Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Düzenin Adı

12 Şubat 2015 Perşembe

Samuel Beckett’in 1948’de yazdığı “Godot’yu Beklerken”, izlenmesiyle kıyaslanamaz bir üne kavuşmuş, adeta deyim olmuştur.
Vladimir ve Estragon’un gelmeyeceği daha baştan belli olan Godot’yu nafile bekledikleri, absürdün mantığını yansıtan oyun, başka türlü cereyan etseydi yine absürd olabilirdi.Örneğin Godot, oyunun başından sonuna kadar sahnede olup da, Vladimir ve Estragon onu yine bekleselerdi de absürdlük açısından aynı olurdu.
Sürekli tartışıyoruz:
-Başkanlık rejimi diktayı getirir mi? 2015 seçimlerinin getireceği rejime ne ad
koymak gerekir?
Diktaya daha ne kadar kaldı?
Yani Godot’yu bekliyoruz.
Oysa Godot burada, tepemizde, üstümüzde. Onu görmek için daha ne bekliyoruz ki?
Dün yapılan Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay başkanlıkları seçimlerine bakın!
Her ikisine de hükümete değil, bizzat Cumhurbaşbakan’a yakın kişiler seçilmiştir.
İlk demeci “Yürütme ile ahenkli çalışacağız” olan Yargıtay Başkan’ı İsmail Rüştü Cirit de, sonucunun ne olacağına bile bakmaksızın, anayasal denetimin bizatihi kendisini bile darbe olarak niteleyen eski Polis Akademisi Başkanı Zühtü Arslan da Türk yargısına hayırlı olsunlar!

***

Hiçbir şey bu son seçimlerden daha açık gösteremezdi bugünkü yargının halini.
Bütün bunlardan sonra, 2015 seçimlerini falan beklemeden, düzenin adını netlikle koyabiliriz:
-Güçlendirilmiş zulüm rejimi. Düzen zulüm düzenidir, çünkü adaletin olmadığı düzenler, zulüm düzenleridirler.
Kuvvetler ayrılığının yerine Mümtaz Soysal’ın deyimiyle kuvvetler yapışıklığının egemen olduğu sistemlerde bağımsız yargıdan söz etmek mümkün değildir.
Bağımsız olmayan yargı da, hiçbir halükârda adil değildir.
Adil yargının olmadığı yerde, rejimin adı, ister başkanlık olsun, ister parlamentarizm, aslında özü, zulüm rejimidir.
Öyleyse artık düzenin adı konmuştur:
Güçlendirilmiş Başkan Baba Zulmü düzeni.
Bu düzende kuvvetler birliği sistemiyle,
yargıçların yalnızca iktidar yandaşı olması yetmez, ayrıca içlerinden en bağımlılarından oluşturmak gerekir yüksek yargıyı.

***

Sistemlerin adlarını çok tartışıyoruz.
Oysa bunların gerekleri yerine getirilmediği, denge mekanizmalarının tümünün eksiksiz çalışmadığı zamanlar hiçbiri bir anlam ifade etmez.
Örneğin, Türkiye’de günümüzde, yargının bağımsız olmasının da bir anlamı yoktur. Çünkü iktidar pek de âlâ, işine gelmeyen yargı kararını uygulamayacağını ilan edebilmekte ve keyfince uygulamazlık edebilmektedir.
Bu durumda, yargı bağımlı olsa ne olur bağımsız olsa ne olur?
Aynı şekilde adaletin tecelli etmediği düzen zulüm düzeni olduğuna göre, başkanlık kılıflı olsa ne olur, parlamenter kılıflı olsa ne olur?
Birinde başkancı zulüm düzeni olacaktır, ötekinde parlamenter zulüm düzeni.
Düzenimiz, kendine özgülüğü yeni deyimler bulunmasını gerektiriyor.
Ve absürdün düzeni, parlamenter zulüm, başkanlıkçı zulüm gibi absürdün deyimlerini gündeme getiriyor.
Anayasa Mahkemesi emekli üyesi, Anayasa hocası Prof. Dr. Mehmet Sağlam, bize özgü durumun yarattığı koşullar için iki yeni kavram daha geliştirmiş:
“Parlamenter Başkanlık” ve “Tarafsız Yandaşlık”.
“Bunlar nedir” derseniz yanıtı açık:
-Parlamenter başkanlık bugünkü sistemimiz. Tarafsız yandaşlık da bugünkü “tarafsız adil!” yargının konumu.
Bu durumda haziranda, kırk katır ile kırk satır arasında seçim yapacağız. Meğer ki iktidar değişe!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları