Hususen 1 Babalar Günü

19 Haziran 2016 Pazar

Babalar Günü “sözde”, ABD Başkanı Nixon’un, haziranın 3. pazar gününü resmi tatil ilan ettiği günüdür (1972).
“Özde” ise sizin baba olduğunuz gündür ki; bu bendeniz bakımından, 18 yaşını bitiren kızımın da doğum günüdür.
Bu defa “hediye teatisi” yerine, birlikte görmediğimiz “ünlü ve ilginç” bir kente gitmekte karar kıldık.
Vizesiz seyahat hayal. Pasaportlarımızla birlikte morarmadan üç günlüğüne Venedik’te karar kıldık.

***

Venedik’i bir NATO gezisi sırasında 35 yıl önce görmüştüm.
Burası geçmiş zamanların, şimdiyi de kucaklayıp geleceğe kollarını uzattığı emsalsiz bir mucize, eşi bulunmaz bir tarih rüyası, bitip tükenmek bilmeyen bir mimari şölendir:
Venedik’i tanımak; gezi kitaplarının bulunduğu raflardaki bütün Venedik kitaplarını eve taşımak, ansiklopedilerin ve Google’daki “Venedik”le ilgili (ham) maddelerini mamul madde haline getirmek, daha önce oraya gidip görmüşlerle meşveret etmek vs hiçbir şey görmeye denk değil.
Bir elde kent planı, öteki elde nerede, nasıl kılavuzu, gondollara binmekten özenle kaçınarak, geçmiş zamanları sünger gibi emmiş granit kaldırımlarda, kentin üzerinde kurulduğu yüzden fazla adayı birbirine bağlayan merdivenli-merdivensiz tam 220 köprüsünü tek tek arşınlamak ve yorulup her meydan “cafe”sinde tek tek “gölge almak” da yetmez. Tarihi ve dönemleri hissetmek gerekiyor. Venedik Karnavalı diye her şubatta sahnelenen kolektif oyun biraz da buna yardım için olmalı.

***

Gezginler gezgini Marco Polo Venediklidir.
Biraz bizim Mimar Sinan gibidir. Venedik onun için, tek tek taşlarla anlatılabilecek bir köprüler ormanıdır.
Marco Polo’ya sorarlar:
-Peki o köprüyü taşıyan taş hangisidir?
Yanıtlar:
- Köprüyü taşıyan şu veya bu taş değil, taşların oluşturduğu kemerin kavisidir.
Bu yanıt onları kızdırır:
- Neden taşları anlatıp duruyorsun! Bizi ilgilendiren tek şey var, o da kemer.
Marco Polo cevap verir:
- Taşlar yoksa kemer de yoktur.
Kentin mucizesi de zaten bu yanıtta gizlidir.
- Aşk yoksa Venedik de yoktur!

***

Hz. İsa’dan yıllar önce kurulduğu biliniyor. Adriyatik Denizi’nin en dip ucunda 250 kilometrekareye yayılmıştır. 400 yıl önce basılmış haritalarla gezilebilen dünyanın tek kenti.
Suların çekilmesi, kanalların kuruması hep endişe kaynağıdır.
Ama somut olarak çekilen nüfustur. (Bir ara yarım milyona yaklaşan nüfusu 1930’lardaki -250 binlik- düzeye inmiştir.)
Istihdam sınırlılığı ve kiraların yüksekliğinden genç nüfus kenti terk ediyor. Azalan nüfusun boşluğunu Japon turistlerin fazlasıyla dolduracağı açık.
Venedik’i de rüyalar gibi arzular, korkular ve söylenceler kurmuştur.
Çeşitli uluslardan erkekler bir gece aynı rüyayı görmüşler. Bilinmeyen bir kentte, bir kadın sırtı dönük koşuyormuş. Erkekler önleri sıra koşan bu upuzun saçlı, upuzun boylu çıplak kadını kovalıyormuş.
Ama hepsi de bir süre sonra kaybetmişler onu. Uyandıklarında hep birlikte o kenti aramaya çıkmışlar. Kenti bulamamışlar ama birbirlerini bulmuşlar.
Ve düştekine benzer bir kent kurmaya karar vermişler.
Yolları düzenlerken de kadını kovalarken her birinin izlediği yol esas alınmış.
Bütün köprüler, meydanlar, kanallar ve duvarlar kadının bir daha ortadan kaybolamayacağı biçimde kurulmuş.
Bu nedenle, bu kentte kaybolmamanın tek yolu vardır; en sevdiğiyle kol kola olmak...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

10 Kasım ve Kehf Suresi 10 Kasım 2024
Ey ruhumun ruhu... 3 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları