Bir Aydın: Esin Afşar

20 Kasım 2011 Pazar
\n

Sevgili,

\n

Son zamanlarda sıkça gittiğim, Teşvikiye Cami avlusunda, son yolculuğuna çıkanları uğurlayanlara bakarken hep aynı hisse kapılıyorum.

\n

Sanki avludaki bizler, taht misali o musalla taşındaki bir namazlık saltanatsıramızı tevekkülle bekleme sırasındaymışız gibi geliyor. Perşembe günü, bunları düşünürken bir dostun Nasılsın?sorusuyla karşılaştığımda birden ağzımdan şu sözler döküldü:

\n

- Henüz burada tahttakisıramın gelmesini bekliyorum.

\n

Buna da bir haller olmuş der gibisinden ters ters baktı suratıma.

\n

Bana sorarsan, bunları tek düşünen ben değilim; dostların arasında da aynı şeyleri aklından geçirenler eminim vardır.

\n

Doğrusunu istersen Esin Afşar için bunu hiç düşünmemiştim. Çünkü o benim için hep gençti ve ölüme çok uzaktı.

\n

Onu hasta iken görmediğimden hep genç olarak anımsayacağım ve bende hep gençliğimizin simgesi olarak kalacak.

\n

Esin Afşar ardında ne bıraktı?” sorusuna kendi şu yanıtı vermiş:

\n

- Evlatlarıma eserlerimle, ödüllerimden başka bir şey bırakmıyorum.

\n

***

\n

Bilmiyorum bunu söylerken en büyük eseri olan yaşamı boyunca bıkmadan usanmadan sürdürdüğü aydın tavrını yanionurunuda bıraktığı iftihar vesileleri arasında sayıyor muydu?

\n

Belki de, Sinanoğullarının çocukları arasında, bu tavır son derece de doğal kabul edildiği için sanki çok olağan bir şeymişcesine üzerinde durulmadan yaşanıyordu.

\n

Esin Afşar Aydınlar Dilekçesini Kenan Evrene sunan heyet mensubu olarak, daha o anda tarihi onur mangasındaki yerini almıştı.

\n

Aydınlar Dilekçesi tarihimizin en büyük onur vesilelerinden biri ve 12 Mart utancımızın lekesini silen bir aydın yiğitliği belgesidir.

\n

Düşün ki, topa - tüfeğe devletin erkine sahip olan diktatöre, kendi yüreklerinden başka hiçbir şeyleri olmayan bir avuç aydın, Biz buradayken bunu yapmana izin vermeyiz!diyorlardı.

\n

12 Eylülün utanç ve karanlığı anımsanırken bu olayı da akıldan çıkarmamak gerek.

\n

Aydınlar Dilekçesi olayının önemini kavramayanlar ya da küçümsemek isteyenler, imzacılarının sayısının az olduğunu ileri sürerek olayı sulandırma peşindedirler.

\n

Oysa o dönemin kısıtlı iletişim olanakları altında imkân olsaydı, çok daha geniş kitlelerin imzaya hazır oldukları gerçeğini bırak bir yana ama aydın tavrında asıl önemli olanın nicel değil, nitel yanı olduğunu nasıl görmezden gelebiliriz ki?

\n

***

\n

Fransada Nazi işgali döneminin yüz akı, direnişçilerin sayılarının ne kadar az olduğunu, hatta işbirlikçilerle, hiçbir şey yapmadan edilgin duranlar karşısında azınlıkta olduklarını öne çıkararak direnişin o şanlı yanını gölgelemek mümkün mü?

\n

Evet aydın tavrının ortaya konmuş olması yani nitel yanı önemli, nicel yanı değil.

\n

Esin Afşar örneğinde aydın tavrının bir başka özelliğini de görmek mümkün.

\n

Aydın, bizde kimilerinin kasten çarpıttıkları gibi halkından kopuk değildir.

\n

Bari doğumlu, diplomat kızı Esin, tezek yakılan kerpiç evlerde büyümemiş olmasına karşın ezgilerinde tınılarında halkıyla bütünleşmeyi gerçekleştirmiş biriydi.

\n

Aydın tavrının bir başka özelliğini de yine Esin de görmek mümkündü.

\n

Her şey Esin Afşarın üstüne vazifeydi. Özgürlükler ve demokrasi için mücadele ederken, gürültü, sigara dumanı gibi kimi konular onun için ikincil sorunlar olarak, kenara atılacak türden değildi.

\n

O yüzdendir ki, Evrene karşı da mücadele etti, sigaraya karşı da. Yani muzırı büyük küçük diye ayırmadı.

\n

Esin Afşar, ardında eserlerini, onur dolu aydın tavrını bıraktı bize...

\n

Bir de büyük özlemi...

\n

Özlenenler âlemindeki yerini almış diğer benzerleri gibi onu da çok özleyeceğiz.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları