Ülkede moda akım, ayrımcılık ve başkalaştırmadır... İktidar, ‘güya’ halktan aldığı destekle, ekonomiden, yargıya, sanattan, siyasete, günlük yaşamdan spora, müdahaleyi adet edinmiş, “Ya bizden ya düşman” yaklaşımını olağanlaştırmıştır. Kamu kurumları, yargı, yürütme, STK’ler teker teker ele geçirilmiş, spor kulüpleri, ‘arpalıkla’ biat ettirilmiş, hatta apartman yöneticiliği seçimlerine bile, “Bizim partiden biri başkan seçilirse, elektiriğiniz, suyunuz kesilmez” mesajı gönderilir olmuştur...
Durumdan rahatsız gazetecilerin büyük bir bölümü de ya cezaevindedir ya da mahkeme kapılarında çile doldurmaktadır.
Ve bu ülkenin elit spor dallarından birinin başına gözde bir bürokrat atanır. Hani, topu görse bomba zanneder derler ya o tiplerden. Burada ‘atanır’ ifadesini bilinçi olarak kullandık. Çünkü o spor dalı özerk olsa da iktidar destekli kulüperle, kamu ağırlıklı doğal delege yapısı, ‘sahibinin sesine’ göre hareket etmek zorundadır...

Paraşütle inen başkan!
Gel zaman, git zaman bizim bürokrat kökenli başkan daldan dala zıplar, büyük ölçekli branşlara sponsor olur, yetmedi veteran sporculuğa başlar, turnuvalara katılır, dünyaca ünlü sporcuların arasında fotoğraf çektirir. Gerçi, fotoğraflara bakanlar, o atanan ‘başkan’ın mekâna paraşütle indiğini anlarlar ama çıkar ilişkileri susmayı gerektirdiği için kimsenin sesi çık(a)maz.
Ülkede zaten millet futbolla kafayı bozduğundan bu elit branş gazetelerde, TV’lerde sadece magazin boyutu ile yer bulur kendine; alan razı, satan razıdır! Ancak dürüst (ya da korkusuz diyelim) gazeteciler de vardır ülkede. Yazarlar, çizlerler, bizim bürokrat başkan rezil olur, koltuğu tehlikeye girer!
İlk uyarı, ‘reklam alamazsınız’dır. İkinci uyarı akreditasyon tehdididir, üçüncü kez uyarmazlar, birden, ‘Maliyeden geliyoruz’ diyen 2-3 badem bıyıklı, eskiye dönük defterleri inceler. Derginin yayın hayatına geçmediği dönemlere ilişkin alakasız belgelere, ceza kesilir.

“Yazdın boyun mu büyüdü”
Vergi memurları ofisten çıktığı anda o yayın grubunun sahibinin telefonu çalar, arayan maliyeden çok ama çok üst düzey biridir, “Uyarmıştık seni, dinlemedin ağabeyini. İyi çocuksun, yazdın da boyun mu büyüdü” der.
Şimdi, diyeceksiniz ki bu hikâye hangi ülkede yaşandı, spor dalı hangisi, başkan kim?
Ben de size şöyle yanıt vereceğim: Muz Cumhuriyeti! Çünkü, medyaya baskı, ayrımcılık, gazetecileri müsabakalardan uzak tutmak, tehdit, göz dağı vermek, insanları işinden, gücünden etmek Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’na, Başbakanı’na, Maliye ve Spor Bakanı’na yakışmaz! Yukarıda tarifi yapılan baskıcı politikalara olsa olsa Muz Cumhuriyeti türü diktatörlüklerde rastlanır!