Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Tanrım Bizi Baştan Yarat!’

17 Ocak 2014 Cuma

Soru cevap yöntemiyle gidelim:
- AKP’nin HSYK konusundaki tavrı doğru mu?
- Hayır! Kendileri dışında herkes, bu arada kimi AKP’liler de bu fikirde.
- Peki, o zaman HSYK’nin durumuna hiç dokunulmayıp bırakılması doğru muydu?
- Hayır o da değildi?
- Nereden belli?
- 12 Eylül 2010 referandumundan sonra ortaya çıkan durumun başlangıcından bu yana işlenen hukuk cinayetleri karşısında HSYK’nin etkisizliğinden belli.
- Peki, o zaman 12 Eylül 2010 referandumundan önceki HSYK doğru muydu?
- Hayır o da değildi, bakan ve müsteşarın kurumdaki konumları sakıncalıydı.
- Eeee, yani bütün yapılanlar da mı yanlıştı?
- Evet, bütün yapılanlar yanlıştı. HSYK’nin bir tek kurum olması, RTÜK modelinin örnek alınması da bunlara dahil.
- Peki, devletin diğer erklerinin yargı üzerindeki denetimini bütünüyle kaldırırsak, “kuvvetler ayrılığı” ilkesini tümüyle yaşama geçirebilir miyiz?
- Ona da hayır!.. Türkiye’de kuvvetler ayrılığı ilkesi hiçbir zaman yaşama geçmemiştir, bundan tek başına Tayyip Erdoğan’ı sorumlu tutmak da haksızlıktır.

***

Evet ,Türkiye’de, kuvvetler ayrılığı ilkesi hiçbir zaman işlememiştir.
İlk anayasalarımızda zaten bu ilke öngörülmüyordu.
Tek adamın peşinden gitmeyi şiar edinmiş bir demokrasi kültürü de zaten böyle bir çözüme elverişli değildi.
Çok partili rejime geçildikten sonra da toplumda şu soru çok sorulurdu:
- İsmet Paşa’cı mısın? Menderes’çi mi?
Gülmeyelim! Soru haklıydı, çünkü insanlar Menderes ya da İnönü’ye oy verirlerdi. Gerisi vesileydi.
Şu anda da durum öyledir.
Eğer öyle olmasaydı, her şey daha rahat olur, krizler daha kolay çözülürdü.
İnanın ki, şu anda parlamentodaki AKP çoğunluğunu oluşturanların bir bölümü, oynanan oyunun gerçek yüzünü görüyor, yaratabileceği sonuçlardan endişeleniyor, geleceğe korkuyla bakıyorlardır.
Unutmayalım, bundan daha 3.5 yıl önce, seçmenin yüzde 58 i, yanılarak da olsa, siyasi iktidar karşısında daha bağımsız bir HSYK niyetiyle oy vermişti.
Eğer seçmen kişiye değil, bir çözüme oy vermiş olsaydı gerçekten, şimdi oyunun doğrultusunda, vekilleri üzerinde baskı oluşturması, sağduyulu temsilcilerin de parlamentoda aklın çağrısı doğrultusunda oy kullanmalarıyla da sorun çözülürdü.

***

Ama öyle olmadı, olmasına da imkân yok.
Çünkü referandumda, gerçekte anayasa maddeleri oylanmadı, Tayyip Bey’e evet mi hayır mı, deneceği kararlaştırıldı. Yani seçmen anayasaya değil, Erdoğan’a oy verdi.
Genel seçimde ise AKP’ye iltifat eden seçmen aslında AKP’nin adaylarına değil, Tayyip Bey’e oy veriyordu. Adaylar Tayyip Bey yolunda vesileydiler.
Oysa demokrasi, gücünü, desteğini seçmeninden alan milletvekillerinden oluşan hür bir parlamento varsayımı üzerine oturur.
Bu varsayım bizde geçersizdir, çünkü “milletvekilleri”, aslında “lider vekilleri”dirler.
Onlara vekâleti veren de alan da öncelikle millet değil, liderdir.
Böyle olunca da orada tecelli eden ulusal irade değil, lidersel iradedir.
Bu durumda da, aynı zamanda oraya gelenler, kendilerini seçenin iradesine uygun oy kullanırlar.
Bağımsız yargı, demokrasinin koşuludur, ama kendisini adaylığa atayan lidere bağımlı olmayan, üyeleri doğrudan kendisini oraya seçen halka dayanan özgür yasama da vazgeçilmez koşuldur.
Bugün ortada öyle bir yasama var mı?
Eğer olsaydı inanın ki, yargı bağımsızlığı da dahil her şey daha kolay olurdu.
Görüyorsunuz salt yargı bağımsızlığına değil, kuvvetler ayrılığına da çoğulcu demokrasiye de daha ne kadar uzaktayız.
Ona ulaşmak için seçeni, seçileni, vekili, lideri, güdüleni, güdeni hep bir ağızdan niyaz edelim:
- Tanrım bizi baştan yarat!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları