Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

'Artık Darbe Olmaz'

04 Temmuz 2013 Perşembe

TSK İç Hizmet Yasası 35. madde değişikliği TBMM Savunma Komisyonu’nda CHP’lilerin de oylarıyla kabul edildi.
Zaten kimsenin, Cumhuriyeti koruyup kollama diye anılan bu maddenin kalmasını istediği de yoktu.
Nitekim CHP’liler biri 2010, öbürü 2011’de olmak üzere bundan önce iki kez söz konusu maddenin kaldırılması için Meclis’e başvurduklarında, AKP oylarıyla akemete uğratılmışlardı. Bu da AKP’nin son girişiminin içtenliği konusunu açıklar. Cumartesi günü bu köşede, Türkiye’nin asıl sorununun sivil vesayet olduğu dönemde, askeri vesayeti kaldırıyoruz şovunun bir aldatmaca olduğunu belirtmiştim.
Bugün de 35. maddenin kaldırılmasının askeri darbeleri sona erdirip erdirmeyeceği konusu üzerinde durmak istiyorum.
Mantıken açıktır ki,
“35. madde kalktıktan sonra askeri darbe olmaz” ya da “bundan böyle askeri darbelerin olmayacak olmasının nedeni 35. maddenin kaldırılmasıdır,” demek askeri darbelerin nedeninin yalnızca 35. madde olduğunu iddia etmekle eş anlamlıdır.
O zaman da şu sorunun yanıtını mutlaka vermek gerekiyor:
- Bu maddeyi içeren yasa 1961 yılında kabul edildiğine göre, 1960’taki 27 Mayıs darbesi nasıl olabildi peki?

\n

***

\n

Türkiye’deki bütün askeri darbeleri, zengin gazetecilik deneyimleri içinde yaşamış olan Metin Toker’in 12 Eylül darbesiyle ilgili şu tespiti çok yerindedir:
- Ne zaman 11 Eylül 1980’in koşulları bir araya gelse, yine 12 Eylül 1980 olur.
Burada anlatılmak istenen, sosyal ve siyasal yaşamdaki boşluğun demokrasinin kurumları tarafından, demokrasinin kuralları içinde giderilememesi halinde, demokrasi dışı çözümlerin kaçınılmaz olarak gündeme geleceğiydi.
11 Eylül koşullarına askeri yönetimler altında gitmediğimiz, o koşulların sorumluları askerler olmadığına göre bundan çıkarılması gereken demokrasi dersi şu olmalı:
- Darbeleri kınamak ya da onlardan şikâyet etmek yetmez, koşullarını da yaratmamak için çalışmak gerek.
Askeri darbelerin hepsini reşit kişi olarak yaşadım ve askeri mahkemelerin tutukluluk kararıyla hapiste bulunduğum dönemde, başka bir isimle yazdığım yazılarda da şu gerçeği sürekli belirtmeye çalıştım:
- Türkiye’de askeri darbelerin sivil sorumluluğu en az askeri sorumluluğu kadardır.
Bu gerçeği görmez isek, 12 Eylül 1980 sabahı veya onu izleyen günlerde darbeciler ve özellikle liderleri
Kenan Evren’in halk nezdindeki itibarının nedenlerini anlamakta büyük güçlükler çekeriz.
Tabii ki bütün bunlar, darbeleri meşru kılmıyor. Tabii ki, bunca şey yaşadıktan sonra, darbeyle kurtuluş ummak akılla bağdaşmıyor.
Ama darbelerin sivil sorumluluklarını da görmek durumundayız.

\n

***

\n

Salt askeri darbeye karşı olmak da demokrasiyi cebir yoluyla ortadan kaldırılmasını engellemeye yetmeyeceğini görmek zorunlu.
Yaşayarak gördük ki, zaman zaman maddi cebir şiddet olmadan da demokrasiye tasallut edilebiliyor.
Yaşayarak gördük ki, bu tasallut için salt tank, top, tüfek gerekmiyor. Onun yerini bazen manevi cebir unsurları alıyor.
Devlet erki, ona sahip olunca demokrasi karşıtı emeller için kullananların elinde tank, top, tüfekten daha tehlikeli bir silah değil midir?
35. maddenin kaldırılması, bu olasılığı da yok etmeye yetiyor mu?
Tabii ki hayır.
Sorun yalnız 35. madde sorunu olmadığı gibi, yalnız askeri vesayet sorunu da değildir.
Askeri ya da sivil vesayetin her türlüsünü demokratik yoldan engellemektir sorun.
Bunun yolu da 35. madde aldatmacasında değil, Gezi de somutlaşan toplumun uyanık, demokratik, laik, çoğulcu tepkisinde çare aramaktır.
Ama ondan korktukları için yapmak istemeyenler, toplumu 35. madde yalanıyla avutmaya uğraşıyorlar.
Çoğunluk artık bu oyunu pek yutmuyor galiba.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları