Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Brüksel Cephesinde Yeni Bir Şey Yok

24 Ocak 2014 Cuma

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, AB yetkilileri ile görüştüğü Brüksel gezisi, çeşitli açılardan ele alınıyor. Gezinin şu tümceyle özetlenebileceğini sanırım:
- Brüksel cephesinde yeni bir şey yok.
Gerçekten de, Erdoğan’ın Brüksel gezisinde beklenenin dışında hiçbir şey olmadı.
Gerçi iki taraf da güya beklentilerini elde etti ama sözde beklentilere onları beklediği söylenen taraflar bile inanmıyorlardı.
Kısaca özetlemek gerekirse AB tarafı, Tayyip Erdoğan’ın yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkeleri konusunda kendisine bulunulacak telkinlerden etkileneceğini gerçekte sanmıyordu. Sanmak için saflığın da ötesine geçilmiş olması gerekirdi.
Başbakan’ın AB yetkililerine ne söyleyeceği de büyükelçiler toplantısında yaptığı konuşmada zaten belliydi.
Kendisi demokrasi ilkelerine bağlıydı ama devlet içindeki paralel güçlerin komplosuyla karşı karşıyaydı. Onunla mücadele etmekteydi. Yoksa, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı gibi demokrasi ilkeleriyle bir alıp veremediği yoktu.
Tayyip Bey’in bu açıklamaları inandırıcılık açısından yeterli miydi ve muhataplarını ikna edebilmiş miydi?
Pek sanmıyorum.
Türkiye’de ne olduğunu dünya âlem gayet iyi biliyor.

***

Hemen belirtmek gerekir ki, eğer pohpohlayıcı resmi açıklamalara bakarsanız, edineceğiniz izlenim daha değişik olabilir.
Ancak Brüksel kulislerinde dolaşan söylentiler, kapalı kapılar ardında yapılan konuşmalarda AB yetkililerinin Türkiye’de rejimin niteliği konusundaki endişelerini açıklıkla dile getirdiklerini belirtmekte.
Burada şu soru geliyor akla:
- Acaba Tayyip Bey’in yeni bir “one minute” çıkışında bulunması ihtimali muhatapları üzerinde ne kadar caydırıcı bir rol oynamıştır?
Soruyu yanıtlarken iki hususu gözden kaçırmamak gerek:
Bunlardan birincisi, Türkiye’yi kendine sıkı şekilde bağlı ama yine de dışında tutmak amacında olan AB yetkililerinin, tam üye yapmaya hiç de niyetli olmadıkları Türkiye’deki rejimin demokratik yapısı ile ilgili kaygılarının sınırlı olduğudur.
İkinci unutulmaması gereken husus da, “one minute” çıkışının Türk iç kamuoyuna yönelik olduğu ve bu sebeple kapalı kapılar ardında değil, kameraların bulunduğu açık toplantılarda kullanıldığıdır.
Bu açılardan bakıldığı zaman, kapalı kapılar ardında bir restleşme olmasını beklemek abestir.
Peki, Avrupalı muhaliflerin endişelerini dile getirmeleri Tayyip Bey üzerinde etkili olmuş mudur?

***

Doğrusu, AB’li ev sahiplerinin Tayyip Bey’e endişelerini iletmelerinin çok etkili olmasını beklemek de saflıktır.
Çünkü AB’nin elinde Türkiye’ye karşı uygulayabileceği herhangi bir yaptırım yok.
Tayyip Bey de ve artık bütün Türkiye de AB’nin Türkiye’yi tam üye olarak içine almayacağını gayet iyi biliyor. Ayrıca Erdoğan ile Türkiye’nin bu gerçeği çok iyi bildiğini de AB biliyor.
Bu durumda uyarı ya da telkinin, zaten yapısı gereği ona uyması beklenmeyecek olan Erdoğan üzerindeki etkisi ne olabilir ki?
Peki, bu karşılıklı kuşku Türkiye-AB ilişkilerini olumsuz etkileyebilir mi?
Pek fazla da etkilemez, daha doğru deyişle bugünkü durumda değişiklik oluşturmaz.
AB’nin gelecekteki hedeflerinde Türkiye yok.
Erdoğan’ın da gelecekteki hedeflerinde Avrupa yok.
Bu durumda Türkiye’nin gelecekteki hedefinde Erdoğan olduğu sürece, bu ilişkilerde herhangi bir ilerleme ve gelişme olacağını sanmak hatadır, tabii bu Türkiye- AB ilişkilerinin önündeki tek engelin Erdoğan olduğu anlamına gelmiyor.
Bütün bu gerçeklerin ışığında, Erdoğan’ın gezisinin AB-Türkiye ilişkilerine etkisi açısından “Brüksel cephesinde yeni bir şey yok” demek hiç de yanlış olmasa gerek.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları