Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yap Yasa, Boz Yasa Al On Tane TOMA

16 Ekim 2014 Perşembe

Cumhurbaşbakan Tayyip Erdoğan beş gün önce açıkladı:
- 14’ünden sonra yeni yasalar çıkacak, yeni önlemler alınacak.
Görüyorsunuz,
Cumhurbaşbakan siyasi yaşamın her alanına egemen.
Egemen de ne oluyor?
Yeni yasaklarla, yeni baskı yasalarıyla, her an demokrasinin kalan kırıntılarını da kemirerek sorunlara çare arıyor.
Toplumsal olaylar karşısında yasaklarla, yeni baskı yasalarıyla önlem almaya çalışmak bir çare olsaydı, Türkiye şimdiye dek bütün sorunlarını çözmüş olurdu.
Yasaklardın ebolayı, salgın dururdu; yasaklardın depremi, yer sarsılmaz hiçbir şey yıkılmaz olurdu.
Ama olmuyor.
Yasaklayarak sorunlara çare bulunmuyor, baskıyla toplumsal olaylar çözülmüyor. Yasa yaparak, hukuk devleti olunmuyor, TOMA alarak sorun çözülmüyor.
Ama iktidarın yöntemi ne yazık ki bu, Cumhurbaşbakan emir veriyor, yeni yasalar hazırlanıyor.
Düz Başbakan yakılan TOMA’lar üzerine buyuruyor:
- Bir TOMA gider, on TOMA gelir.

***

Yap yasa, boz yasa, al istediğin kadar daha TOMA, çözemezsin sorunları bu yolla.
Ceza yasalarıyla, usul yasalarıyla oynayarak, halkı yanlış model yönlendirmeleriyle kandırarak sorunları çözemezsin. Artık içi boş çözüm süreci söylemiyle, karmaşık, içeriği yalnız Kürtlerden ibaret olmayan, Kürt sorununu daha fazla erteleyemezsin...
Önce sorunu iyi kavrayacaksın. Yalnız yasakla, yalnız salt etnik tabanlı önlemlerle, bir inkârcılığın yerine başka inkârcılık ikame ederek hiçbir şeyi çözemeyeceğini anlayacaksın! Sorunun toplumsal yönlerini kavradıktan, ardından her türlü inkârcılığı bir yana bıraktıktan sonra, ülkenin hiçbir bölgesinde iktidar boşluğu bırakmayacaksın.
İktidar boşluğu bırakmamak demek, baskıyı artırmak, TOMA’ya TOMA, biber gazına biber gazı katmak demek değil, kimseyi kimseye kırdırmamak, kimseyi kimseye ezdirmemek, işlenen suçun cezasını yargısız infaz yoluyla polis eliyle değil, adil yargı yoluyla vermektir.
Güvenlik birimlerine yönelik menfur suikast girişimlerini kovalayacaksın, yakalayacaksın, yargılayacaksın. Ama bunu yaparken, yargıya gizlilik koymayacaksın. Çünkü o zaman insanlar kuşkuya düşerler, “Acaba yanlış adam yakaladılar, suçluları yine elden kaçırdılar ve bizi kandırıyorlar mı?” diye.
Ve bu kafayla giderseniz hiçbir şeyi çözmez sorunu büyütürsünüz.
Nitekim sorun büyüyor. Bu konuda, Mardin’den adı bende saklı bir okurumdan aldığım mektubu sizlerle paylaşıyorum:

***

“Sizin ülke meselelerine olan duyarlılığınız ve siyasi değil insan odaklı olarak olaylara bakmanız nedeni ile Mardin’deki gözlemlerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Son 3-5 gündür yaşanan olaylar Mardin’i çok gerdi. Malumunuz Mardin birçok etnik yapının beraber yaşadığı bir yer. Bu nedenle Diyarbakır, Van gibi illere benzememekte. Yerli insanlarla görüştüğünüzde Mardin hiç böyle sokak olayları yaşamamış. 1990’lı yıllarda bile sakin bir kentmiş. Son olaylar üzerine Arap nüfus ve aşiretler çok tedirgin. Malum belediyeyi de BDP aldı. Araplar ‘devlet bizi yalnız bırakıyor, güvenliği sağlayamıyor, çeteler dükkânlara ve kamu binalarına saldırıyor, belediye de onlarda’ diyerek kendi başlarının çaresine bakmaya başladı. Buraya kadar olanlar gözlemlerim. İnsanların anlattığına göre Arap aşiretleri bir araya gelip çözüm arıyor. Hatta yavaş yavaş silahlanıyor.
Öğretmen olarak çalıştığım okulda öğrencilerin yüzde 70’i okula gelmiyor. Gelenlerle bu konular açıldığında lise çağındaki öğrenciler bile çok keskin. Hemen Arap-Kürt tartışması çıkıyor.
1980 öncesi Maraş, Çorum gibi şehirler de karışık etnik yapıya sahipti ve çok kanlı olaylar oldu buralarda. Maalesef Mardin’de de böyle bir potansiyel var. Sizin bu konuya eğilmenizi bekliyorum, duyarlı biri olarak bildirmek istedim.”
Evet Mardin’de, duymasını bilen kulaklar için alarm zilleri çalıyor. Aman dikkat!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları