Altan Öymen

Barış süreci

08 Ocak 2025 Çarşamba

Son günlerin manşetlerinde en fazla yer alan konu malum: DEM Parti temsilcilerinin Abdullah Öcalan’la da görüştükten sonra, öteki partilerin liderleriyle de sürdürdüğü görüşmeler. O süreç MHP lideri Devlet Bahçeli’nin attığı adımlarla başladı ve sürüyor.

Yapılan açıklamalara göre o sürecin amacı, sınırlarımız civarındaki terör olaylarının Öcalan’ın da katkısıyla sona erdirilmesi ve ülkemizin o alanda yeni bir “barış süreci”ne girebilmesi.

O görüşmeler henüz tamamlanmadı. O konudaki çeşitli tartışmalarla birlikte devam ediyor.

Tartışmalardan biri, iktidarda bulunan parti ile onu -dışarıdan- desteleyen partinin yöneticilerinin o adımları yeni bir “seçim manevrası” olarak ortaya attıkları ve samimiyetlerine güvenilemeyeceği görüşü. Yakın geçmişimizde de örnekleri var: AKP’nin iktidara gelişinden bir süre sonra, o zamanki “barış süreci” de benzeri şekilde başlamıştı. Ama sadece AKP’nin yönetiminde, parti ve hükümet memurlarının katıldığı İmralı ziyaretleriyle sürdürülüyordu. 

O zamanki, Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığındaki ana muhalefet partisi CHP, böyle bir sürece prensip olarak karşı çıkmamıştı. Ama bunun bir tarafında Öcalan ve ekibi olacaksa karşısındaki ekipte Meclis’teki tüm partilerin temsilcilerinin bulunması gerektiğini belirtmişti.

O zamanki görevi henüz başbakanlık olan Recep Tayyip Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun teklifini kabul etmemişti.

***

Sonuç malum: İmralı ile hükümetin ve iktidar partisinin tek başına yürüttüğü görüşmeler, zaman zaman uyumlu ve iki tarafı da memnun edici gelişmelere sahne olmuştur. Meclis’te o zaman, bugünkü DEM Parti’siyle benzer çizgisi olan HDP vardı. Ülkemizi ziyaret eden Barzani’nin katılımı ve İbrahim Tatlıses’in konseriyle renklendirilen toplantılarda, Öcalan’ın mesajları da okunmuştur. Ama o zamanki seçimler yaklaşırken o durum birdenbire değişmiştir. HDP’nin Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’tı. Şu görülmüştür ki, AKP’nin, Öcalan ile ilişkili olarak sürdürülen “barış süreci”nin gelişmesinin yanında, hatta o gelişmeden de daha öncelikli olarak  bir beklentisi daha vardır: Yaklaşan seçimlerde, HDP’nin de siyasal parti olarak AKP’yi desteklemesi...

Demirtaş ve arkadaşları, AKP’nin öyle bir beklenti içinde olduğu sonucuna varınca, buna razı olmayacaklarını açıkladı. Demirtaş, bunu partisinin grup toplantısında ayrıntılarıyla vurguladı. O konuşmanın metnini, Örsan K. Öymen Cumhuriyet’te pazartesi günkü yazısında özetledi. Şöyle diyordu Demirtaş:

“Sayın Erdoğan

Biz (parti olarak) bir pazarlık hareketi değiliz. Halklarımıza verdiğimiz demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesinden vazgeçmeyeceğiz.”

O kararlarının nedenlerini biraz daha açtı. Onların da “özetinin özeti” şuydu:

“Sayın Recep Tayyip Erdoğan, seni başkan yaptırmayacağız.”

***

Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısında yaptığı o konuşmadan bir süre sonra, bir başka konuşmasıyla ilgili soruşturma sürecinde hapse girdi. Yaklaşık 8 yıldan beri hapiste.

Bu “barış görüşmeleri” sırasında, onunla da görüşülmesi bekleniyor.

Abdullah Öcalan’ın Meclis’e gelip görüşlerini ifade edebilmesi söz konusu. Her ikisinin de cezalarının, en azından “ev hapsi”ne çevrilmesi söz konusu olabilir.

Tabii bir de Meclis’e milletvekili olarak seçilip Meclis’teki görevini yapması gereken, Hatay Milletvekili Can Atalay’ın hapisten çıkmayışı var. Onun o durumuna yol açan mahkeme kararı ise Anayasa Mahkemesi tarafından, eski deyimle “keenlem yekûn” sayılmış. Yani “yok” hükmünde. Yani “Meclis’e gelip toplantılara katılmasının sağlanması”, çoktandır bir anayasal gerek aslında. Ve aralarında Osman Kavala gibi bir aydın insanımızın da bulunduğu daha birçok değerli insanımız var.

***

Evet. Yeni bir barış süreci... Ülkemizin, en önemli ve acil ihtiyaçlarından biri. Ve o sürecin sorumluluğu, bu defa, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde. Meclis, o süreci bir sonuca bağlamanın kararlılığı içinde harekete geçebilirse bunu bütün gerekleriyle birlikte yerine getirebilir. Özellikle adalet konusundaki, çok belirgin haksızlıkları da tamir edecek kararların alınmasını, gene en kısa zamanda başarabilir. Tabii önce kendi üyeleri dahil, düşünce, konuşma, toplantı özgürlükleri gibi temel hak ve özgürlüklerini kullanırken hapishaneye sokulmuş olan diğer kişilerin haklarını da koruyabilir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Barış süreci 8 Ocak 2025
‘Silkeleme...’ 18 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları