Ormanlar sayesinde çevresel ve ekonomik döngünün kendisini sürekli yenilediği gerçeği ortadayken Türkiye yine dekarlarca yeşil alanını yitirdi; yine içimiz yandı, yine çaresiz kaldık.

Niçin?

Çünkü, söndürme organizasyonunu yapamıyor bu iktidar! Ya yanlış uçak ve helikopter kiralıyorlar ya da eldeki mevcut araçları kullanamıyorlar.

Bu beceriksizlik silsilesi nedeniyle de Soma’da, Antalya’da ve Mersin’de dekarlarca orman kül oldu geçen hafta.

Karadan müdahale çoğu yerde yetersiz kaldı. Oysa Orman Genel Müdürlüğü (OGM), geçen yıldan sonra hava gücünü artırmıştı. Ama Rusya’dan kiralanan helikopterlerin, paraları ödenmediği için kalkış yapmadıkları ortaya çıktı. Üstelik yangın yönetim merkezinin, “acil” kodlu çağrılarına karşın kiralık helikopterlerin Rus pilotları kalkış yapmamışdı. Eğer İzmir temsilcimiz Tuncay Mollaveisoğlu, İzmir yangın yönetimi ile helikopter kalkış alanları arasındaki yazışmaları ortaya çıkarmasa bakanlık kulağının üzerine yatacak, “Ormanın fıtratında yangın da var” diyecekti. Cumhuriyet konuyu en yalın hali ile ortaya koydu. İşte görün ülkenin nasıl yönetildiğini.

***

Ülke yönetiminden söz açılmışken Cumhuriyet bir hafta boyunca ekonomik dengesizlikleri de tüm ayrıntılarıyla okurlarına aktardı. TÜSİAD ve TÜRKONFED yöneticilerinin “Yoksullaşarak büyüyemeyiz” açıklaması çoğu gazetenin dikkatinden(!) kaçmış olsa gerek. Ne var ki patronların bu haykırışı aslında ekonomideki yangının ne denli büyük olduğunun kanıtı gibi. Yine muhabirimiz Mustafa Çakır’ın kaleme aldığı “zararına ihracat” haberi, Türkiye’nin “birkaç dolar” uğruna kaynaklarını nasıl hunharca tükettiğinin göstergesiydi. Keza “doğruları” söylediği için Boğaziçi Üniversitesi’ndeki görevinden uzaklaştırılan Prof. Dr. Ünal Zenginobuz’un, ekonomi servisimizden Şehriban Kıraç’a verdiği röportajda “Eğer ekonomi siyasi amaçlara alet edilmeye devam ederse Türkiye şiddetle duvara çarpacak” uyarısı dikkate alınmazsa günü 200 TL’lik banknot basıp kurtaran iktidar, 2023 seçimlerine kadar ülkeyi enkaza çevirecek.

***

Siyasete gelirsek, galiba son dönemlerin en hareketli haftasıydı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Ankara temsilcimiz Sertaç Eş’e verdiği özel röportajdaki, “Masada kriz yok” mesajı gündeme damgasını vurmuş olmalı ki bu söyleşinin hemen ardından DEVA lideri Ali Babacan, gazetecilerle yaptığı sohbet toplantısında, “Hedefimiz ortak aday. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişte de imzamızın arkasındayız” cümlesini defalarca yineledi. Haftanın sonlarına doğru Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İzmir’deki CHP kampında, “Ya benimlesiniz ya değilsiniz” çıkışı ise adaylık yürüyüşünün önemli adımlarındandı. Bu konuşmanın hemen birkaç dakika sonrasında CHP örgütünün tamamının, “seninleyiz...” mesajı vermesi, bu etkileşimde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ABB Başkanı Mansur Yavaş ve İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in başrol oynaması bazı taşları yerine oturttu. Kılıçdaroğlu aslında o soruyu kendi örgütüne değil, “kararsız gibi” gözüken diğer bileşenlere sormuştu. Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasının perde arkasını yorumlayan arkadaşımız Miyase İlknur, CHP liderinin hangi çevrelere mesaj verdiğini “Kılıcını çekip darbeyi indirdi” yazısıyla ortaya koydu.

Peki gerçekten Kılıçdaroğlu aday olacak mı?

Gelişmelere bakarsanız evet olacak. Çünkü CHP lideri neredeyse bir yıla yakın süredir, il il dolaşıp nabız yokluyor. Parti merkezine gelen anketler de “beklentisinin” ötesinde. Çünkü biliyor ki 2002 yılının 4 Kasım sabahı dönemin iktidarını koltuğundan eden, “yolsuzluk, yoksulluk, yozlaşma” gerçeği 2022 Türkiyesi’nde misliyle sergileniyor. “Öyleyse Kılıçdaroğlu adaylığını niçin resmen açıklamıyor” diye sorarsanız yanıt belli.

 Şimdi çıkıp “adayım” dese tüm tartışma onun üzerinden yapılacak; ekonomi, dış politika ve adalet sistemindeki çarpıklık, Erdoğan’ın medya gücü ile unutturulacak. O yüzden Kılıçdaroğlu, son ana kadar bekleyecek ve “Ülkedeki ekseriyet siyasi bileşenlerin isteği üzerine ‘adayım’” diyecek.

Yeniden görüşmek dileğiyle.