Paris ve İstanbul'unEtik ve Estetikleri

18 Eylül 2011 Pazar
\n

PARİS -

\n

Sevgili,

\n

Oğlum Devrim, Parisi 1996da tanıdı ve ilk görüşte vuruldu.

\n

Eşi, Deniz Kurdoğlu da, (8 Eylülden beri Sirmen) aynı tutkuyla dolu olmalı ki nikâhlarını, on gün önce Pariste kıydırdı.

\n

Sonra bal aylarını da her gelişlerinde yaptıkları gibi ikisi scooter üstünde, artık avuçlarının içi gibi, bildikleri kenti turlayarak geçirdiler.

\n

Onları keyifle ve şaşkınlıkla izliyordum. Haydi Devrim, Parisi Vespa üzerinde turlamaya daha ana karnında (tabii farkında olmadan) başlamış, ya Denizdeki meraka ne demeli?

\n

On beş yıl önce Parise ilk gelişinde Devrim sormuştu:

\n

- Baba buradaki ortalama bir mimar ile İstanbuldaki ortalama bir mimar aynı olamaz değil mi?

\n

Sorunun içinde mimarlarımıza küçümseme olduğunu sanan yanılır.

\n

Mimarın eserini oluşturan o toplumun talebidir. Marifet iltifata tabidir.

\n

Osmanlının görkemi, Muhteşem Süleymanın iltifatı olmasaydı, Sinanın, eşsiz marifetlerini bugün hayranlıkla izleyebilir miydik?

\n

Rönesansın o eşsiz parlaklığı olmasaydı, bugün kentten çok açık hava müzesini andıran, sokakları bile bir sarayın koridorlarında geziniyormuş duygusu uyandıran Floransanın zarafetle karışmış görkemi karşısında, kendimizden geçebilir miydik?

\n

***

\n

Bir kenti yalnız inşa etmek değil algılamak bile belli düzey ister. Götür ham ervahı Floransaya, bakıp bakıp, sana ancak şunu söyler:

\n

- Bu da çok köhnemiş, bunda ne var canım?!!!.

\n

O, Dubai Tower haşmetinin ötesine taşamaz.

\n

Her ülkenin düzenine bağlı olarak kendi estetiği vardır.

\n

O estetik, ülkenin mimarlarından bağımsızdır.

\n

Bir ülkede fevkalade mimarlar bulunabilir, buna karşın mimarisi içler acısı olabilir.

\n

O ülkenin estetiğini, sistemin etiği belirler.

\n

Gelişen ticaret burjuvazisi Rönesansı ve kentlerini doğurmuştur. O burjuvazinin zenginliğini ortadan kaldırırsan, ortada Rönesansın ne resmi kalır ne düşüncesi. Sanayi devriminin bir yandan da sömürgelerden gelen kaynaklarla semiren sınıfının zenginliği ve yaratıcılığı olmasaydı, bugün ne Parisi görebilirdin ne Londra...

\n

Koca Mustafa Paşa ücra ve fakir İstanbul/ ta fetihten beri mümin mütevekkil yoksul diye semtleri tanımlanan bir kentin düzeninde, finans kapitalin başkenti New Yorkun ezici görkemini aramaya kalkmak olacak iş midir?

\n

Görülüyor ki ülkelerin estetiği belirleyen orada egemen olan düzenin etiğidir.

\n

Ürettiğinden çok üreyen, insanların gemisini kurtaran kaptandeyişini amentü belledikleri ülkelerde, tepelerinde hep filizleri bulunan eciş, bücüş bina benzeri ucubeler estetiğinin egemen olmasında şaşacak ne olabilir ki?

\n

***

\n

Batının debdebesine şaşaasına öykünen ama avanta ve talanın ötesine geçemeyen üretimi ekonominin temeline oturtamayanHasta Adamın , Perada Avrupa aramasındaki zavallılığı görmemek ve tatlı su frenkliğine acımamak elde mi?

\n

Bir kez çağının randevusunun gerisine düştüğünde, toplumunun çağıyla randevusuna zamanında yetişmiş olduğu dönemin estetiğini de tekrar yakalaman veyahut da eskide yakalamış olduğunu koruman bile artık mümkün değildir.

\n

Nitekim, son günlerde tartışması basınımıza da düşen ve Kim Kime Dum Dumaköşesinde Behiçin dehasının ürünü mizahıyla komikliği taçlanan eski İstanbulun yeni silueti de ürettiğinden çok üreyen, sürekli cari açık veren, emeği de üretimi de gereksiz gören, sömürüye bile hâlâ ulaşamamış, avanta ile talan bataklığının boğucu gazlarını üreten çarpık bir etiğin, sonradan görme estetiğinin ürünüdür.

\n

Şimdi Sultanahmetin Onaltı Dokuz hödüklüğe kurban olan siluetinin kabahatini, kendisi demimar!olan Kadir Topbaşın sırtına mı yükleyeceğiz yalnızca, yoksa bu çağdışı, etiğin toplumunun estetik duygusunun somut bir ürünü olarak mı göreceğiz?

\n

Zaten o siluet ile o mimar!başkanın her ikisi de aynı çarpık etiğin, aynı çarpık estetik yansımalarından başka nedirler ki?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları