Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yargının sorunu tek değil ki...

08 Eylül 2015 Salı

Adli yılın açılışı, bir kez daha dikkatleri yargının sorunlarına yoğunlaştırdı.
Yargının, siyasal iktidarın denetiminde olması, yargının bağmsızlığını öne çıkarıyor.
Yargının bağımsızlığı sorunu AKP’den önce de vardı ama, onunla üst düzeye erişti.
Üzerinde çokça durulduğu için kısaca değinmekle yetineceğim, yargının bağımsızlığı yalnızca, HSYK’nin iktidar denetiminin altına alınması yoluyla olmuyor. Aynı zamanda yıllardır, mesleğe kabul sınavı ve mülakatlarda, bakanlık bürokratları tarafından siyasi düşünce, mezhep ve hemşerilik ilişkilerinin ön plana çıkarılmasıyla da bağımlı, yandaş yargı yaratma yolu açılıyor.
Yüksek yargının durumunu görmek için, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin kararlarına, Yargıtay Başkanı’nın kendi Adli Yıl Açılış töreninde yaptığı konuşmaya bakın, yeter.
Yargının ve de yüksek yargının tek sorunu bağımsızlık ve yansızlık değil, yapısal ve düşünsel bozukluklardan kaynaklanan başka sorunlar da var.
Yüksek yargıda mahkemelerin daire sayılarının artık birer içtihat mahkemesi olmasına imkân vermeyecek şekilde artırılmasına dikkat çekiyor, bu durumda yetersiz ve vasıfsız incelemelerle hüküm kurulmasının şaşırtmadığını söylüyor hukukçular...

***

Eleştiriler yalnız yüksek yargının kalitesine yönelik değil. Örneğin TBB Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu adli yıl açılış konuşmasında “Hâkimlerin usul ve kuralları yeterince bilmemeleri sebebiyle kendi usul kurallarını icat etmekte pek çok zaman beis görmemelerinden” yakınıyordu.
Başkan’ın başka bir yakınma konusu, “Bilirkişinin dosyanın fiilen karar vericisi durumuna getirilmiş olmasıydı.” Bu hususun yıllardır dile getirildiği cümlenin malumudur.
TBB Başkanı, adli yılın açılış konuşmasında yargımızın yıllardır süren bir hastalığı haline gelen, yargılamalarda avukatı yok sayma, kendini avukattan üstün görme yaklaşımına da değinirken, hayati bir noktaya parmak basıyordu, çünkü her hukuk düzeninde iddia ve karar vardır. Ancak demokrasilerde, savunma, yargıyı tamamlayan unsurdur.
Kimse bu gerçeği görmezden gelip, avukatların kalitelerini tartışma konusu etmesin!

***

Eğer kalite sorunu öne sürülecekse, önce bu konuda avukatlar, yargıçlar ve savcılar arasında önemli düzey farklılıkları olmadığını, bileşik kaplar kuralını unutmamalı.
Ayrıca Milli Eğitim’in içler acısı düzeyi, her alanda kalite sorunu yaratmaktadır.
Üstelik, şu anda ülkemizde 84 hukuk fakültesi ve 40 bin hukuk öğrencisiyle kaliteyi düşüren korkunç bir enflasyon olduğu da gözden uzak tutulmamalı.
TBB’nin, bu fakültelerdeki eğitim kalitesini takibe alma teşebbüsü yerindedir. Ama yetersiz bulunanlardan mezun olanların staja kabul edilmemeleri nasıl mümkün olacak bilemem.
Hukuk fakültelerinde eğitim sürelerinin 1-2 yıl artırılması da faydadan hali olmasa bile, yeterli değil.
Buna karşılık mutlaka baroların denetimi ve yönetiminde olması gereken avukatlık stajı kurumunun güçlendirilmesi, avukatlık ruhsatının ancak mesleğin ciddiyetine uygun, baroların üst kuruluşlarının yapacağı tümüyle meslek kuruluşu denetimindeki sınavdan sonra verilmesi, ısrarla uygulanması gereken zorunlu yöntem.
Kısacası, Türkiye’de yargı tepeden tırnağa reforma muhtaç.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları