Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Nasıl Görünüyor? - 2

15 Kasım 2014 Cumartesi

PARİS - Fransa’nın Türkiye konusunda uzmanlaşmış gazetecilerinin önde gelenlerinden Marc Semo’nun, dün bu köşede yansıttığım Türkiye ve Erdoğan ile ilgili analizlerini sürdürüyorum. Söz yine Semo’da:
“Kimi zaman Erdoğan’ın savları doğru olduğu halde, itibar yitirdiğ için kendisine kulak verilmediğini söylemiştim. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri de Suriye konusundaki tutumu.
Bu konuda bir zamanlar Fransa ile Erdoğan Türkiyesi aynı çizgideydiler. İkisi de en başta Beşşar Esad’dan bir reformcu yaratmaya çalıştılar. Sonra ikisi de Suriye’ye müdahale ederek Esad’ın gitmesinin sağlanmasını savundular. İki ülke de Esad muhaliflerine para ve silah verdi.
Durum 2013’ten itibaren değişti. Fransa politikasında rötuşlar yaparken Türkiye eski politikasında sıkışıp kaldı.
Bununla birlikte, Erdoğan’ı tarafsız kalmadığı için eleştirenlere de katılamıyorum. Sekiz yüz kilometrelik bir ortak sınırda çıkan savaşın etkileri ne yaparsanız yapın size de bulaşır.
Ama İslamcılarla sıkı ilişkileri olan Erdoğan’ın geri adım atması da güç oldu.
Bugün ise gerçek bir İslamcı terör tehlikesi var Türkiye için.
Bugün artık bir gerginlik senaryosu için çok veri mevcut. Metastas tehlikesi Türkiye için de var. Avrupalıların hatasıyla, Avrupa içinde yer alması gereken Türkiye bir Ortadoğu ülkesi konumuna girdi. 

***

Türkiye’nin Ortadoğu’da bölgesel güç haline gelmesi de söz konusu. Ama burada Türk ordusunun durumu da çok önemli. Son operasyonlarla, hava kuvvetleri, deniz kuvvetleri büyük darbeler yediler.
Türkiye’nin bölgesel güç olmasından çokça söz edenler, milli savunma politikalarına değinmiyorlar. Türkiye, keşif uçağının Suriye tarafından düşürülmesi olayında bir bölgesel güç gibi davranmadı. Orada bölgesel güç, uçaksavar tesislerinin hiç değilse bir kısmını yerle bir ederdi. İsrail benzer bir durumda öyle davranırdı.
Sonra bölgesel güç konusunu gündeme getirenler, nükleer güç konusunda hiç konuşmuyorlar. İran’ın nükleer gücü olunca, Pakistan’ın da olduğu göz önünde bulundurulursa, Türkiye’nin durumu ne olacak?
İktidardan olsun, muhalefetten olsun, bu stratejik konulara değinen kimsenin çıkmaması beni çok şaşırtıyor.
Bölgesel stratejilerini oluşturmayan ülke bölgesel güç olamaz.

***

Kürt konusunda, Erdoğan, Turgut Özal’ın büyük hayalini kendine mal etti.
Kürt sorunundan söz ederken bir gerçeği vurgulamak zorundayız. Biliyorsunuz Kürdistan deyince, bir Kürdistan değil, birçok Kürdistan geliyor akla. Türkiye Kürdistan’ı, Suriye Kürdistan’ı, Irak Kürdistan’ı... Bütün bunların her alanda Avrupa’ya, Batı’ya, dünyaya açılmalarının tek yolu Türkiye. Özal bu kartı oynamak istiyordu.
Tayyip Erdoğan da aynı yolu tuttu.
Yalnız burada bir noktaya değinmek istiyorum: Şimdiye kadar Kürt sorununun çözümü Türkiye’de demokrasiyi güçlendirecek yol olarak görülürdü. Şimdi illa öyle olmayabileceği görüldü. Pekâlâ da, otoriter bir Erdoğan, otoriter Öcalan ve feodal Barzani ile anlaşarak, sorunu çözebilirler. Bunun da Türkiye’nin demokratikleşmesine büyük katkısı olur mu bilmem.
Bugün Türkiye, Suriye’deki iç savaşın da etkisiyle artan ciddi bir radikal İslam terörü sorunuyla karşı karşıyadır.
Bugün Türkiye şu üç çelişkiyle karşı karşıya:
1 - Sünni - Alevi.
2 - Kürt - Türk.
3 - İslamcı - Laik.
Bunlar büyük tehlikeler. Bunlar karşısında Erdoğan’ın en büyük sorunu kendiyle tutarlı olabilmektir.
Evet Erdoğan bir otoriterdir, birçok kusuru vardır. Ama başka kimse de yok ortada”
Evet sevgili okurlar, Türkiye ve Erdoğan, Paris’ten bir uzmanın gözüyle, hoşumuza gitse de gitmese de böyle görünüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları