Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Emrin olur sultanım!’

14 Ocak 2016 Perşembe

-Aydın müsveddeleri!
- Kendilerine güya akademisyen unvanı yakıştıran güruh!
- Karanlıksınız, karanlık!...
Bu sözler aydınların dilekçeyle başvurdukları Kenan Evren tarafından 1984’te söylenmiş değil.
Bu sözler, Tayyip Erdoğan tarafından dünyanın 89 üniversitesinden 1128 akademisyene hitaben kullanılıyor.
Olay, 1984 15 Mayısı’nda kendisine bir dilekçeyle başvuran aydınlara Kenan Evren’in gösterdiği tepkiye benziyor.
Tayyip Bey, Kürt sorunu ile ilgili bildiri yayımlayan bu akademisyenlerin Türk olanlarının yaptıklarının bedelini ödeyeceklerini de şu sözlerle belirtiyor:
- Devletin ekmeğini yiyip de bu devlete düşmanlık edenler hiç vakit kaybedilmeksizin, en kısa sürede hak ettikleri cezaya çarptırılmalıdırlar.
Hükmün oluşturulması için bu emir yeter.
Şimdi ilgili ilgisiz bütün makamlar, durumdan vazife çıkararak, gereğini yapmak üzere harekete geçmiş bulunmaktadırlar.
Nitekim YÖK hemen harekete geçmiş ve gereğini yapacağını açıklamıştır.
Onun yanı sıra, yeraltı dünyasının kimi ünlü simaları da temennahı çakmışlardır:
- Emrin olur sultanım!
Onlara kimi savcılarla, kimi yargıçların da katılacaklarından kuşkunuz olmasın!

***

Düzen “Emrin olur sultanım!” düzenidir.
Bu düzende herhangi bir konuda, birine kızdı mı Sultan buyurur:
- Bedelini ödeyecekler!..
Bu komut yeterlidir, ya idare harekete geçer ya yargı. Önemli olan “bedelini ödeyecek” buyrulanın defterinin dürülmesidir.
Defter dürme, tayin, ceza, işine son verme şeklinde bir idare tasarruf biçiminde de olabilir veyahut da ilgili kişi özel sektördeyse, patronuna baskıyla işinden attırma şeklinde, hür teşebbüs girişimi biçiminde de...
Ya da yargı kararıyla da dürülebilir defter.
Eskiden ülkede yargıçlar olduğundan, hatta kimi askeri yargıçlar bile bu kategoriye girdiklerinden yargı yoluyla defter dürmek bu kadar kolay değildi. Artık o günler geride kalmıştır.

***

“Emrin olur sultanım!” düzeninin hünerleri yalnız bunlardan ibaret de değildir. Artık her şeyi devletten bekleme dönemi tarihe karışmıştır.
Bu noktada, artık sivil toplum devreye girer.
Sivil toplum kuruluşları ya ikna yöntemiyle çalışır ya da ifna (ortadan kaldırma). İkna ile ifna yöntemleri arasında geçirgenlik söz konusudur.
İkna yöntemi mahalle baskısı şeklinde tezahür eder. Mahalle baskısında birey gönül rızasıyla ikna oldu oldu, olmadıysa eğer, “nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdirden anlamayanın hakkı kötektir” ilkesi gereği kötek aşamasına geçilir. Kötek aşaması da, manevi olarak yok etmek olan toplumsal linç yöntemiyle uygulanabileceği gibi düpedüz ifna yolu da tutulabilir. Bunun için de zaman zaman yeraltı dünyasının güçlerinin “ikna edici erkinden” yararlanılabilir.
Akademisyenlerin özüne katıldığım, kimi sözünü ise tartışabileceğim, bende zaman zaman Kürt sorunu ile terör sorununu birbirine karıştırıyor izlenimi uyandıran bildirilerinden sonra, “Emrin olur sultanım!” düzeninde olacak olanları bu şekilde anlatırken orada bulunan bir dostum sözümü keserek sordu:
- Sen şimdi onu bırak da söyle! Başkanlık düzeni ile memlekete dikta gelir mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları