Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Böyle kolay kanan her şeye müstahak

01 Aralık 2016 Perşembe

25 Kasım tarihli Hürriyet’in 25. sayfasında Ertuğrul Özkök’ün “Ne Güzel Geceydi O Ne Güzel Bir Umuttu” yazısını okuyunca, hayretten küçük dilimi yutayazdım.
Özkök bu yazısında, 3 Ekim 2005 günü başlayan Türkiye - AB üyelik müzakerelerinin önünün açılmasından bütün Türkiyen’in, hatta Türkiye’nin komşularının duyduklarını ileri sürdüğü sevinci, nasıl paylaştığını anlatıyor.
Özkök yazısında sevinç gecesi olarak nitelediği ama tarihini vermediği gece sırasında Abdullah Gül’ün hepimizin başbakanı olduğunu, Tayyip Erdoğan’ın da AKP Genel Başkanı olarak, AB üyeliği konusundaki ısrarı ile hepimizin gönlünde taht kurduğunu söylüyor.
Yazıda “büyük sevinç gecesi!”nin tarihi verilmediği için müzakere sürecinin başladığı 3 Ekim 2005’in mi, yoksa Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile üyelik sürecini olumlu karşılayan önergeyi büyük çoğunlukla onayladığı, parlamenterlerin, ellerindeki “Yes” “Oui” “Ja”, “Si”, “Evet” yazılı pankartları kameralara sallayarak, gösteri yaptığı günün gecesi mi, ya da AB ile Başbakan Erdoğan başkanlığındaki Türk heyetinin müzakere süresinin başlaması konusunda anlaşmaya vardıkları 17 Aralık 2004 gecesi mi kastediliyor belli değil.
Ama yazar bütün ülkenin Brüksel’den gelen haberi beklediğinden söz ettiğine göre, 17 Aralık 2004’ü kastediyor olsa gerek.

***

Hemen belirtmek isterim ki, bu olaylardan hangisini kastediyor olursa olsun, o sıralarda Abdullah Gül’ün başbakanlık dönemi sona ermişti ve Başbakan Tayyip Erdoğan idi.
Ertuğrul Özkök’ün belleğinin azizliğine kurban gitmesinin sonucu olan yanlışının pek önemli olmadığı söylenebilir.
Ama, uzun süre Hürriyet’i yönetmek gibi önemli görevlerde bulunmuş yılların gazetecisi Ertuğrul Özkök’ün Türk halkının kandırılmasını amaçlayan bir algı operasyonunu bu kadar kolayca yutup onun bir parçası haline gelmiş olması son derece vahimdir.
Tayyip Erdoğan’ın 17 Aralık 2004’te Avrupalı liderlerin önüne koydukları ve müzakere sürecinin tam ve eşit üyeliğe varmayacağını tescil eden belgeyi imzalamasının, aslında tam üyeliğe yürüme sürecini başlatmadığı, tam tersine bundan feragat anlamını taşıdığı konusunda uyarıldığını, ama gerçek amacı AB’ye tam üyelik olmayıp müzakere sürecinin sağlayacağı elverişli ortamda ülkedeki dengeleri allak bullak ederek, gizli gündemi rejim değişikliğini yaşama geçirmek olan Tayyip Bey’in tüm uyarıları kulak arkası ederek, serbest dolaşım konusu dahil kalıcı derogasyonları kabul ederek, üyeliğin önünü kapattığı aşikâr olan sürece balıklama daldığını 22 Kasım Salı günü bu köşede yayımlanan “Oyun bitti” başlıklı yazıda belirttiğim için, tekrarlamaya gerek görmüyorum.
Burada altını bir kez daha özenle çizmek istediğim husus, oynanan oyunun tek taraflı olmayıp iki yönlü olduğudur.

***

Bu gibi halkı yanıltmaya yönelik algı operasyonları, politikacıların tek başlarına yürütebilecekleri şeyler değildir.
Bu aldatmaca girişiminin başarıya ulaşabilmesi için, medyanın da işbirliği şarttır.
Geçen zaman içinde Avrupa ülkeleri medyalarında yayımlanan haberler ve yorumlara bakıldığında bu güçlerin kandırmanın fark edilmesini sağlayacak her şeyi yaptığını görüyoruz.
Bizim basının tutumu konusunda bir fikir edinmek için ise Ertuğrul Özkök’ün söz konusu 25 Kasım 2016 Cuma tarihli yazısına bakmak yeterlidir.
Yazıda anlatılanlar, Özkök’ün algı operasyonu oyununa bütünüyle dahil olduğunu gösteriyor.
Burada soru Özkök’ün bu oyuna bilerek mi dahil olduğu, yoksa kandırılarak mı alet olduğudur.
Ertuğrul Bey’in zekâ düzeyi ve tecrübesi göz önünde bulundurulduğunda, ikinci olasılık bana zayıf görünüyor.
Bir an için kandırıldığını düşünsek bile, yine de sonuç değişmiyor. Çünkü ister toplumun çoğunluğu olsun, ister gazetecisi bu kadar kolay kandırılan herkes, başına gelen her şeye müstahaktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları