Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Necdet Kut

24 Ağustos 2014 Pazar

Sevgili,
2012 14 Aralık’ta annemi yitirdiğimde, bir gerçeği dehşetle, ne yalan söyleyeyim biraz da kıskanarak fark ettim. Ben annemin tek çocuğu değildim, onun başka çocuğu hatta çocukları vardı.
Öğrencileriydiler onlar.
Onlar evlatlarıydılar. Ben de evladıydım. Ama öbür evlatlarıyla aralarındaki ilişkiye yabancıydım.
Annem öğretmenlikten emekli olalı uzun yıllar geçmişti. Ama gerek hastalığında gerek cenazesinde nasıl da haber alıp her dönemden, her yaştan eski öğrenciler çıkıp gelmişlerdi.
Sonra, bir anma gecesi yaptılar, hem göçüp giden hocalarını hem de uçup giden gençliklerini andılar.
Hepsini dışarıdan izliyordum, dediğim gibi ben onların ilişkisine yabancıydım.
O an düşündüm, benim de aynı ilişkiyi yaşadığım bir öğretmenim vardı:
Necdet Kut.
Annem ile aynı yaşta olan Necdet Hocam o sırada sağdı.
Onu da hafta içinde yitirdik.
İznik’te haberi Atila Alpöge’den aldım.
- Benim hocam değildi, ama biliyorum, önemli adamdı, derken aziz dostumun sesi titriyordu.

***

İlk demokrasi dersimi ilkokul 3. sınıfta Necdet Kut’tan aldım. Kulaktan dolma ne duyduysam ya da yarım yamalak ne okuduysam “Öztürkçeleşme” dediğimiz dil devrimine, tam bilmeden karşıydım. O tabii ki taraftardı. Ama ne zaman konu dönüp dolaşıp oraya gelse ve ne zaman karşıtlığımı dile getirmek için ağzımı açsam, bırakırdı beni konuşayım diye, sabırla dinlerdi bütün bir sınıfa karşı nutuk atmamı...
Öğretmene karşıt görüşü savunmayı, yani düşünce özgürlüğünü ilk ondan öğrendim.
Gerektiğinde yeniyetmelerle cicoz, kafa karış oynayan bu adamın, bize özgür düşünceyi öğretmeyi ilke edinmiş bir ilerici olduğunu anlayabilmem için aradan yılların geçmesi ve büyümem gerekecekti.
Hazırlık sınıfında, Tahsin Yücel’in bir yazısına eklediği mısraları okuduktan sonra şunu söylemişti:
- Bana sorarsan düzyazı ile ilgilen, bir de bakarsın ileride büyük bir öykücü, romancı olursun.
Evet, büyük yazarımız Tahsin Yücel’deki yazar dokusunu ilk keşfeden o olmuştu.
Oydu bütün öğrencilerini yıllar yılı, öğretmenliği bıraktıktan sonra bile izleyen.
Kocaman bir ailenin reisi olarak, bütün evlatlarını uzaktan da olsa aksatmadan izliyor, kim ne yapıyor, kim ne ediyor, sektirmeden biliyordu.
Yıllar önce bir araya geldiğimizde şunları söylediğini anımsıyorum:
- Senin o sıkıntılı yıllarında Tahsin ... kitabını çıkarmış, Genco Erkal ... oyununu sahnelemişti.

***

Necdet Kut öğretmendi, yani öğrenciye karşı yetkisi olan değil, sorumluluğu, sevgisi olan insandı.
1950 yılında Galatasaray’ın ilkokulunda, konuları araştırmacı metotla öğretirdi. Aktif metot denen yöntemle bize dersi araştırarak öğrenmeyi öğretti. “Öğretmen öğretir mi yoksa eğitir mi” dersen, her ikisini de yapardı.
Gütmezdi, yönlendirirdi, anlatmaktan çok düşünmeye sevk ederdi.
Öğretmenlik, gerektiği gibi yapılınca kutsal bir meslektir, öğretmen de kutsal bir varlıktır.
İyi öğretmen zengindir.
Öğrencilerinin sevgilisi Necdet Kut da müthiş sevgi zenginiydi.
Necdet Hocam’ın vefat haberini, Atila Alpöge’den telefonla İznik kıyısındaki Kerametaltı’nda haber aldığımda cenaze töreninin başlamasına 45 dakika vardı.
Yaşamımda en sevdiğim, en müstesna yere sahip yakınlarımdan birinin cenazesinde bulunamadım.
Benim durumumda olan çok arkadaş var.
Sanırım sonbaharda onun için Dernek’te bir gece düzenleyeceğiz.
Sevilen bir öğretmen olan annemi 2012 Aralık ayında yitirdim, Necdet Hoca’yı bu hafta.
Yani Sevgili, iki yıldan kısa bir sürede hem öksüz kaldım hem yetim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları