Ali Sirmen
Ali Sirmen asirmen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Affet bizi öğretmenim!’

26 Kasım 2017 Pazar

Öğretmen çocuğuyum. Öğretmen annemin eve getirdiği ekmekle büyüdüm. Beş yıl öncesine kadar 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde anneme giderdim. Beş yıldır annem yok artık.
24 Kasım’da, Başbakan Binali Yıldırım’ın Öğretmenler Günü davetini yüreğim burkularak izledim. Aynı gün yaptığı konuşmada, ana muhalefet lideri, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1. derece 4. kademeye gelmiş bir öğretmenin 3040 lira aylık aldığını, bunun da 7056 lira olan yoksulluk sınırının hayli altında olduğunu söylüyor, özel bir yasa ile bunun düzeltilmesini, bu gerçekleşene kadar da Öğretmenler Günü’nde bir maaş ikramiye verilmesini öneriyordu. Önerinin iktidarca dikkate bile alınmayacağından kuşkunuz olmasın.
Eğitim İş’in cuma günkü Cumhuriyet’in 6. sayfasında yayımlanan araştırmasının ortaya koyduğu gibi, yüzde 75’i görevden alınma korkusuyla yaşayan öğretmenlerimizin yüzde 36’sı yakınlarından veya arkadaşlarından yardım almak durumunda, yüzde 80’i gazete alamıyor, her ay bir kitap alabilen öğretmen oranı yüzde 45. (ki bu gelirle o da mucize A.S.)
Öğretmenlerin aylık gelirlerinin yoksulluk sınırını aşabilmesi için iki kattan fazla artması gerçeği ortadayken bu konuda örnekleri çoğaltmak gereksiz.

***

Bugün Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’a göre 80 bin olan öğretmen açığı sendikalara göre 100 bin. Bu kadar açık varken 438 bin 183 öğretmen atama bekliyor. Şu anda öğretmen olmak için üniversitelerde okuyanların sayısı ise 654 bin. Onlar da mezun olduklarında atama bekleyen işsiz öğretmenler ordusunun saflarına katılacaklar.
Yüzde 75’inin görevden alınma korkusuyla yaşadığını daha önce belirttiğim öğretmenler büyük bir baskı altındalar. Anti laik baskı güçlerine biat etmeleri istenen öğretmenlerin yüzde 66’sı öğretmenler odasında kendilerini özgürce ifade edemediklerini belirtiyorlar.
OHAL ilanından beri KHK kapsamı içinde, sorgusuz sualsiz işinden atılan öğretmen sayısı 60 bin 532.
Görülüyor ki, öğretmen ekonomik açıdan da siyasal açıdan da büyük bir baskı altında ve çaresizlik içinde.
Unutmayalım, laik Cumhuriyet’in kökleşmesi, Cumhuriyet’in kuruluşu sırasındaki eksikliklerin giderilmesi konusunda büyük yük, temelleri 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat ile atılmış Milli Eğitim ile neferleri öğretmenlere düşmekteydi.
Son yıllarda yoğun biçimde imam hatiplileştirilmeye çalışılan Milli Eğitim ile öğretmenlere yönelik saldırılar da laik Cumhuriyet düşmanlığından kaynaklanmaktadır.

***

Dilerseniz bir de Osmanlı’nın son yıllarında Milli Eğitim ile öğretmenlere yaklaşım nasılmış, Doğan Avcıoğlu’nun “Türkiye’nin Düzeni”nden bir bakalım:
“Tanzimat’tan beri bütün düşünürler kurtuluşun eğitimde olduğunu söylemişlerdi. Bu nedenle yeni rejim Edirne’yi kurtarmak için gerekli birkaç yüz bin lirayı bulabilmek için kıvrandığı halde eğitim harcamalarını artırmaya büyük önem vermiştir. Eğitim bütçesi 1908 yılında 200 bin liradır, 1909’da 600 bin liraya çıkmıştır.1910 yılında bu miktar 940 bin ve 1914’te 1.237.000 liradır...”
Avcıoğlu aynı zamanda asker ihtiyacının en üst düzeye çıktığı Dünya Savaşı yıllarında askerlik çağındaki öğretmenlerin bu hizmetten muaf tutulduklarını, halk eğitiminin büyük bir coşkuyla ele alındığını, bu amaçla Talim Terbiye ve Türk Ocakları vb. birçok kuruluş oluşturulduğunu, köylüyü aydınlatmak üzere de dernekler kurulduğunu, İzmir’de “Halka Doğru” Derneği’nin bu yolda çalıştığını anlatır.
Osmanlı’nın son yıllarında toplumsal ibre aydınlanmayı ve Cumhuriyeti gösteriyordu.
Öğretmenler, o amaca varılmasını sağlayacak, öğeler olarak görüldüklerinden el üstünde tutuluyorlardı.
Bugün ise yine aynı nedenlerle öğretmenler, siyasi, mesleki, ekonomik baskılar altında inletilmekte, süründürülmektedirler.
Bu durumda bizlere özür dilemek düşüyor:
- Affet bizi Sevgili Öğretmenim, seni de birlikte toplumsal intihar çukurumuza sürüklediğimiz için!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları