Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Midas’ın Kulakları

06 Ocak 2015 Salı

Bu yazı yazılırken, TBMM Soruşturma Komisyonu, henüz karara varmış değildi.
Kararın fazla bir önemi yok. Haklarında yolsuzluk iddiası olan dört eski bakanın Yüce Divan’a sevki ile ilgili asıl oylama TBMM Genel Kurulu’nda yapılacak.
Onun de önemi yok. Çünkü olaylar öyle bir yere vardı ki, artık Yüce Divan da ikinci plana düştü.
Komisyon kararının beklendiği 5 Ocak günü Cumhuriyet’in spor sayfasında çıkan bir haber, bunun kanıtı; aynen aktarıyorum:
“HIRSIZ TEZAHÜRATI HEDEFİ ŞAŞTI
Beşiktaş taraftarı, Burak Yılmaz’ın 32. dakikada bir pozisyonda ofsayta düşmesinin ardından ‘hırsız’ tezahüratıyla tepki gösterdi. Siyah-beyazlı tribünler top Burak’ın ayağına geldiğinde aynı şekilde bağırarak tepkilerini dile getirdi. Bu arada saha kenarında görev yapan polisler ‘hırsız’ tezahüratını duyunca paniğe kapıldı ve tribüne doğru harekete geçti. Emniyet görevlileri tezahüratın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yapılmadığını fark edince yerlerine döndü.”
Haber bu.
Yalnızca, artık bir hırsız sözcüğünün bile dorukları rahatsız etmeye yettiğini söylemekle yetineceğim ve bu durumda bakanların Yüce Divan’a gidip gitmemelerinin önemi kalmadığı yolundaki görüşümü yineleyeceğim.

***

Olay, Kral Midas’ın kulakları efsanesini anımsatıyor.
MÖ. 738-696 yılları arasında yaşamış olan Frigya (başkenti Ankara yakınındaki Gordiyom) Kralı Midas, birden fazla efsaneye konu olmuştur.
Bunlardan biri de şudur:
Bir gün, Apollon ile Pan bir müzik yarışmasına girişir, Dağlar Tanrısı Timolos ile Midas’ı hakem tayin ederler.
Tanrı Timolos, oyunu, lirini çaldığı zaman peri kızlarını bile kendinden geçiren Apollon’a vermiş, ama Midas, tercihini keçi ayaklı Pan’dan yana kullanmış. Buna kızan Apollon da “bu kadar iyi müziği algılayamayan eşek kulaklı olmalı” diyerek Midas’ın kulaklarnı eşek kulaklarına çevirerek, cezalandırmış.
Eşek kulaklarını herkesten gizlemek isteyen Midas, işte o andan itibaren başını bir külahla örtmüş. Gel gör ki berberine tıraş olurken başını açmak zorunda kalmış imparator. Durumu gören berberini ise tehdit etmiş:
-Eğer kulaklarımdan kimseye bahsedersen, kellen gider!
Berber ne yapacağını şaşırmış, bir yandan sırrın ağırlığı altında eziliyor ve bunu mutlaka birine söylemek istiyor, öte yandan da kellesi için korkuyormuş.
Sonunda dayanamamış, dağ başında bir kuyu görmüş, içine eğilip haykırmış:
-Midas’ın kulakları eşek kulakları!Ses yankılanmış kuyuda:
-Midas’ın kulakları eşek kulakları... Midas’ın kulakları... Midas’ın kulakları... kulakları...
Yankılar, rüzgâra karışmış. Oradan çevreye yayılmış. Artık rüzgâr fısıldar, ağaçlar hışırdar, sular şırıldar olmuşlar hep aynı yankıyla:
-Midas’ın kulakları, eşek kulakları... Midas’ın kulakları eşek... Midas...   

***

Midas’ın ölümünün üzerinden 2700 yıldan fazla geçti. Artık Gordiyom ve çevresinde rüzgâr Midas’ın kulaklarını fısıldamıyor.
2700 küsur yıl sonra, artık o diyarlarda rüzgâr, ağaç, aynı türküyü çağırıyor:
-Hırsız var! Hırsız... sız... sız... sız... Bu durumda Yüce Divan yolu açılsa ne olur; açılmasa ne olur?
Şimdi denecek ki, kişi, aksine kesin bir yargı kararı olmadığı sürece masumdur. Masumiyet karinesi demokrasinin temel taşlarından biridir.
Doğrudur.
Doğrudur doğru olmasına ama, bu ilke demokrasilerde işler. Hani şu kuvvetler ayrılığı ilkesinin geçerli, yargının bağımsız olduğu, zulmün adalet diye nitelenmediği demokrasilerde.
Ama bizde artık ne kuvvetler ayrılığı kaldı, ne bağımsız adil yargı. O yüzden bütün ilklerle birlikte masumiyet karinesi de tarihe karıştı.
İyisi mi, biz yine, fısıldayan rüzgâra, hışırdayan yapraklara, şırıldayan suya kulak verelim.
Ne diyorlar?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları