Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Je Suis Charlie’

11 Ocak 2015 Pazar

Sevgili,
Bugün, İngiltere, Almanya, İtalya, İspanya başbakanları Paris’te Fransız Cumhurbaşkanı François Hollande’ın yanında yürüyecekler. İnsanlar sel olup akacaklar Paris’te ve haykıracaklar:
- Je suis Charlie (Ben Charlie’yim).
Eşsiz dostum Erim Gözen sayesinde, daha Hara - Kiri olduğu dönemden bildiğim Charlie Hebdo, kolay yutulur bir lokma değildir. Bugün Paris’te yürüyecek politikacıları temsil ettikleri zihniyete, uyguladıkları politikalara Allah ne verdiyse giydirir, veryansın eder.
Charlie Hebdo mizahın zarifini değil irkilticisini seçmiştir. Bütün tabulara saldırır.
Fransa’nın iki efsanevi Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle ile François Mitterand’ın ölümlerinin hemen ertesinde yayımladığı karikatürleri görseydin tüylerin diken diken olurdu.
Hiç kuşkun olmasın ki, birkaç gündür başta Paris olmak üzere Fransa’nın, Avrupa’nın ve dünyanın dört bir yanında, “Ben Charlie’yim” diye gösteri yapanların önemli bir bölümü, Charlie Hebdo türü mizahı pek de içtenlikle sevmezlerdi.
Peki bu insanlar, Charlie Hebdo’nun ne olduğunu bilmediklerinden mi “Ben Charlie’yim” diye çıkıyorlar sokağa?
“Ben Charlie’yim!” diyenlerden biri olarak, söyleyebilirim ki, hayır.

***

Herhalde, bugün Paris’teki gösteride yer alacak olanların büyük kısmı da benim gibi, hatta pek olasıdır ki, daha da fazla Charlie Hebdo’nun biçemini irkiltici, itici buluyorlar, kimi değerlendirmelerini gülmekle birlikte rahatsız edici bulup “Bu kadar da olmaz yahu!” diyorlardır.
Ama yine de bir dayanışma yürüyüşünde, gösterişin ötesinde içtenlikle yer almış olduklarına inanıyorum.
Öyle de olmalıydı.
Charlie Hebdo rahatsız edici ve irkilticiymiş, olsun! Kimilerine göre mizah rahatsız edici, irkiltici olmak zorundadır.
Benim için, senin için, o Avrupalı bakanlar için öyle olmayabilir. Olmasın, fark etmez!
Arkasından yürünen mizah biçemi değil, düşünce özgürlüğüdür.
Şiddete başvurmadığı ya da insanları nefret ve şiddete davet etmediği sürece fikir özgürlüğü, kimilerini, hatta toplumun çoğunluğunu, düşündürmeyi, silkelemeyi, sarsmayı, irkiltmeyi de içerir.
Bunun sınırı, şiddet çizgisine kadar uzanır.
Tabularını sarsan girişimlere kızabilirsin, ama şiddete başvurmadıkları, şiddet ve nefreti davet etmedikleri sürece onları engelleyemezsin!
Karşındakinin mizahının biçemini ve dozunu sen ayarlayamazsın, o kendisini ayarlamakta özgürdür. Sen ise beğenmezsin, yanıtlarsın, ama o kadardır.
İşte, bugün Paris’te yürüyen Batılı siyasetçiler bunu simgeliyorlardı.

***

Sardunyaya Ağıt Değerli Cumhuriyet okuru Furkan Ayhan, geçen pazar bu köşede sözünü ettiğim (ama yayımlamadığım) şiirin Can Yücel’e ait olmadığını, bunu düzeltmem gerektiğini söylüyor ve ekliyor:
- Düzeltmenizde bir de Can Baba’nın enfes “Sardunyaya Ağıt”tan bir bölüm olursa ne mutlu Can Baba’yı sevenlere...
Furkan Ayhan’ın çağrısıyla “Sardunyaya Ağıt”ı birlikte analım:

“İkindiyin saat beşte
Başgardiyan Rıza başta
Karalar bastı koğuşa
İkindiyin saat beşte.

Seyre durduk tantanayı
Tutuklayıp sardunyayı
Attılar dikkapalıya
İkindiyin saat beşte

Yataklık etmiş zaar
Suçu tevatür ve esrar
Elbet bir kızıllığı var
İkindiyin saat beşte

Dirlik düzenlik kurtulur
Müdür koltuğa kurulur
Çiçek demire vurulur
İkindiyin saat beşte

Canların gözü yaşta
Aklı idamlık yoldaşta
Yeşil ölümle dalaşta
Sabahleyin saat beşte”

Bu arada, can dostum, sınıf arkadaşım Teoman Ekim’in bir uyarısı var. Dünkü yazının 14, satırındaki “sanmadan” sözcüğünün başındaki “U” harfi basım hatası olarak çıkmamış.
Teoman’ın uyarısıyla onu da düzeltiyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları