Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

AKP ve Maneviyat

30 Aralık 2014 Salı

2015 birçok gelişmeye gebe. Bunlardan biri de AKP’nin hakkında yolsuzluk iddiası olan dört bakan konusunda alacağı tavır.
Bu tavır, komisyon, bilmediniz dosyaların intikal etmesinden sonra Genel Kurul’un vereceği karar ile belli olacak.
Son zamanlarda ibre, maneviyatçı yanı ağır basan, AKP’nin bu yolsuzlukların üstünü örtmenin altından kalkamayacağı yönüne doğru eğiliyor.
Bu kanaat hemen görüldüğü gibi, AKP’nin maneviyatçı yanının ağır bastığı gibi çok kuşku götürür bir varsayıma dayanıyor.
Bu noktada değerli iktisatçı ve gazeteci yazar Ege Cansen ile yapılmış bir söyleşiden söz etmek istiyorum.
Ege Cansen 28 Aralık günkü Sözcü’nün 9. sayfasında yayımlanan söyleşinin bir yerinde aynen şunları söylüyor:
“...Geçenlerde bir toplantıda birisi ‘AKP maneviyatçı’ diye bir laf etti. Ben de bunun üzerine dedim ki, ‘En maddiyatçı parti AKP. Onların maneviyatla ilgisi var?’...”

***

Ege Cansen şöyle devam ediyor:
“Bu konuşmalardan hareketle ben bugün maddiyat ve maneviyatı irdelemek istiyorum. Çünkü şu anda toplumda şöyle bir parselleme var: Laikler maddiyatçı, dindarlar maneviyatçı. Aslında gerçek tam tersi. Laikler kadar maneviyata önem veren insanlar yoktur. Bugün kendini dindar diye tanımlayan, aslında dinci olan kesim kadar da mal peşinde koşan yoktur. AKP de dincilerin ya da sözde dindarların siyasi örgütüdür. Netice itibarıyla yeryüzü nimetlerini kendilerine mal ettikleri maneviyatçılığın arkasına geçip sonuna kadar kullanan bu kesime maneviyatçı demek son derecede yanıltıcıdır.Üstelik de onları maneviyatçı kabul etmek, laik kesimin hayat tarzını haksız yere küçümsemek demektir. Ya da başka deyişle, dinciler maneviyatçı iseler, o zaman laikler de maddiyatçı mıdır? Bunun tam tersini iddia ediyorum. Üstelik somut örneklerle değerlendirmemi ortaya koyuyorum...
Son Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı bir yana koyup, AKP iktidarına bakarsak, AKP iktidar döneminde iki Cumhurbaşkanı gördü. Birisi Ahmet Necdet Sezer, diğeri Abdullah Gül. Bu ikisini karşılaştırarak kim maddiyatçı kim maneviyatçı net olarak görebiliriz.”
Gerçekten de, görevlerini ifa sırasında ve akabinde yaşadıkları hayatlar, Sezer ile Gül’den hangisinin mal ve debdebe düşkünü olduğunu ortaya koyduğuna göre, daha fazla açıklamaya gerek yok sanırım.

***

AKP’nin İslami değerlerle kapitalizmi bütünleştirme çabası, söylemi dinsel, ibadetin şekli zorunlulukları dışındaki eylemi maddeci örneği Türkiye’nin yaşamına egemen kılmıştır.
Bunun özü sömürü mekanizması üzerine otursa da, üretimi temel alan klasik kapitalizm ile de bir ilgisi yoktur.
19 Aralık günü bu sütunda yayımlanan “Yağma Rüşveti Meşru Kılar” başlıklı yazıda da belirtildiği gibi, talan - yağma - avanta üç-geni üzerine bina edilmiş olan sistem rüşvet yolsuzluk hırsızlık sacayağına karşı duyarlılığı da yok eder.
Talan - yağma - avanta düzeninin bu sonucu sağlamaya yönelik kurumları da vardır.
Yağmadan pay vermeyi, avantadan kırıntı atmayı öngören “talan sosyal adaleti” bunların en başta gelenidir.
Rüşvet, hırsızlık, yolsuzluk karşısındaki duyarlılık, ancak üretime dayalı ekonomik düzenlerin egemen olduğu ülkelerde gelişir.
İşte dincilik ile mal hırsının atbaşı gittiği düzeni doğuran AKP felsefesinin maneviyatçı olması bu nedenle mümkün değildir.
AKP’nin maneviyatçı olduğu gibi gerçekle hiç bağdaşmayan varsayım, bu mekanizmanın temel işleyişini kavrayamamış olmaktan kaynaklanır.
Talan - yağma - avanta düzeninde, topluluklara, yalnızca yolsuzlukları göstermek değil, aynı zamanda sistemi hakça bölüşüme yönelik üretim tabanlı temele nasıl oturtacağını da anlatıp, ikna etmek gerekir.
Biliyorum bu da söylemesi kolay, yapması zor bir iştir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları