Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Ergenekon’un amacı

24 Nisan 2016 Pazar

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Ergenekon davasıyla ilgili olarak verilen mahkûmiyet kararlarını bozdu.
Bu olay karşısında en büyük yanlış, “Yaşasın adalet! Türkiye’de hâkimler var!” diye haykırmaya kalkmaktır.
Önce şu soruya yanıt vermek gerek:
- Eğer Ergenekon kumpasının düzenleyicileri birbirlerine düşüp aralarında çirkin hesaplaşma sürecine girmeselerdi, bu büyük dalavere ortaya çıkabilir miydi?
Bu soruya vereceğiniz yanıt “bozma”nın temelinde yatan etkenin bir yargı kararı mı, yoksa bir siyasi karar mı olduğunu aydınlatacaktır.
Bu konuda iyice aydınlandıktan sonra karar vermeliyiz “Türkiye’de yargıçlar var!” demeye.
Bugün Türkiye’de yargıçlık yapan insanlar içinde yürekli, namuslu, bağımsız vicdanlı kişiler var.
Ama bu Türkiye’de yargıçlar var diyebilmek için yeterli değil.
“Türkiye’de yargıçlar var!” denilebilmesi için, yargıcın bağımsızlığının, tarafsızlığının, kurumsal güvencelerinin olması, yargının siyasi iktidarın veya herhangi bir başka güç odağının müdahalelerinden masun kılınmış olması gerekmektedir.
Üstelik bütün bunların olmuş olması da yetmez, ayrıca bunun olduğuna vatandaşın da inanması, huzur içinde uyuyabilmesi de gerekir.
Acaba izan sahibi kim, şu anda durumun böyle olduğunu söyleyebilir?

***

“Ergenekon olayının ardında bir darbe girişimi var mıydı” sorusu abestir.
Dünya âlem biliyor ki, Ergenekon kumpası sivil darbecilerin, girişimlerinin başarıya erişmesini engelleyebileceğini düşündükleri (illa öyle olması gerekmez, öyle olduğunun düşünülmesi yeterlidir) güçleri tasfiyeye yönelik bir harekettir.
Devletin erkini ele geçirerek, devletin niteliğini baskı, korku sindirme amacıyla güç kullanarak değiştirmeye koyulanların sivil darbe girişimleri vardır Ergenekon komplosunun ardında. Yalnızca darbe girişiminin gerçek failleri suçlananlar değil, suçlayanlar koalisyonudur.
Koalisyonun siyasi iktidar kanadıyla cemaat kanadı, davanın savcılığı dahil her evresini eşgüdüm içinde götürmüşlerdir.
Bu arada hemen belirtmek gerekir ki, Ergenekon davası münferit değil, Balyoz ve diğer aynı hedefe yönelik davalarla birlikte bir davalar manzumesidir.
Ergenekon davasının bu kadar kapsamlı tutulması ve ucu açık bir şekilde sürdürülmüş olması, İlhan Selçuk’tan ölüm döşeğindeki Türkan Saylan’a kadar çok geniş bir çevreye yayılması, hep toplumsal dengelerin demokrasi ve laikliğe karşı sivil darbeye elverişli ortamı yaratacak biçimde yeniden oluşturma çabasının ürünüdür.
Davanın savcısı dahil, zulüm mekanizmasının bir sürü unsurunun kaçmış olması, suçlamaların asılsızlıklarının sübut bulması komplonun başarısız kaldığını gösterir mi?
Bu soruya da yanıt verirken bazı hususları göz önünde bulundurmak gerekir.
Koalisyonun cemaat kanadı kaçıp saklanırken, onu geçmişte azmettirmiş olan ve girişimleri için bütün olanakları sağlayan siyasi kanadın hâlâ iktidarını, üstelik de gücünü artırarak sürdürdüğünü görmezden gelemeyiz.

***

Ayrıca Ergenekon davasının ardındaki amaç, devletin demokratik laik niteliğini, kitleleri sindirerek değiştirmeyi amaçlayan sivil darbe, kendine çizdiği yolda hızla ilerlemektedir.
Ergenekon davası sürecinde uyum içinde çalışan koalisyonun bozulmuş olması, darbenin hedeflerinde ve kazanımlarında herhangi bir değişiklik yapmamıştır.
Kısaca Ergenekon olayını iyi okumak zorundayız.
Ergenekon zulmünün bir aşaması geride kalmıştır. Ama zulüm mekanizmasını çalıştırmakla hedeflenenlerde başarı kazanılmıştır.
Sivil darbe bugün, Ergenekon’un ilk günlerinde olduğundan daha güçlüdür.
Komplonun cemaat kanadı ve görünürdeki savcısı güç durumda olmakla bilikte, olayın asıl faili ve davanın gerçek savcısı ve yargıcı, sivil darbenin gerçek önderi gayet sağlam konumdadır.
Daha da beteri, yeni “Ergenekon”ları önleyecek demokratik güvencelerin tümünden de yoksunuz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları