Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kenan’sız Kenanizm

15 Mayıs 2015 Cuma

“Adam, övgülerin, tapınmaların doruğundan, nefretin, küçümsenmenin, horlanmanın çukuruna yuvarlandı. Bütün bunları yaşadıktan sonra gitti. Daha ne istiyorsun? Neden uğraşıyorsun!” demeyin!
Göçüp giden kişiyle uğraştığım yok. Benim derdim hâlâ sürmekte olan Kenanizm. Kenan gitti amenna, ama Kenanizm sürüyor, bu fena. Kenan Bey önemli değil, Kenanizm önemli.
12 Eylül’ü hatalı okumak, yalnız dünümüzü yanlış bilmek değil, ama aynı zamanda bugünümüzü anlamamak, yarınımızı da kavrayamamak sonucunu doğuracaktır.
Kenan Bey’in kendisini lideri, başrol oyuncusu sanarak, genel yanılgıyı çoğunlukla paylaşmış olduğu 12 Eylül darbesini irdelerken, yalnızca 11 Eylül 1980 koşullarına takılıp kalmak yanlıştır. Aslında, 12 Eylül’ün tabanında yer alan 24 Ocak kararları olduğuna göre, 24 Ocak 1980 koşullarına bakmak gerekir. 24 Ocak ve ondan önce gelen günler, Türkiye’de ekonominin tıkandığı, sistemi de tıkadığı gerçeğinin görüldüğü ve ülkenin küreselleşmeye eklemlenip yeni bir düzene geçmesi gerektiğinin, bunun kapitalizmin zorunluluğu olduğunun iyice belirginleştiği günlerdi.
24 Ocak 1980 kararlarını bu gözle okuduğunuz zaman her şey bütün açklığıyla ortaya çıkar.
Bu büyük değişimin, dönüşümün, 1980 Türkiyesi’nde baskı olmadan gerçekleşmesi, yaşama geçmesi güç, hatta olanaksızdı.
Bu dönüşümün sağlanması için otoriter bir yönetime ihtiyaç vardı. Bu otoriter yönetimle kimi dış sorunlar da daha kolay çözülürdü.

***

İşte bu koşullar yani 23 Ocak 1980 gününün koşullarıdır, 12 Eylül 1980’e can veren.
Bir kez 12 Eylül’ün temelinde yatan, etkenin 24 Ocak olduğunu kavrayınca, 12 Eylül gerçek anahtar kişisinin de 12 Eylül günü darbeyi yapan kişi olmayıp 24 Ocak ekonomik kararlarının mimarı olan kişi olduğunu anlamak daha kolaylaşır.
Genel yanılgının ürünü olarak, herkes 12 Eylül günü, en önde görünen Kenan’a gözünü dikmişken kısa boylu bir adam sessizce, ekonomi yönetiminin dizginlerini ele alıyordu.
Kenanizm vesayetçilik ile pragmatizm karması olan 12 Eylül’ün baskıcı yönüydü. Kenanizmi Kenan ile sınırlı sanmak, olayın yalnızca askeri yönünü görmekti.
Eğer bu bakış doğru olsaydı, Kenan’ın gitmesi, askerlerin bitmesiyle birlikte 12 Eylül’ün bütün kurumlarının, bütün kurallarının da ortadan kalkması gerekirdi ki öyle olmadığı da görüldü.
Türkiye’nin küreselleşen kapitalizme eklemlenme amacı, bugün de sürüyor. Burada hemen belirtmeliyim ki, bunun böyle olup olmadığını tartışmak, Türkiye’nin bu girişiminin kaçınılmaz olduğunu ileri sürenleri yanıtlamak değil amacım.
Ama burada üzerinde durmak istediğim nokta, bu küreselleşmeye eklemlenme sürecinin Türkiye’de bir türlü demokrasi için de gerçekleşememesidir.

***

Kenanlı Kenanizm döneminde de böyleydi bu, Kenansız Kenanizm döneminde yani bugün de...
Bütün bu dönemlerde Türkiye belirli mesafe aldı ama yine çıkmazlara saplanmaktan kurtulmadı.
Bugün de küreselleşen kapitalizm ile eklemlenme çabaları sürüyor, bugün de soygun düzeninin sürmesi için, yargı nötralize ediliyor, mezhepçi-tarikatçı militer bir politikanın egemen olması için ordu dizginleniyor, kimi politikaları sürdürmek için her türlü baskı deneniyor ama ne sürdürülebilir bir kalkınma sağlanıyor, ne toplumsal barış, ne de demokrasi.
Kenan gitti. Kenanizm sürüyor.
Acaba diyorum, bu çarpık durumun nedeni vesayetin asıl gerekçesi 12 Eylül’den daha çok, onun da itici gücü olan 24 Ocak esprisi mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları