Ali Apaydın

Cumhuriyet ve gençlik

03 Ekim 2024 Perşembe

Türkiye söz konusu olduğunda cumhuriyet hem bir devrimin hem de devrimciliğin teminatı olan bir rejimin adıdır. Bu yüzden doğaları gereği devrimci olan gençlere emanet edilmiştir. Ancak günümüzde her genç yurttaşın umut dolu gözlerle bu emanetle yaşadıklarını söylemekten çok uzağız. Her şeyden önce açıkça itiraf etmeliyiz ki gençlerimiz umut etmiyor, geleceğe umutla bakmıyor. 

Oysa gençliğin en belirgin özelliklerindendir ilericilik ve devrimcilik. Çünkü gençler geçmişi değil geleceği daha çok düşünür, bu yüzden umut doludurlar ve umudun taşıyıcısıdırlar. Ve asla boş bir söylem değildir bu, aksine apaçık bir esastır. Nitekim, bu esası ilk büyük filozoflardan Aristoteles çok yalın bir şekilde açıklar: “[Gençlik] çoğu zaman hatırlayarak değil umut ederek yaşar; çünkü umut gelecekle, hatıralar ise geçmişle ilgilidir, neticede gençler için gelecek uzun, geçmiş ise kısadır: ilk günümüzde hiçbir şeyi hatırlayamayız ama her şeyi umut edebiliriz.” (Retorik, 1389a21 vd)

Bu esas üzerine sormamız gereken soru şu: gençler, neler olduğunda umut etmekten vazgeçer?

Günümüzde gençlerimiz cumhuriyet ilkeleri sayesinde erdemli ve onurlu hayatlar yaşayan insanların yaşamöykülerine neredeyse hiç tanık olmuyor. Bunun yerine erdemsizliğin, onursuzluğun, ikiyüzlülüğün ve karaktersizliğin kazandığı ilkesiz, değersiz ama şatafatlı ve suç dolu yaşamöykülerine tanık oluyorlar sık sık. Ve bu şekilde umutlarını gerçekleştirecekleri bir geleceğe değil, şu ya da bu şekilde teslim olacakları bir geleceğe davet edildikleri bir hayatın içinde buluyorlar kendilerini. Ve çoğu genç bir süre sonra bu kirli davete olumlu yanıt veriyor, çünkü onlar gibi olmadıklarında hiç de güvende hissetmiyorlar kendilerini.

Bu onların emanete hıyanet ettikleri anlamına mı gelir? Hayır! Kötülük nehri en çok gençler için korkutucu olan bir nehirdir. Ancak, gençler kötülük nehrinin akıntısına kapılmışsa ve bu nehrin içinde boğulmaya hazırlarsa, bunun nedenini onların kişisel ahlaki seçimleri olarak değil, bizlerin, biz hak mücadelesi veren yetişkinlerin onların kayıp gitmelerine engel olamamamızda aramak gerekir. Fakat bu noktada gençler için mazeret üretme yanlışına da düşmemeliyiz asla, meselemiz mazeret bulmak değil, bu noktaya nasıl gelindiğini anlamak ve bu noktadan nasıl kurtulacağımızı düşünmektir.

Bugün cumhuriyetin temel ilkelerinin birçok gencin kulağına bomboş sözler olarak geldiğini görmek gerçekten çok üzücüdür. Sözgelimi ülkemizdeki öğrencilerin kaçının eğitimi, tarihi bir hak kazanımı olarak değil de bir yaptırım olarak deneyimlediğinin farkında mıyız gerçekten? Bugün gençlerin çoğu, okulları kendilerini özgürleştiren değil, kendi istedikleri hayatı yaşamalarını engelleyen birer kurum olarak görüyorsa, bunun vebali onların mı yoksa biz yetişkinlerin midir?

Türkiye Cumhuriyeti insanlık tarihine yön veren birkaç devrimden birinin eseridir. Bu devrimden dolayıdır ki ülkemizde bir hakkı elde etme mücadelesi fazlasıyla verilmiştir; bu doğru, ancak bu hakları kullanma ve geliştirme mücadelesinde on yıllardır çok zayıf kaldığımız çok daha doğru maalesef! Çünkü ülkemizde onlarca yıldan beri resmi haklarla gerçek haklar arasındaki mesafe kısalmak yerine uzadıkça uzuyor. Dahası kâğıt üzerindeki resmi haklarımız bile göz göre göre siliniyor.

Esasen dünya genelinde de durum böyle; insanlık olarak öyle bir noktaya geldik ki yüzyıllardır amansız bir mücadele verilerek elde edilen haklar ve bu hakların teminatı olarak yükselen eşitlik, özgürlük, kardeşlik, adalet ve laiklik gibi ilkeler çağımızda adeta yeniden meşrulaştırılmak zorunda bırakıldı. Nitekim, Türkiye özelinde de tüm ilkeleri deforme edilen cumhuriyeti yeniden inşa etmek zorundayız artık. Elbette bunun için üst politik yapı aktörlerinin bir araya gelmesi ve diyalog halinde olması elzemdir, ancak diyalog halinde olmak demek normalleşme terapisi yapma anlamına gelmez! Çok açık bir şekilde cumhuriyeti hedef alan söylemlere karşı çok net söylemlerle karşı gelinmesi gerekir, dahası sadece söylemek de olmaz, söylenilen anda harekete de geçilmelidir; çünkü somut eylemlerle sürdürülmediğinde sözler asla yeterli etkiyi göstermez. En nihayetinde cumhuriyete sahip çıkan gençleri sahipsiz bırakmak asla kabul edilemez, onları sadece sözle savunmak da yetmez, onların haklarına her şeyden daha çok sahip çıkmak gerekir.

Evet, cumhuriyet gençlere emanet edilmiştir, ancak yetişkinlerin omzundan alınıp gençlerin taşıması gereken bir yük değildir bu emanet; bir yük değil, birlikte yürünebilecek bir yoldur cumhuriyet. Bu yolun etrafını temizlemek, alanını genişletmek ve önünü açmak herkesten önce ellerinde çeşitli olanaklar bulunan yetişkin yurttaşların ödevidir. Yetişkin yurttaşlar bu ödevini yapmalıdır ki genç yurttaşlar umutları ve enerjileriyle ufkunu genişletebilsin bu yolun!

***

Her fırsatta gençlerin önünü kapatıp bir de onlardan şikâyet eden yetişkinleri durdurun, gençleri değil!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Türkiye bu değil! 31 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları