi, yarı gayi resmi.. “Neden, niçin” derken CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu basıyor kalayı: “Elbette istemezler, korkuyorlar. Silivri Cezaevi’nin önünde umudun yeşermesine bile tahammülleri yok.” Hep beraber cezaevinden 5 kilometre ötedeki Karbey Dinlenme Tesisleri’ne gidiyoruz.

Aslında bu mekân biz Cumhuriyetçilere pek yabancı değil. Yıllardır üzüntülerimize, umutlarımıza, sevinç ve kederlerimize tanıklık etmiş bir alan... Şimdi Murat-Ahmet’in yüzlerce kişiyi bulan ailesi ile buluşmasına ev sahipliği yapacak... Saatler geçmiyor. “Şimdi..”, “Ha şimdi..”, “Birazdan..” derken Adalet Nöbeti’nin isim babası avukatlar pankart ve dövizleri hazırlıyor. Çağlayan’da neredeyse 50 haftalık eylemin karşılığı eksik de olsa alınmış ne de olsa. Saatler gece yarısını biraz geçe beyaz bir minibüs ve arkasında ceza infaz tutukevi aracı yavaş yavaş dinlenme tesisine giriyor. Kalabalığın beklediği yerin 200 metre ötesinde önce Ahmet iniyor araçtan, ardından Murat Sabuncu. Ve siyah poşetlerdeki özel eşyaları.

Özel dediysek kitaplar, giyim kuşam, bir iki cezaevi hatırası... Onlar koşuyor, biz koşuyoruz... CHP’nin Silivri Gençlik Teşkilatı, Kadıköy, Şişli, Avcılar ekibi “Hak, hukuk, adalet” diye bağırarak aydınlatıyor zifiri karanlığı.. Bir grubumuz Ahmet’in, diğer grup Murat Sabuncu’nun etrafında. Elbette özgür basın da orada.. Cumhuriyet Koordinasyon ekibi, kucaklaşmalar bitmek bilmiyor. Hatta bir ara, “Arkadaşlar, Ahmet daha Yonca ile kucaklaşamadı, yol açın” diye bağırıyor Elif Ilgaz.. Keza Murat Sabuncu’nun etrafı etten duvar. Oğlu Muratcan neden sonra ulaşıyor babasına, keza eşi Eylem de öyle.. “Birer sıcak bir şey içip öyle dağılalım” diyoruz. Çaylar geliyor. Başlıyor sohbet. Cumhuriyet’in Silivrizedelerinden Mustafa Kemal Güngör, Murat Sabuncu’ya, sesleniyor. “Sevgi anneyi aradın mı?..” Hemen Muratcan, babaannesinin telefonunu çeviriyor. “Annem... Geliyorum canım annem... Portakal reçelimi hazır et...” Kimse birbirinin yüzüne bakamıyor. Ki masanın tamamı gazeteci, en duygusal anları yazıya döken isimler; Erdem Gül, Ayşe Sayın, Bülent Özdoğan, Önder Çelik, Tayfun Atay, Tora Pekin; hemen hepsinin yanaklarından yaşlar süzülüyor. Adalet Dinamit Atalay’ın ise gözleri şişmiş, belli etmiyor çünkü o ağlasa tüm ekip iyice dağılacak, yutkunuyor ve “Akın’ın yarın, ne yarını bugün yaşgünü..” sözü içimizi bir kez daha buruyor, masadakiler, “Yarın gazetede gıyabında keseceğiz pastasını” dese de üzüntünün tonu çok siyah... Gerçekten Cumhuriyet’in dünkü manşeti gibi “Bir yanımız Silivri’de kalıyordu” araçlar Karbey’den yola çıkarken...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump, TFF, UEFA 22 Kasım 2024
Sorunları Atatürk’le! 20 Kasım 2024
Forvet yok gol yok 17 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları